Her depremin ardından akla ilk gelen konu ‘kentsel dönüşüm’ oluyor. Son 6 Şubat depreminin ardından da son büyük depremden bu yana 20 yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen İstanbul başta olmak üzere deprem bölgelerinde ciddi bir dönüşümün gerçekleştirilemediği görülüyor. Özellikle son depremin 11 ilimizde büyük bir yıkıma ve can kaybına sebep olması depremden korunmak için nelerin yapılması gerektiği tartışmasını gündeme getirdi, hatta bazı dönüşüm projeleri de deveye sokuldu ama ülkemizin gerçekleri karşısında istenen sonucun ortaya çıkmadığı da bir gerçek. Bu arada var olan yasa ve yönetmeliklerin tam olarak uygulanmamış olmasının sorumluları araştırılmaya başlandı, bazıları yargıya sevk edildi, ancak giden canları geri getirmek mümkün değil.

Bu noktada geçmişe dönük bazı hatırlatmalar yapmakta yarar görüyorum. Ankara’ya göçtüğümüz 1950’li yılların ikinci yarısından bu yana imara aykırı konut yapımı farklı boyutlarda devam etti. Özellikle seçim zamanlarında Ankara’nın kenar semtlerinde bir gecede yapılıp içine girilen ve gecekondu diye nitelendirilen binalar yapılırdı. Sanki seçim dönemlerinde mevcut yasalar uygulamadan kalkıyor, yasa dışı işler suç olmaktan çıkıyor havası estiriliyordu. Kısacası, yöneticiler seçim dönemlerinde bu tür uygulamalara göz yumuyorlar, bunun sonucu olarak kırsal kesimden büyük şehirlere göçenler başlarını sokacak bir gecede yapılan evlere sahip oluyorlardı. Denebilir ki, nüfus artışı ve göç ile büyük şehirlerde ortaya çıkan konut ihtiyacı genellikle gecekondularla çözüme kavuşuyordu. Bunun yanında büyük şehirlerin bazı bölgelerinde tek katlı bir gecede yapılıp içine girilen evlerin yerini zamanla çok katlı binalar aldı. Diyebiliriz ki bu yolla mahalleler oluştu. O dönemlerde depremler nedense hiç dikkate alınmadı. Hâlbuki ülkemizin deprem kuşağında olduğu biliniyor, buna göre imar yönetmeliklerine uygun, depreme dayanıklı binaların yapılması yaşanan her depremin ardından gündeme geldi ama bu hatırlayış bir süre sonra unutuldu.

Özellikle Marmara depreminin ardından binaların dayanıklı, imar yönetmenliğine uygun yapılması zarureti hatırlandı. Bazı adımlar atıldı ama neredeyse ülkemizdeki konutların yarıya yakını ruhsatsız, imar yönetmenliğine aykırı yapıldığı için ortaya çıkan durumun bazı sorumluların bulunup mahkemeye sevk ettikten bir süre sonra konunun gündemden çıkarmalarına yol açtı. Ancak 6 Şubat depremi tüm ilgililerin hatta imar yönetmeliğinin uygulanması ile hiçbir ilgisi olmayanların bile konuya yönelmesine vesile oldu. Çünkü 50 binin üzerinde insanımız hayatını kaybetmişti. Hatta geldiğimiz noktada depremden sonra hâlâ ne ölüsü ne de dirisi bulunamamış kaç kişinin olduğu bilinmiyor. Bu sebeple insanlar yakınlarının hiç olmazsa ölüsünü bulma, arada bir kabirlerinin başına giderek dua edebilmeyi istiyorlar. Tüm bunların tekrar tekrar yaşanmaması için bundan sonraki binaların tümünün hiçbir taviz vermeden yasa ve yönetmeliğe uygun yapılması, eskiden yapılmış binaların da depreme dayanıklı olmayanları tespit edilerek yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor.

Özellikle de yönetmeliğe aykırı yapılmış binaların sorumlularının kesin olarak tespit edilmesi, gereken cezaların verilmesi caydırıcılığın sağlanması açısından şart görülüyor. Tüm bunların sağlanabilmesi için iktidar sahipleri kentsel dönüşümün ülke çapında sağlanacağını sıkça dile getiriyorlar, hatta bu hususta alınmış kararlar ve atılmış bazı adımlar var ama geçmişteki unutkanlıklar hatırlandığında bu defa sorunun unutulmaya terk edilmemesi gerekiyor. Özellikle de zaman zaman ülkemizde gündeme gelen imar aflarının son bulması için imar affına anayasal bir engel gerekiyor. Bunun yanında da kentsel dönüşümde kararlılık, bir takım hatır gönül ilişkileri ile kentsel dönüşümün engellenmemesi şart olarak görülüyor. Kısacası dönüşümde hiçbir gerekçe ile taviz verilmemesi, bunun sağlanması için de imar aflarını engelleyecek bir anayasal düzenlemeye ihtiyaç var. Meseleye başka türlü kesin çözüm bulmak şimdiye kadar hep lafta kaldığı gibi bundan sonra da lafta kalacak demektir.

QOSHE - Kentsel Dönüşüm ve İmar Affına Anayasal Engel - Abdülkadir Özkan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kentsel Dönüşüm ve İmar Affına Anayasal Engel

13 0
10.06.2023

Her depremin ardından akla ilk gelen konu ‘kentsel dönüşüm’ oluyor. Son 6 Şubat depreminin ardından da son büyük depremden bu yana 20 yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen İstanbul başta olmak üzere deprem bölgelerinde ciddi bir dönüşümün gerçekleştirilemediği görülüyor. Özellikle son depremin 11 ilimizde büyük bir yıkıma ve can kaybına sebep olması depremden korunmak için nelerin yapılması gerektiği tartışmasını gündeme getirdi, hatta bazı dönüşüm projeleri de deveye sokuldu ama ülkemizin gerçekleri karşısında istenen sonucun ortaya çıkmadığı da bir gerçek. Bu arada var olan yasa ve yönetmeliklerin tam olarak uygulanmamış olmasının sorumluları araştırılmaya başlandı, bazıları yargıya sevk edildi, ancak giden canları geri getirmek mümkün değil.

Bu noktada geçmişe dönük bazı hatırlatmalar yapmakta yarar görüyorum. Ankara’ya göçtüğümüz 1950’li yılların ikinci yarısından bu yana imara aykırı konut yapımı farklı boyutlarda devam etti. Özellikle seçim zamanlarında Ankara’nın kenar semtlerinde bir gecede yapılıp içine girilen ve gecekondu diye nitelendirilen binalar yapılırdı. Sanki seçim dönemlerinde mevcut yasalar uygulamadan kalkıyor, yasa dışı işler suç olmaktan çıkıyor havası estiriliyordu. Kısacası, yöneticiler seçim dönemlerinde bu tür uygulamalara göz yumuyorlar, bunun sonucu olarak........

© Milli Gazete


Get it on Google Play