Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar’ın son derece başarılı şekilde geçen ziyareti kapsamında Almanya’nın Başkenti Berlin’de idik. KKTC Turizm ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu ve Küresel Gazeteciler Konseyi Başkanı Mehmet Ali Dim’in de eşlik ettiği gözlemlerimi bir önceki Berlin Ziyareti yazımda kaleme almıştım…
Bugünkü yazımda ise müsaadenizle Berlin özelinde Almanya’ya ait bazı tespit ve gözlemlerimi tarihsel bazı özet bilgiler çerçevesinde sizlerle paylaşmak istiyorum…
Bilindiği üzere Almanya siyasi anlamda birliğini geç sağlamış bir ülke. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı Almanya’nın etrafında şekillenmiş ve sonrasında gerek sanayi gerekse ekonomi alanında Avrupa’nın ve Dünya’nın önde gelen devletlerinden biri olmuştur. İkinci Dünya Savaşı’nı kaybeden Almanya, Haziran 1945’te İngiltere, ABD, Fransa ve Sovyetler Birliği tarafından önce dört kısma bölünmüş. Ardından da aynı ideolojiye sahip Batı ittifakı birleşerek Federal Almanya Cumhuriyeti’ni (Batı Almanya) kurmuş. Bunun karşısında komünizmi savunan Sovyetler Birliği ise kendi bölgesinde Demokratik Almanya Cumhuriyeti’ni (Doğu Almanya) kurmuştur. Demokratik Almanya Cumhuriyeti, Doğu Almanya’da yaşayanların Batı’ya geçmelerini önlemek amacıyla 13 Ağustos 1961’de Berlin Duvarı’nın inşa etmiştir. Berlin Duvarı, Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle yıkılmış. Doğu ve Batı Almanya arasındaki görüşmeler, 1990 yılında “Birleşme Anlaşması” ile sonuçlanmış ve 3 Ekim 1990’da Doğu ve Batı Almanya birleşmiştir.
Yeri gelmişken ifade etmek gerekir ki, Berlin Duvarı ile ikiye ayrılan Almanlar tek bir milletten meydana gelmektedir. Dinleri ise hemen hemen yarı yarıya Protestan ve Katolik’tir. Dil olarak ise Hint-Avrupa dillerinin Cermen dilleri koluna bağlıdır. Almanya 1961’de 2. Dünya Savaşı’nı kaybetmesi neticesinde İngiltere, ABD, Fransa ve Sovyetler Birliği tarafından önce dörde ardından da iki kısma bölünmüştür.
Kıbrıs’ta ise dili (Türkçe – Rumca) ve dinleri(Müslüman – Ortodoks) birbirlerinden tamamen ayrı Türk ve Rum olmak üzere iki ayrı halk vardır. 1960’ta kurulan Kıbrıs Ortaklık Cumhuriyeti 1963’te Rumların silahlı terör saldırıları sonucunda bozulmuş. 30 Aralık 1963 tarihinde ise İngiltere’nin Kıbrıs’ta bulunan güçlerinin komutanı General Peter Young, Kıbrıslı Türkler ve Rumları birbirinden ayırarak bir ateşkes hattı oluşturmak için harita üzerinde yeşil kalemle Ada’yı ikiye bölen bir çizgi çizmiş. Bu çizgi, “Yeşil Hat” olarak tarihe geçmiştir…
Görüldüğü üzere Berlin duvarı dünyayı paylaşmak isteyen güçlerin tesiri ile ikiye bölünmüş. Buna karşın Ada’da ise Rumların silahlı terör saldırıları ile 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ni gasp etmek ve ardından da Kıbrıs Türklerini adım adım yok etmek üzere başlattıkları saldırılar neticesinde 30 Aralık 1963’te ikiye bölünme söz konusu olmuştur. Dolayısıyla görüldüğü gibi Berlin Duvarı ile Kıbrıs’taki Yeşil Hattın birbiriyle benzer bir tarafı yoktur!
***
Almanya’da yaşamlarını sürdüren Türkler konusuna gelecek olursak; dönemin TC Çalışma Bakanı Cahit Talas, Türkiye’den Almanya’ya işgücü akışının 1957-58’de başladığını belirtmektedir.
1961’de ise Türkiye ile Almanya arasında imzalanan “İşgücü Anlaşması” ile başlayan sürecin sonunda, günümüzde Almanya’da üç buçuk dört milyona yakın Türk yaşamaktadır. Bunların yaklaşık olarak yarısı Almanya vatandaşı iken diğer yarısının ise Türkiye vatandaşı olduğu ifade edilmektedir. Türk işçiler 1960’lı yıllarda gelenekleri, görenekleri, sazları, sözleri, türküleri ve Anadolu kültürüyle Almanya’ya gitmişler bu durum çeşitli edebi eserlere konu olmuştur…
***
Günümüzde Türkiye ile gönül köprülerini muhafaza ederek Almanya’da yaşamlarını sürdüren Türkler, kurdukları çeşitli vakıflar, dernekler, kafeler, kahvehaneler, restoranlar ve spor kulüpleri ile sosyal hayatın bir parçası haline gelmişlerdir.
Türkler, süreç içerisinde Alman toplumuna farklı zengin kültürel değerler, lezzetler ve farklı müzik anlayışları kazandırmalarının yanında içinde yaşadıkları toplumun kültürünü de kendi alışkanlıkları ve beklentilerine adapte ederek zengin bir kültürün ortaya çıkmasına neden olmuşlardır.
Günümüzde Almanya’da dördüncü nesle ulaşan Türk toplumu, son derece güçlü, saygın ve itibarlı bir noktaya gelmiştir. Bu kapsamda, Türk toplumu Almanya’da ekonomiden, siyasete akademik alandan iş dünyasına, bilimden sağlığa, spordan kültür-sanata varıncaya kadar birçok alanda başarılı isimler yetiştirmektedir.
Berlin ziyaretinde kendi alanında oldukça saygın ve başarılı Türklerin kurmuş oldukları çeşitli kurum ve kuruluşların bazılarını görme imkânı bulduk.
Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki, Almanya’ya giden Türkler başta maddi birikimlerini geriye dönme düşüncesiyle Türkiye’ye yapmışlar. Ancak yaşanan sürecin sonunda bunu yapanlar hata yaptıklarını anlamışlar. Buna karşın maddi yatırımlarını özellikle soğuk savaşın ardından ortaya çıkan birtakım avantajları da değerlendirerek Almanya’ya yapanlar ise oldukça başarılı yerlere gelmişlerdir. Berlin’de bu anlamda örnek olarak Ertaç Ocak, Remzi Kaplan ve Sinan Kaplan gibi isimlerin alanlarında oldukça başarılı olduklarını gözlemledim. Ertaç Ocak ve çocuklarının Berlin’de turizm, inşaat ve altyapı işlerinde son derece başarılı işler yaptıklarını, TDU Başkanı Remzi Kaplan ve çocuklarının döneri Almanya’ya sevdirerek günde on binlerce ton üretim yaptıklarını, UID Berlin Şube Başkanı Sinan Kaplan ile Müsiad Şube Başkanı Fikret Doğan’ın da üyeleriyle alanlarında son derece başarılı işlere imza attıklarını gözlemleyebildim. Ayrıca Ertaç Ocak’ın son dönemde Berlin’de baş gösteren konut sıkıntısını gidermek adına 1000 konut planladığını da yeri gelişmişken önemli bir gelişme olarak belirtmek gerek…
Sonuç olarak; Berlin’deki Türklerin turizm, gıda ve inşaat başta olmak üzere birçok alanda oldukça etkin, saygın ve başarılı işer yaptığını görmek beni oldukça mutu etmiştir. Türk Alman İşverenler Birliği(TDU), Müsiad Berlin, Uluslararası Demokratlar Birliği (UID), Dünya Kardeş Kentler Turizm Forumu ve daha nice Almanya’daki Türklerin kurdukları yada üst seviyede görev aldıkları organizasyonları görmek gurur verici olduğunu ifade etmek isterim.

QOSHE - Berlin gözlemleri… - Gökhan Güler
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Berlin gözlemleri…

4 0
15.03.2024

Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar’ın son derece başarılı şekilde geçen ziyareti kapsamında Almanya’nın Başkenti Berlin’de idik. KKTC Turizm ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu ve Küresel Gazeteciler Konseyi Başkanı Mehmet Ali Dim’in de eşlik ettiği gözlemlerimi bir önceki Berlin Ziyareti yazımda kaleme almıştım…
Bugünkü yazımda ise müsaadenizle Berlin özelinde Almanya’ya ait bazı tespit ve gözlemlerimi tarihsel bazı özet bilgiler çerçevesinde sizlerle paylaşmak istiyorum…
Bilindiği üzere Almanya siyasi anlamda birliğini geç sağlamış bir ülke. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı Almanya’nın etrafında şekillenmiş ve sonrasında gerek sanayi gerekse ekonomi alanında Avrupa’nın ve Dünya’nın önde gelen devletlerinden biri olmuştur. İkinci Dünya Savaşı’nı kaybeden Almanya, Haziran 1945’te İngiltere, ABD, Fransa ve Sovyetler Birliği tarafından önce dört kısma bölünmüş. Ardından da aynı ideolojiye sahip Batı ittifakı birleşerek Federal Almanya Cumhuriyeti’ni (Batı Almanya) kurmuş. Bunun karşısında komünizmi savunan Sovyetler Birliği ise kendi bölgesinde Demokratik Almanya Cumhuriyeti’ni (Doğu Almanya) kurmuştur. Demokratik Almanya Cumhuriyeti, Doğu Almanya’da yaşayanların Batı’ya geçmelerini önlemek amacıyla 13 Ağustos 1961’de Berlin Duvarı’nın inşa etmiştir. Berlin Duvarı, Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle yıkılmış. Doğu ve Batı Almanya arasındaki görüşmeler, 1990 yılında “Birleşme Anlaşması” ile sonuçlanmış ve 3 Ekim 1990’da Doğu ve Batı Almanya birleşmiştir.
Yeri gelmişken ifade etmek gerekir ki, Berlin Duvarı ile ikiye ayrılan Almanlar tek bir milletten meydana gelmektedir. Dinleri ise hemen hemen yarı yarıya Protestan ve Katolik’tir. Dil olarak ise Hint-Avrupa dillerinin Cermen dilleri koluna bağlıdır. Almanya 1961’de 2. Dünya Savaşı’nı kaybetmesi neticesinde İngiltere, ABD, Fransa ve Sovyetler Birliği tarafından önce dörde ardından da iki kısma bölünmüştür.
Kıbrıs’ta ise dili (Türkçe – Rumca) ve dinleri(Müslüman – Ortodoks) birbirlerinden tamamen ayrı Türk ve Rum olmak üzere iki ayrı halk vardır. 1960’ta kurulan........

© Kıbrıs Gazetesi


Get it on Google Play