menu_open
Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kur’an Nasıl Bir Sosyal Çevreye İndi?

20 10
25.04.2024

Kur’an’ı doğru anlamada indiği ortamın özelliklerini bilmenin katkısı göz ardı edilemez. Bu bağlamda o döneme dair bir köşe yazısı düzeyinde bir gezinti faydalı olacaktır. Kur’an bir boşluğa değil, belli bir zamanda ve mekânda inmiştir. Bu perspektifle yapılacak bir Kur’an okuması, daha iyi sonuçlar verecektir. Tarihi ortamı dikkate almamak, Kur’an’ı doğru anlamaya yarayacak araçların birini iptal etmek demektir. Bu yazıda büyük oranda Adnan Demircan’ın bir sempozyum tebliği[1] ve bu tebliğin müzakeresi bağlamında şu soruların yanıtları aranacaktır: Arapların ataları ve ilişkili oldukları kavimler kimlerdir? Putperestlik ile “insana tapma” arasında bir ilgi var mıdır? Araplardaki batıl kabilecilik anlayışı nasıldı? Araplar haniflikten ne anlıyordu? Gayri ahlakilik açısından cahiliye ne durumdaydı? Cahiliyeden alınabilecek unsurlar olabilir mi?

Arapların ataları iki grupta incelenir:

1.) Arab-ı bâide: Bunlar tarihte yaşamış ama günümüzde kabile olarak varlıklarını koruyamamış topluluklardır. Bunlar Âd ve Semûd kavimleridir.

2.)Arab-ı bâkiye: Sonraki asırlarda varlığına şahit olunan kabilelerdir. Bunlar da esas olarak iki gruba ayrılır:

a) Arab-ı âribe: Kahtânîler adı verilen bu kabilelerin anavatanı Yemen’dir.

b) Arab-ı müsta‘ribe: Arab-ı mütearribe de denilen bu kesim, menşe itibariyle Arap olmayan soyun karıştığı Araplaşan kabilelerden meydana gelmektedir. Bu kabilelere İsmâilîler, daha yaygın isimleriyle Adnânîler, Meaddîler, Nizârîler de denilmektedir. Adnanîler birçok alt kola bölünüyor. Bunların ikisi önemlidir: Mudar ve Rebia. Hz. Peygamber’in mensup olduğu Kureyş kabilesi Mudar’ın bir koludur.

Bu tasnif, son derece önemlidir; çünkü risaletin geldiği devirde Kuzey-Güney Arapları arasında bir çekişme dikkat çekiyor. Demek ki son birkaç asırda belirgin olan Kuzey-Güney gerilimi, Hicaz özelinde de olsa tarihin yabancı olduğu bir şey değil. Coğrafi konum her şey değil, insan kendisini değiştirebiliyor ama insanî ihtilaflarda rolü olmadığı asla söylenemez. Bu gerçeği dikkate alan ıslah çabaları daha fazla başarılı olur.

Adnan Demircan’ın verdiği bilgilere göre Peygamber (s) doğduğunda Mekke nüfusu on bin kadardı. İlk sakinleri Amalikalılar olan Medine ise köyler topluluğu şeklindeydi ve suyu boldu. Bu sayede hurma tarımı yapılabiliyordu. Medine’de........

© Mir'at Haber


Get it on Google Play