Günümüzde dünya genelinde önem arz eden konuların başında çevre kirliliği gelmektedir. Bu bağlamda dünya genelinde doğal dengede ortaya çıkan bozulmalar ve buna bağlı olarak meydana gelen iklimsel değişimler insan sağlığı ve dünya ekonomisi üzerinde çok ciddi tehdit oluşturmaktadır.
Bu kapsamda çevresel bozulmalar nedeniyle yükselmekte olan hava sıcaklıkları hem insan hayatını olumsuz biçimde etkilemekte hem de dünya ekonomisi üzerine büyük yük getirmektedir.
Süreç içerisinde fosil yakıt kullanımı nedeniyle oluşan karbondioksit emisyonundaki artışa bağlı olarak iklimde meydana gelen değişimler aşırı yağış ve kasırgalar meydana gelmekte bu da dünya genelinde telafisi güç ekonomik yönden büyük zararlara neden olmaktadır.
Dolayısıyla çevre kirliliğini meydana getiren gerekçeleri ortadan kaldırmaya yönelik dünya genelinde yapılan çalışmalar büyük hız kazanmıştır.
Günümüzde fosil yakıt (kömür, petrol ve doğalgaz) kullanımı sonucunda dünyada sera gazı emisyonları artmakta ve bu durum sıcaklıkların yükselmesi neticesinde atmosfer, okyanuslar, denizler ve buzullar da dahil olmak üzere tüm iklim sisteminde olumsuz yönde değişiklikler meydana gelmesine neden olmaktadır.
Fosil yakıtların içermiş oldukları karbon, yanma sonucu oksijenle birleşerek birincil sera gazı olan CO2’yi oluşturmaktadır. Sera gazının doğaya salınmasının en önemli olumsuz etkisi, iklim değişikliğine sebep olmasıdır.
Fosil yakıtların kullanımı sonucu ortaya çıkan karbondioksit gazındaki artış ise her geçen gün doğayı daha fazla tahrip etmektedir. Doğanın ciddi anlamda zarar görmeye başlamasıyla birlikte insanların fosil yakıt kullanımı neticesinde çevreye verdikleri zararlar doğal döngü içerisinde telafi edilemez duruma gelmiştir.
AB Yeşil Mutabakatı ile dünyada sera gazı emisyonlarının salınımının azaltılmasına yönelik adımlar atılmıştır. Yeşil Mutabakat ile AB ülkeleri karbon emisyonlarını 2030 yılına kadar 1990 yılına göre %55 oranında azaltmayı, 2050 yılına kadar ise karbon nötr ilk kıta olmayı hedeflemekte olduklarını açıklamışlardır. AB, bu hedeflerine ulaşabilmek maksadı ile 2021’de fosil yakıt kullanımını azaltmak ve iklim kriziyle mücadele etmek için İklim Yasası çıkartmıştır.
Bu çerçevede, yenilenebilir enerji dönüşümü tüm Dünya için kaçınılmazdır. Ancak yüksek maliyet nedeniyle pek çok ülke yanaşmamaktadır. Buna karşın Avrupa Birliği ülkeleri, gönüllü karbon emisyon azaltımı yapmayan, kendi bünyesindeki ülkelere, ihracat yaparken zorunlu karbon vergisi uygulanmaktadır. Buna emisyon ticaret sistemi (ETS) adı verilmektedir. Burada amaç, küresel ısınma ve iklim değişikliğine neden olan fosil yakıt kullanımı neticesinde ortaya çıkan karbondioksit emisyonunu ve çevre kirliliğini azaltmaktır.
Karbon vergisi, karbon emisyonuna yol açan fosil yakıtların karbon ve eşdeğer karbon içeriğine göre vergilendirilmesini esas alıyor. Karbon vergisinin uygulandığı ülkelerde üreticiler ve/veya kuruluşlar, faaliyetleri dolayısıyla sebep oldukları sera gazı emisyonlarının ve çevreye verdikleri zararın tazminatı olarak belirlenen vergi miktarını ödemekle yükümlüdür.
2021 yılı itibariyle AB enerji yapısının %35’ini petrol, %24’ünü doğal gaz ve %14’ünü kömürün oluşturduğu belirtilmiştir. AB’de 1990’lı yıllardan itibaren alınan tedbirler sayesinde 2000’li yılların başında %31 olan kömür kullanımı 2018 yılında %19’a, 2019 yılında ise %14’e düştü. Emisyon Ticaret Sistemi’nde (ETS) yapılacak yeni değişiklikler ile uzun vadede kömür kullanımının sonlanması bekleniyor.
Bu çerçevede yenilenebilir enerji dönüşümünde gönüllü olarak yanaşmayan AB ülkeleri açısından emisyon ticaret sistemi (ETS) caydırıcı bir işlev görmektedir. Çünkü yenilenebilir enerji dönüşümü için yatırım yapmayan AB ülkeleri, her yıl karbon vergisi ödemek zorunda kalmaktadır. Oysa yıllar içerisinde ödenecek karbon vergisi yerine, yenilenebilir enerjiye yatırım yapmak hem kar getirecektir hem de çevre kirliliğini azaltacaktır. Ancak ETS uygulaması amacına ulaşarak yenilenebilir enerji dönüşümüne öncülük ederse, sadece AB ülkelerinde karbon emisyonu azalacaktır. Bu durum iklim değişikliğinin önüne geçmek için yeterli olmayacaktır. İklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinden Dünya’nın etkilenmemesi için tüm Dünya’da karbon emisyonunun sıfır olması gerekmektedir.
Söz konusu amaca ulaşmak için 16 Mayıs 2023’te, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) uygulamasına yönelik bir tüzük yayınlandı. CBAM uygulaması özünde, AB birliği ülkelerinin kendi aralarında yapmış oldukları ihracata uyguladıkları ETS sisteminin genişletilmiş halidir. Buna göre, AB birliği ülkeleri sadece kendi aralarındaki ihracata değil, AB ülkelerine ihracat yapan tüm ülkelere karbon vergisi uygulayacağını duyurmuştur. Bu bağlamda, 1 Ekim-31 Aralık 2025 tarihleri arası geçiş dönemi olarak ilan edilmiştir. Dolayısı ile AB ülkelerine ihracat yapan tüm ülkeler için geçiş dönemi başlamıştır. Bu dönemde sadece üç ayda bir emisyon raporları hazırlanacaktır. 1 Ocak 2026 tarihinden sonra ise rapor süreci devam etmekle beraber karbon vergisi uygulaması başlayacaktır.
Aslında bu süreç, tüm ülkelere yenilenebilir enerji dönüşümü için fırsat sunmaktadır.2026 yılına kadar bu dönüşüm gerçekleştiren ülkeler AB ülkelerine ihracat yaparken vergi ödemeyeceklerdir. Kısacası gönüllü olarak yenilenebilir enerji dönüşümü gerçekleştirmeyen ülkeler, 2026 yılının ilk ayı itibari ile mecburi olarak karbon vergisi ödemek zorunda kalacaktır.
Bir sonraki yazımda CBAM uygulamasının KKTC’ye etkilerini ele alacağım…

QOSHE - Fosil yakıt kullanımının acı reçetesi: Karbon vergisi - Gökhan Güler
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Fosil yakıt kullanımının acı reçetesi: Karbon vergisi

4 27
05.01.2024

Günümüzde dünya genelinde önem arz eden konuların başında çevre kirliliği gelmektedir. Bu bağlamda dünya genelinde doğal dengede ortaya çıkan bozulmalar ve buna bağlı olarak meydana gelen iklimsel değişimler insan sağlığı ve dünya ekonomisi üzerinde çok ciddi tehdit oluşturmaktadır.
Bu kapsamda çevresel bozulmalar nedeniyle yükselmekte olan hava sıcaklıkları hem insan hayatını olumsuz biçimde etkilemekte hem de dünya ekonomisi üzerine büyük yük getirmektedir.
Süreç içerisinde fosil yakıt kullanımı nedeniyle oluşan karbondioksit emisyonundaki artışa bağlı olarak iklimde meydana gelen değişimler aşırı yağış ve kasırgalar meydana gelmekte bu da dünya genelinde telafisi güç ekonomik yönden büyük zararlara neden olmaktadır.
Dolayısıyla çevre kirliliğini meydana getiren gerekçeleri ortadan kaldırmaya yönelik dünya genelinde yapılan çalışmalar büyük hız kazanmıştır.
Günümüzde fosil yakıt (kömür, petrol ve doğalgaz) kullanımı sonucunda dünyada sera gazı emisyonları artmakta ve bu durum sıcaklıkların yükselmesi neticesinde atmosfer, okyanuslar, denizler ve buzullar da dahil olmak üzere tüm iklim sisteminde olumsuz yönde değişiklikler meydana gelmesine neden olmaktadır.
Fosil yakıtların içermiş oldukları karbon, yanma sonucu oksijenle birleşerek birincil sera gazı olan CO2’yi oluşturmaktadır. Sera gazının doğaya salınmasının en önemli olumsuz etkisi, iklim değişikliğine sebep olmasıdır.
Fosil yakıtların kullanımı sonucu ortaya çıkan karbondioksit gazındaki artış ise her geçen gün doğayı daha fazla tahrip etmektedir. Doğanın ciddi anlamda zarar görmeye başlamasıyla birlikte insanların fosil yakıt kullanımı neticesinde çevreye verdikleri zararlar doğal döngü içerisinde telafi edilemez duruma gelmiştir.
AB Yeşil Mutabakatı ile dünyada sera gazı emisyonlarının salınımının azaltılmasına yönelik adımlar........

© Kıbrıs Gazetesi


Get it on Google Play