Son yılların en büyük sosyal felaketi toplumdaki çözülmenin başlamasıdır. Çağdaşlaşma ile modernliği birbirine karıştıran insanlar, Batıdan yansıyan ahlaki çöküşün şifrelerini hayatına yansıtıp, adına çağdaşlık demeleri bizi tamiri güç felaketli sonuçlara götürecektir. Para hırsı, mevki-makam hırsı, şöhret hırsı, imtiyaz hırsı komşuluk ilişkilerimizi bitirme notasına geldi. Aynı apartmanda oturup birbirini tanımadan yaşayan yığınların varlığını izah edecek gerekçe bulamıyoruz. Komşusunun düğününden, cenazesinden haberi olmayan insanlarla aynı katları paylaşmanın hüsranına doğru sürükleniyoruz.

Bu ülkede korkunç bir ‘medya sultası’ var. Bazı televizyon kanalları Batılı vakıflardan beslenebilmek için bizi var eden değerlere, filmleriyle, dizileriyle, özel programlarıyla saldırı halindeler. Hatta bazı kanalları bu tür kuruluşlar kurarak işletmektedir.

Üniversiteler, okuma yeri olmaktan çok, buluşma alanına dönüşme eğiliminde. Bunlar bugünün meselesi mi? Değil elbette! Bakınız, Merhum Akif’imiz, bugün değil, bir asır öncesinde şöyle demişti:

“Hayâ sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki her yerde,

Ne çirkin yüzler örtermiş meğer bir incecik perde!”

Bu mısraları ‘Umar mıydın?’ İsimli şiirinde dillendirir ve devamında şöyle söyler:

“Vefa yok, ahde hürmet hiç, emanet lafz-ı bi-medlül

Yalan raiç, hiyanet mültezem her yerde, hak meçhul”

‘Vefa, sözüne sadakat kaybolmuş, emanete bağlanmama, yalana kapılma, ihanete yönelme ve hak duygusunu bilen yok.’

Çözülen bir toplumun ilk feryadıdır bu satırlar, Rahmetli bu günleri görseydi sanırım kahrından ölürdü.

Biz bu hale nasıl geldik, nasıl getirildik? Yönetime talip olanlara sadece cebimize koyacağı paraya mı baktık? ‘Refah’ tutkusuna kapılarak sürüklendiğimiz bataklığın farkında neden olamadık?

Hiç düşünemedik; rehberini kaybeden insanın yönü de kaybedeceğini!

Siyasi figürlere tapma derecesinde bağlanan insanların peşine takılanlarla istikametimizi mi kaybettik? İnsanlara empoze edilen yenidünya modeli böyle olmamalıydı. ‘Bize göre’nin çizgisinden çıkarak Batı’ya görenin yoluna girmenin bedeliydi bunlar.

Birçok iş yerinde hizmet kalitesinden çok, kazanma hırsının beslendiği ahlaki zaafın çözülemeyecek problemine doğru gidiliyor.

İyi insan’, tezgâhını döndüren insan olarak algılanmaya başlandı. Materyalizmin tutsağı insanların kazandıkça biriktirme hırsıları artar. Sonra, bu menşei kirli serveti mirasçılarını bölüşme kavgasına sürükleyerek bırakıp giderler.

Müslüman bir ülkedeyiz, kendinizi de Müslüman olarak görüyoruz. Bakın bizim Müslümanlığımız için neler söylüyor Merhum Akif:

“Müslümanlık nerde, bizden geçmiş insanlık bile…
Âlem aldatmaksa maksat, aldanan yok, nâfile!
Kaç hakikî Müslüman gördümse: hep makberdedir;

Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir!”

Müslümanlığı göklerden yere, yerden gönlümüze indiremediğimiz, onu gönlümüzde karakterimize dönüştüremediğimiz, yaşanan bir hale getiremediğimiz sürece bu tür sızlanmalar bitmeyecektir. Merhum bugünkü halimizi görse belki kahrından ölürdü!..

Muhsin İlyas Subaşı

QOSHE - ÂKİF’İN ISTIRABI: “MÜSLÜMANLIK GALİBA GÖKLERDEDİR!” - Muhsin İlyas Subaşı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

ÂKİF’İN ISTIRABI: “MÜSLÜMANLIK GALİBA GÖKLERDEDİR!”

15 0
07.01.2024

Son yılların en büyük sosyal felaketi toplumdaki çözülmenin başlamasıdır. Çağdaşlaşma ile modernliği birbirine karıştıran insanlar, Batıdan yansıyan ahlaki çöküşün şifrelerini hayatına yansıtıp, adına çağdaşlık demeleri bizi tamiri güç felaketli sonuçlara götürecektir. Para hırsı, mevki-makam hırsı, şöhret hırsı, imtiyaz hırsı komşuluk ilişkilerimizi bitirme notasına geldi. Aynı apartmanda oturup birbirini tanımadan yaşayan yığınların varlığını izah edecek gerekçe bulamıyoruz. Komşusunun düğününden, cenazesinden haberi olmayan insanlarla aynı katları paylaşmanın hüsranına doğru sürükleniyoruz.

Bu ülkede korkunç bir ‘medya sultası’ var. Bazı televizyon kanalları Batılı vakıflardan beslenebilmek için bizi var eden değerlere, filmleriyle, dizileriyle, özel programlarıyla saldırı halindeler. Hatta bazı kanalları bu tür kuruluşlar kurarak işletmektedir.

Üniversiteler, okuma yeri olmaktan çok, buluşma alanına dönüşme eğiliminde. Bunlar bugünün meselesi mi? Değil elbette! Bakınız, Merhum Akif’imiz, bugün değil, bir asır öncesinde şöyle demişti:

“Hayâ........

© Mir'at Haber


Get it on Google Play