Eski İstanbul sokaklarında adamın biri koltuğunun altında tuttuğu bir kese altınla dolaşıp dururmuş, ne aradığını soranlara da “dünyanın en ahmak, en akılsız adamını arıyorum” dermiş. Ne yapacaksın diye sorduklarında da;

“Rahmetli babamın vasiyetidir, bu keseyi dünyanın en akılsız adamını bulup vermemi bana vasiyet etmişti” der, bu şekilde dolaşır dururmuş.

Gezerken meydanda bir kalabalığa denk gelir, yaklaştığında darağacında birinin sallandığını görür, dehşetle seyreder ve oradakilere bu adamın kim olduğunu sorar;

“Padişahın veziridir” derler.

Biraz seyrettikten sonra uzaklaşır oradan. İlerler, aramaya devam eder. Bir de bakar ki görkemli bir kalabalık, ortalarında bir atın üzerinde gösterişli bir adam yavaş yavaş ilerliyor. Kalabalık yaklaşınca “Kim bu adam” diye sorar.

“Padişahın yeni veziridir” derler. Bizimki aradığını bulmuş olmanın sevinciyle atın üzerindeki vezire yaklaşır, “Rahmetli babamın vasiyetidir” der ve koynundan çıkardığı keseyi yeni vezire uzatır.

Dünyanın en akılsız adamının, kendisinin akıbetinin de er geç darağacı olacağını tahmin edemeyen o vezirden ibaret olduğunu mu sanıyorsunuz?

Öyle uzaklara gidip döne dolaşa akılsız adam aramaya gerek var mı bilmem. Hemen yakınlarımızdan hatta kendimizden başlayalım.

Varıyoruz birilerine, “al şu bin beş yüz lirayı, bu parayı her ay getireceğim sana. Bunun karşılığında sen bana şu zehiri ver, bunu her gün kullanacağım.

Yine birilerine varıyoruz, daha fazla para veriyoruz, karşılığında kendimizi şişirecek, zehirleyecek bedenimizi ve ruhumuzu tahrip ettiği bilim adamlarınca kesin tespit edilmiş bir şeylere yatırıyoruz. Üstelik bu paralar da yine Gazze’deki yavrularımıza mermi olup yağdığını da kesin olarak biliyoruz.

Çok basit bir anlatım oldu, belki dudak bükeceksiniz. Ama Allah aşkına söyleyin, kendisinin akıbetinin de darağacı olduğunu bile bile vezirliği kabul eden, belki bunun için can atan şu adam mı dünyanın en ahmak adamı yoksa biz miyiz?

Söyleyin Allah aşkına, çoluğumuzun çocuğumuzun rızkını zalimlere destek olsun, mazlumları öldürsün diye, sonra Allah’ın emaneti olan şu güzel bedenimizi zehirlesin diye götürüp kuzu kuzu yatırmaktan daha ahmakça ne olabilir, söyleyin!

QOSHE - “Dünyanın en akılsız adamı” - Mehmet Göktaş
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

“Dünyanın en akılsız adamı”

19 0
24.01.2024

Eski İstanbul sokaklarında adamın biri koltuğunun altında tuttuğu bir kese altınla dolaşıp dururmuş, ne aradığını soranlara da “dünyanın en ahmak, en akılsız adamını arıyorum” dermiş. Ne yapacaksın diye sorduklarında da;

“Rahmetli babamın vasiyetidir, bu keseyi dünyanın en akılsız adamını bulup vermemi bana vasiyet etmişti” der, bu şekilde dolaşır dururmuş.

Gezerken meydanda bir kalabalığa denk gelir, yaklaştığında darağacında birinin sallandığını görür, dehşetle seyreder ve oradakilere bu adamın kim olduğunu sorar;

“Padişahın veziridir” derler.

Biraz seyrettikten sonra uzaklaşır oradan. İlerler, aramaya devam eder. Bir de bakar ki görkemli bir kalabalık, ortalarında bir atın üzerinde gösterişli bir adam........

© Müslüman Dünya


Get it on Google Play