Hakla batılın mücadelesi, ilk insan ve ilk peygamber olan Âdem (as) babamızın çocukları Habil ve Kabil ile başlar. Başka bir deyimle hak ve batılın savaşı, insanlık tarihi kadar eskidir. Mademki insan dünyaya imtihan için gelmiştir. O halde iyilik ve kötülük, hayır ve şer, adalet ve zulüm, tevhid ve şirk de olacaktı. Aklıselim mümine düşen iyilik, hayır, adalet ve tevhidin yegâne kaynağı olan İslam temsilcisi olmaktır. Bu bahtiyarlığa erdikten sonra da mümin bilemelidir ki, imtihan gereği, hakkın karşısındaki güçler onu rahat bırakmayacaklar. Her fırsatta, tüm imkânlarıyla hakkın karşısında duracaklardır.

Allah (cc) şöyle buyurur: “Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Âli İmran 3/142) Burada “Ben Müslümanım, benim kalbim temiz” demekle ya da gereği yaşanmayan kuru bir kelime-i şehadet getirerek gerçek Müslüman olunacağını ve cennete gidileceğini zannedenlere bir mesaj vardır. Hayatta yaşanılan acılar, ıstıraplar, korkular, kaygılar, sıkıntılar imtihan olmanın, gelişmenin ve tekâmül etmenin bir parçasıdır. Aslolan dertsiz, sorunsuz ve zahmetsiz bir yaşam değil; sorunları çözümleyen, zahmeti rahmete, mücadeleyi hayata dönüştüren, kötülükleri iyilikle savan, savaşı barışa çeviren, bollukla darlığı kaynaştıran, paylaşmayı ve dayanışmayı canlı tutan bir yaşamdır.

Diyebilir ki, bu batıl cephenin lokomotif gücü, var oldukları günden beri Yahudilerdir. Onlarca ayette lanete uğramış olmaları boşuna değildir. Tarihin derinliklerine inmeden, sadece İslam tarihine bakarsak, bu ümmetin dört Raşit Halifelerinden üçünün kalleşçe şehid edilmelerinden Yahudi’nin parmağı vardır. Resûlullah'ın (sav) vefatından hemen sonra yeşerip pıtrak gibi yayılan Şia’nın kurucusu Abdullah bin Sebe’ bir Yahudi’dir.

Yıllarca Mısır, Filistin ve Avrupa, Asya kıtalarında fitne ve fesadı üretip yayan sinsi güç büyük oranda yine Yahudi’dir. 20’in asrı insanlığa zindan eden, komünizm ve kapitalizmin savaş alanına çeviren güç yine büyük oranda Yahudi’dir. Evet, Yahudi ilahi lanet uğradığından bir türlü çoğalamıyor. İnsan gücü tüm bu fitne planlarına yetmediği için haçlıların içinden de kendi emellerine hizmet edecek; Siyonist Hristiyanlık olan “Evanjelizmi” kurgulayıp geliştirmiştir. Bir de Müslümanlar da dâhil tüm milletlerden kendilerine piyon olacak, bilinen bilinmeyen onlarca dernek, vakıf, kulüp, loca ve mahfiller oluşturmuşlardır. Sadece Türkiye’de Mason, locaları, Rotary ve Lions Kulüpleri dışında sadece kayda geçen 19 tane Yahudi vakfı görünmektedir.

Birbirine zıt onlarca örgüt, cemaat, cemiyet, tarikat ve benzeri oluşumlar oluşturan sinsi güç de yine bu mel’un güruhtur. Örneğin onlarca yıl “Kahrolsun Emperyalizm” “Kahrolsun ABD” “Kahrolsun patron ağa devleti, yaşasın işçi emekçi sınıfı” “Kahrolsun burjuvazi, yaşasın proletarya” diye avaz avaz bağıran zavallılar emperyalizme uşaklık yaptıklarının farkında değillerdi. “Din en büyük afyondur” diyen Karl Marx ve onun gibi emekçi sınıfın melekleri gibi tanıtılan Lenin, Stalin, Moses Hess ve komünizmin fikir babaları olan birçok sinsi lider, Yahudi asıllıdırlar.

Bizde özellikle yirminci yüzyılın ikinci yarısında harlanan komünizmin; “ezilmiş halkların hakları” vb. ambalajlara sarılmış ateşli sloganlarla binlerce gencimizi zehirlediler. Tabi onun karşısına da “faşizm” diye bir fikir koydular. Kendi evlatlarımız yıllarca sağcı-solcu diye birbirlerine kırdırıldı. Eski içişleri bakanı Mehmet Ağar’a nispet edilen şöyle bir söz var: “Ben bakan oluncaya kadar tüm sol örgütlerinin Sovyet’çi olduğunu ve Rusya tarafından fonlandığını bilirdim. Bir de baktım ki, “Kahrolsun ABD” sloganları atan onlarca örgüt aslında ABD kontrolünde imiş.”

İşte aynı anda kendi insanımızdan hem DEAŞ, IŞİD, FETÖ gibi dinci, hem de PKK, PYD, DHKP-L gibi dinsiz örgütler üreterek bizi birbirimize kırdıran yine aynı karanlık ellerdir. İhanet şebekesi Fetö’nün elebaşı ne diyor; “Deşifre olmamak için gerekirse bana da küfredin.” İşte “HAÇLI-SİYONİST İTTİFAKI” da her renkten ürettiği onlarca örgüte; deşifre olmamak için bizim aleyhimizde bolca slogan atın, gerekirse küfredin” diyerek toy ve acemi gençleri avlamaktadırlar.

Yazının girişi biraz uzadı. Dolayısıyla bir sonraki yazıda açmak üzere şimdilik kısaca ifade edelim ki; aynı karanlık odakların yeni planı “Çağdaş Komünizm” dir. Yıllarca dünyada kaos, anarşi ve terör estiren ideolojilerini bu defa gayet albenili bir ambalaja sararak sunuyorlar. Evet, küresel çetelerin bir zamandır dillendirmeye başladıkları “DÜNYA VATANDAŞLIĞI” “Singularity veya teknolojik tekillik” vb. ifadeleri bundan sonra daha çok duyacağız. Eski komünizm yereldi, çağdaş komünizm küreseldir.

Eski komünizm; “tüm varlık devletin olsun yurttaşlar da devletin sahibi olsun” diyerek halkların mülkiyet hakkını ellerinden alıp onları tüm mal varlıklarına çöktüler. Küreselciler de tüm dünya halklarına mutlu olmak istiyorsanız mal varlığından vaz geçin mutlu yaşayın diyerek geliyorlar. Peki, bunu başaracaklar mı elbette hayır. Ancak eski komünizm, insanlığı asrını yedi. Eğer ders alıp gereğini yapmasak iki asrımız daha heba olabilir. Gerçi yeni komünizmin felsefesi LGBTQİ+ üzerine kurulup aileyi kökten yok etmeyi hedeflediği için mücadele edecek gerçek insan kalacak mı? Onu bizim dirayet ve ferasetimizle zaman gösterecek.

QOSHE - ​Emperyalizmin yeni planı çağdaş… - Muhammed Özkılınç
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

​Emperyalizmin yeni planı çağdaş…

21 0
16.02.2024

Hakla batılın mücadelesi, ilk insan ve ilk peygamber olan Âdem (as) babamızın çocukları Habil ve Kabil ile başlar. Başka bir deyimle hak ve batılın savaşı, insanlık tarihi kadar eskidir. Mademki insan dünyaya imtihan için gelmiştir. O halde iyilik ve kötülük, hayır ve şer, adalet ve zulüm, tevhid ve şirk de olacaktı. Aklıselim mümine düşen iyilik, hayır, adalet ve tevhidin yegâne kaynağı olan İslam temsilcisi olmaktır. Bu bahtiyarlığa erdikten sonra da mümin bilemelidir ki, imtihan gereği, hakkın karşısındaki güçler onu rahat bırakmayacaklar. Her fırsatta, tüm imkânlarıyla hakkın karşısında duracaklardır.

Allah (cc) şöyle buyurur: “Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Âli İmran 3/142) Burada “Ben Müslümanım, benim kalbim temiz” demekle ya da gereği yaşanmayan kuru bir kelime-i şehadet getirerek gerçek Müslüman olunacağını ve cennete gidileceğini zannedenlere bir mesaj vardır. Hayatta yaşanılan acılar, ıstıraplar, korkular, kaygılar, sıkıntılar imtihan olmanın, gelişmenin ve tekâmül etmenin bir parçasıdır. Aslolan dertsiz, sorunsuz ve zahmetsiz bir yaşam değil; sorunları çözümleyen, zahmeti rahmete, mücadeleyi hayata dönüştüren, kötülükleri iyilikle savan, savaşı barışa çeviren, bollukla darlığı kaynaştıran, paylaşmayı ve dayanışmayı canlı tutan bir yaşamdır.

Diyebilir ki, bu batıl cephenin lokomotif gücü, var oldukları günden beri Yahudilerdir. Onlarca ayette lanete uğramış olmaları boşuna değildir. Tarihin derinliklerine inmeden, sadece İslam tarihine bakarsak, bu ümmetin dört Raşit Halifelerinden üçünün kalleşçe şehid edilmelerinden Yahudi’nin parmağı vardır. Resûlullah'ın (sav) vefatından hemen sonra yeşerip pıtrak gibi yayılan Şia’nın kurucusu........

© Milat


Get it on Google Play