menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tarık Çelenk yazdı: Dijital çağda kutuplaşma, büyü ve politik psikoloji

10 7
31.03.2025

Tarık Çelenk, bu haftaki yazısında hukuksuz İmamoğlu operasyonu sonrasında kenetlenen toplumsal muhalefeti, dijital çağda kutuplaşma, büyü ve politik psikoloji kavramları üzerinden inceliyor.

Ramazan Bayramı’na girerken ülkemizin girdiği siyasal türbülans hepimizi endişelendirmektedir. Ülkedeki adalet ve vicdan incinmişliği toplumun nitelikli çoğunluğunda zirve yapmış durumdadır. Muhtemelen Osmanlı-Cumhuriyet inişli çıkışlı da olsa doğrultusu belli 200 yıllık Anayasal reform geleneğinden ilk defa devlet, elitler ve toplum olarak bir doğrultusal savrulmayı yaşamaktayız. Bu savrulmanın sert bir hesaplaşma ile kırılmaya gitmeden makul bir uzlaşmayla doğrultularak 200 yıllık istikametine konulması hepimizin temennisidir.

Toplumdaki incinmişliğin adalet talebini doğal olarak ana muhalefet CHP üstlenmektedir. CHP’nin lider kadrosu organizasyonel olarak başarılı gözükse de toplumsal tarihsel-kültürel farklılıkları temsil ve seslendirme konusunda altyapısı oldukça yetersiz kalmaktadırlar. Bu boşluğu, olamayan merkez demokratik muhafazakar sağ muhalefetin doldurması gerekirdi. Ancak şu ana kadar etkin gözükemediler.Statükonun içine güvenlik takıntılı zihinsel hapsolmuş sağ muhalefet için yeni bir reform fikri imkansız durmakta. Bir post AK Parti dönemi için muhafazakar farklılıkları idrak edememiş CHP kadroları her zaman mahalle için endişe kaynağı olmakta. Sayın Özel’in başarılı Maltepe söylevinin bir parçasında dinler insanlık tarihinde sonradan çıktı gafı bunun belirgin bir örneğidir. Bu durum dindarların kimliklerine kapanma sebebini teşkil etmesine sadece bir örnektir. Burada Mahalleli dindarlara ihtiyacımız yok, onlar adalet ve vicdan anlayışlarıyla sınıfta kaldılar denilebilir. Ancak ülkenin bu ahlaki esneklik ve kabile siyaseti krizinden çıkabilmesi,herkesi kapsayan rıza üretimine dayalı bir fikrin üretilmesine ve onun etrafında toplarlanmasına bağlıdır.

Anayasal çerçevede kalma koşuluyla vicdanları isyan etmiş protestolar özellikte genç kesimde pikaçu örneğindeki gibi yeni bir hiciv ve estetiği üretti. Zaten kültür ve sanat üretimi ancak muhalif veya eleştirel bir zihniyetin ürünü olabilecektir.İktidar erki hatır dışında TV kanallarında konuşabilecek yeterli aydınları ve fikirleri neden üretemediğini sorgulamalıdır. Muhtemelen bu sorunun doğru cevabının gereğinin yapılması iktidarı vicdan ve adalet tartışmaları dışında bırakmaya yetecektir.

Toplumda tarihi sembolik mitler gibi artık 19 Mart süreci ve sonrasını da başta mahalleler olmak üzere farklı kesimlerde tartışamamaktayız. Mahallede ekonomik krizin sebebini Turgut Özal serbest piyasa reformlarına bağlayanlardan tutun 19 Mart’la sonuçlanan sürecin içinde İngiliz-Amerikan rekabetini bizim milli güçlerce dışlanmasına bağlayanlar mevcut. Farklı bir mahalle örneği olarak Kuzey Kıbrıs’ta yaşanan başörtüsü krizini örnek verebiliriz. Yurt dışı ilginç örnek olarak da akademisyen Herkül Millas’ın yaptığı araştırmalarda Yunanistan’da akademik ve entelektüel ciddi bir kesimin de hala bir Türk komplosunun belirleyiciliğine inanması ilave edilebilir.

Tüm bu örnekler ülkemiz ve çevremizde birey kimliklerinin gurup kimlikleri potasında ergidiğini göstermekte. Artık siyasi kabileler için hayatta kalma dürtüsü adalet, ahlak ve vicdan rasyonelliğini aşmakta. Kutuplaşmış büyük grup kimlikleri bundan böyle siyasette belirleyici. Politik........

© Medyascope