Siz hiç, kaçak iskelesi olan belediye gördünüz mü? Bodrum Belediyesi’nin var. Fotoğrafını gördüğünüz iskele, bir site tarafından, usulsüz, izinsiz ve ruhsatsız olarak yapıldı. Bu durum sıkıntı yaratınca Site iskeleyi Belediye’ye devretmek istedi. Belediye iskeleyi almadı ama girişine logosunu koydu. Şimdi site iskelenin kendi envanterinde olduğunu ama Belediye’ye ait olduğunu söylüyor! Belediye ise bu ruhsatsız ve izinsiz iskeleyi yıkmak yerine sahipleniyor ama sahiplendiğini açıkça söylemeden!

Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, dostumdur. Dost acı söyler!

Bodrum’a ilk kez 1962 yılında geldim. Yokuşbaşı’ndan manzara büyüleyiciydi. Adını Bodrum Kalesi’ni yapan Tapınak (Hastane) Şövalyeleri’nin Üstad-ı Azamı Aziz Petros’un Kenti anlamındaki Petronium’dan alan kasaba, 1980’li yılların başına kadar, tipik sokakları, “kule ev”leri, tek katlı, beyaz badanalı haneleriyle, yüzyılların izini taşıyan bir masal kasabası idi. Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın (Balıkçı), sokaklarına begonviller, bella sombralar ve daha nice ağaçlar diktiği, sakin, asude Bodrum, İspanya’da Costa Brava, Fransa’da Cote d’Azur, İtalya’da Cinque Terre’deki kasabalarla rekabet edebilen bir konumdaydı.

Çok paraları, yüzme havuzlu villaları, deniz uçağı ile gelip etrafa caka sattıkları, dümenine bir kez olsun ellerini bile sürmedikleri devasa motoryatları yoktu ama insanları mutluydu. Bodrumlular da o yıllarda Bodrum’a gelenler de görgülü, düzgün, Bodrum’a ve Bodrum’un değerlerine saygılı insanlardı. Bodrum, mitoloji, tarih ve deniz demekti. Korunması gerekiyordu.

Yine o yıllarda Bodrum’un tek otelinde, İstanköy’den gelen sünger tüccarları, belki bir iki de bizim gibi meraklı gezgin bulunurdu. Süngerler, kurumasın diye ağ torbalarla, Kale’nin kuzeyinde demirli tirhandillerin küpeştelerinden denize sallandırılırdı. ”Balıkçı” ve arkadaşları, öncüsü oldukları ilk “Mavi Yolculuk”larına, tirhandillerle çıkmışlardı. O yılların belediye başkanları kasabalarının değerinin farkındaydılar.

Özal’la gelen, köşeyi dönme, görgüsüzlük ve gösteriş merakı, bütün o güzellikleri alıp, götürdü. Artık her şey para olmuştu. Bodrum da, Türkiye’nin belki de İstanbul ayarında bir rant kapısı.

Önce dağ taş, suyu, kanalizasyonu, alt yapısı olmadan, plansız programsız biçimde vahşi yapılaşmaya açıldı. Sonra, eski-yeni her yapı kaçak olarak büyütüldü, kat üzerine kat çıkıldı. Kat çıkılmadığı zaman da dağlar, taşlar kazılıp, evler arzın merkezine doğru genişletildi. Bodrum’da en çok iki kata izin veriliyordu ama “bodrumlar hariç!” Bodrum dediğin bir kat olur ama ‘bodrumlar” denilince, evlerin altında 4-6 bodrum! olmaya başladı. Arazi oyuldu, kot altındaki daireler, kaç kat olursa olsun, bodrum sayıldı. Çıkan hafriyat, ormana, kıyılara hatta denize dökülüp yeni inşaat alanları kazanıldı. Tabii bu öyle bedava olmadı. Bu yapılara ruhsat veren belediye başkanları bunun karşılığını fazlasıyla gördüler! Zararını da Bodrum çekti. Uzun yıllar sağ/milliyetçi sağ görüşlü belediye başkanlarının hak, hukuk anlayışı hatta ülke ve millet sevgisi! kötü gidişin daha da hızlanması için ek bir gerekçe oldu. Ve 2019’da yerel seçimlerinde, İmamoğlu, Yavaş, Soyer ve Büyükerşen gibi güçlü kimliklerin de rüzgârıyla, Bodrum Belediye Başkanlığı’na, CHP adayı Ahmet Aras geldi. Her yönüyle can çekişmekte olan Bodrum için bu son umuttu. “Umuttu” diyorum çünkü herkes gibi ben de yanıldığımı çok kısa sürede gördüm. Bugün artık Aras’ın, önceki belediye başkanlarının yolunu izleyerek, beş yılda Bodrum’u çöküşün eşiğine getirdiğini görebiliyorum. Şimdi yazacaklarım, bizzat yaşayarak gördüklerime dayanıyor.

AKP iktidarının, diğer birçok CHP’li belediye gibi Bodrum’u da engellemeye çalıştığı yadsınamaz. Bu nedenle de Başkan Aras’ın, bu engellemelerden olumsuz etkileneceğini teslim ettiğim su, yol, kanalizasyon vb. yapmadıklarından, yapamadıklarından değil, yaptıklarından söz edeceğim. Bunu yaparken Bodrum limanının etrafındaki veya yarımadanın birçok yerleşim birimindeki yaya yollarında araç trafiğini engellememek, çöplerin toplanmasındaki başarısızlık gibi konulara bile girmeyeceğim.

Başkan Aras, rant peşinde koşan kişi ve kurumların beklentileri doğrultusunda hareket eden önceki belediye başkanları gibi, Bodrum’un geleceğini de yok eden, Cennet Koy projesine ruhsat vermek gibi vahim yanlışları hem de oldukça sık yaptı.

Kıyıları halka kapatan iskelelere karşı mücadele ediyormuş gibi görünürken, göreve geldiği günden bu yana bu iskelelerin ve kapladıkları alanın büyük ölçüde artmasına izin verdi veya göz yumdu. Öyle ki örneğin bazı kıyılarda insanların denize ayaklarını sokacakları neredeyse bir karış yer kalmadı.

Yapılaşmanın hiç zaman geçirilmeden durdurulmasının şart olduğu Bodrum’da yüzlerce yeni inşaat ruhsatını, sorgulamaya bile gerek görmeden vermeye devam etti. Bu konuda en küçük bir direnç göstermedi. Ruhsat verdiği yeni yapıların, biter bitmez, daha iskân ruhsatı bile almadan, proje tadilatı ile bodrum katlarının normal daireler haline dönüştürülmesine, hatta üst katların, çeşitli yöntemlerle (çıkma bölümler vb) genişletilmesine göz yumdu hatta bu tür proje tadilatlarını, bazı hallerde uyarılara, şikâyetlere karşın görmezden geldi, onayladı.

Yargıtay’ın, sadece eski haline getirilinceye kadar kullanma izni olduğu kesin içtihadına karşın, İmar Barışı yapı kayıt belgelerini, kaçak yapıyı yasal hale getirirmiş gibi kabul edip bu yapılar hakkında gerekli işlemleri yapmaya yanaşmadı. Hatta İmar Barışı sonrasında yapılmış kaçak yapıların, başka kişilere ait yapı kayıt belgelerine kaydettirilerek yasal hale getirilmesini önerdiğine işaret eden yazılı tutanakları var.

Başkan, bir yandan imar usulsüzlüklerine arka çıkarken, başında bulunduğu Belediye’nin birimleri tarafından, konutların onaylı imar projelerinde mevcut pergolalarının mühürlemesinde, herhalde Belediye’ye gelir sağlamak amacıyla idari para cezaları kesilmesinde hatta yıkma girişiminde bulunulmasında bir sakınca görmedi. Bu tür hukuksuz işlemler nedeniyle Belediye’nin, mahkeme ve vekâlet ücreti ödemek zorunda kalmasına yol açtı.

Yukarda bir iki örnek, Başkan Aras’ın Belediye’deki ekibine hâkim olamadığının da göstergesidir çünkü bazı hallerde özellikle Yapı Kontrol, Belediye Encümeni, Hukuk İşleri gibi bölümlerin, bu tür işlemlerini, Aras’ın bilgisi dışında hatta bazı müteahhitler, bazı sitelerin yöneticileri ile işbirliği halinde gerçekleştirdikleri izlenimini veren bulgular az değildir. Ancak Aras’ın bunların bir bölümünden haberdar olduğu, kimin nasıl bir oyun içinde bulunduğunu bildiği de, bizzat kendi ifadelerinden anlaşılmaktadır.

Belediye Başkanı, Belediye birimlerinin ve görevlilerinin yasalara uygun olarak çalışmalarından, hukuksuz işler yapmamalarından, görevlerini hangi nedenle olursa olsun ihmal etmemelerinden sorumludur. Korkarım Aras’ın habersizmiş gibi davranması hatta uyarıldığında yarım yamalak önlem alıyor gibi görünmesi, onun bir yönetici olarak yetersiz olduğu hatta -üzülerek söylüyorum- göreve ehil olmadığı gerçeğini ortadan kaldırmaz.

Sahip olduğu değerleri her geçen gün biraz daha yitiren ve artık yolun sonuna geldiği açıkça görülen Bodrum, Türkiye ve hepimiz için, dostum Ahmet Aras’ın bir dönem daha belediye başkanı olmasını haklı göstermeyecek kadar önemli ve değerlidir.

QOSHE - ELVEDA BODRUM. Bir Başkanın Karnesi - E. Büyükelçi A. Süha Umar
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

ELVEDA BODRUM. Bir Başkanın Karnesi

3 1
05.12.2023

Siz hiç, kaçak iskelesi olan belediye gördünüz mü? Bodrum Belediyesi’nin var. Fotoğrafını gördüğünüz iskele, bir site tarafından, usulsüz, izinsiz ve ruhsatsız olarak yapıldı. Bu durum sıkıntı yaratınca Site iskeleyi Belediye’ye devretmek istedi. Belediye iskeleyi almadı ama girişine logosunu koydu. Şimdi site iskelenin kendi envanterinde olduğunu ama Belediye’ye ait olduğunu söylüyor! Belediye ise bu ruhsatsız ve izinsiz iskeleyi yıkmak yerine sahipleniyor ama sahiplendiğini açıkça söylemeden!

Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, dostumdur. Dost acı söyler!

Bodrum’a ilk kez 1962 yılında geldim. Yokuşbaşı’ndan manzara büyüleyiciydi. Adını Bodrum Kalesi’ni yapan Tapınak (Hastane) Şövalyeleri’nin Üstad-ı Azamı Aziz Petros’un Kenti anlamındaki Petronium’dan alan kasaba, 1980’li yılların başına kadar, tipik sokakları, “kule ev”leri, tek katlı, beyaz badanalı haneleriyle, yüzyılların izini taşıyan bir masal kasabası idi. Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın (Balıkçı), sokaklarına begonviller, bella sombralar ve daha nice ağaçlar diktiği, sakin, asude Bodrum, İspanya’da Costa Brava, Fransa’da Cote d’Azur, İtalya’da Cinque Terre’deki kasabalarla rekabet edebilen bir konumdaydı.

Çok paraları, yüzme havuzlu villaları, deniz uçağı ile gelip etrafa caka sattıkları, dümenine bir kez olsun ellerini bile sürmedikleri devasa motoryatları yoktu ama insanları mutluydu. Bodrumlular da o yıllarda Bodrum’a gelenler de görgülü, düzgün, Bodrum’a ve Bodrum’un değerlerine saygılı insanlardı. Bodrum, mitoloji, tarih ve deniz demekti. Korunması gerekiyordu.

Yine o yıllarda Bodrum’un tek otelinde, İstanköy’den gelen sünger tüccarları, belki bir iki de bizim gibi meraklı gezgin bulunurdu. Süngerler, kurumasın diye ağ torbalarla, Kale’nin kuzeyinde demirli tirhandillerin küpeştelerinden denize sallandırılırdı. ”Balıkçı” ve arkadaşları, öncüsü oldukları ilk “Mavi Yolculuk”larına, tirhandillerle çıkmışlardı. O yılların belediye başkanları kasabalarının değerinin farkındaydılar.

Özal’la gelen, köşeyi dönme, görgüsüzlük ve gösteriş merakı, bütün o güzellikleri alıp, götürdü. Artık her şey para olmuştu. Bodrum da, Türkiye’nin belki de İstanbul ayarında bir rant kapısı.

Önce dağ taş, suyu, kanalizasyonu, alt yapısı olmadan, plansız programsız biçimde vahşi yapılaşmaya açıldı. Sonra, eski-yeni her yapı kaçak olarak büyütüldü, kat üzerine kat çıkıldı. Kat çıkılmadığı........

© Muhalif


Get it on Google Play