Çocuk yapın diyorsunuz da...
Malum önümüzdeki 10 yıl “Aile Yılı” ilan edildi.
Doğurganlık hızının artırılması, yani ailelerin daha çok çocuk sahibi olması için bir “seferberlik” ilan edilmiş durumda.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, düşen doğum oranlarına dikkat çekip “Felaketi yaşıyoruz” dedi.
Bir de babalara çağrısı vardı.
“Beyler alınmasın ama kadınlar çocuk yetiştirme noktasında eşlerinden gerekli desteği göremiyor” diye seslendi.
Şehirde yalnızlaşan, babadan yeterli destek görmeyen kadının çocuk sahibi olmak istemediğinden bahsetti.
Geçtiğimiz aylarda aynı konu bu kez inşaat sektörünün 1 1 evlere yönelmesi üzerinden tartışılmıştı, hatırlayacaksınız.
Şimdi mesele yeniden döndü dolaştı, yine kadına geldi.
Peki, bu tartışmanın içinde ne yok?
Ekonomi yok.
Hayat pahalılığı yok.
Ülkede insan hayatının nasıl kıymetsizleştiği yok.
Ölmenin kolay, hayatta kalmanın zorlaştığı gerçeği yok.
Bunlar adeta tabu gibi... Kimse konuşmuyor.
Oysa gerçek bambaşka bir yerde duruyor.
★★★
Çocuğu doğurduğun hastanede “çeteler” kol geziyor mu, para uğruna yenidoğan bebeği yoğun bakıma alıp, ilaçlarını başkalarına mı satacaklar bilmiyorsun.
Sağlıklı doğurduğun çocukla, o hastaneden sağlıklı çıkıp çıkmayacağın meçhul...
Yeni diye gittiğin şehir hastanesinin tavanı, kuvözdeki bebeğinin tepesine çöker mi?
Doğru zamanda doğru yerde olmana bağlı...
Hadi şanslısın, biraz büyüttün diyelim çocuğu... Okula gönderdin.
Nasıl bir eğitim alacak?
Okulun tuvaletinde sabun olacak mı?
Bu çocuğun beslenme çantası nasıl dolacak?
Kantin fiyatlarıyla, kırtasiye........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein