Başlıksız kaldı köşeler…
“Son birkaç gündür hiç yürümediğim kadar uzun yürüdüm. Düşünmediğim kadar fazla düşündüm yürürken. Çok uzun yollardan geçtim, kalabalığa da girdim tenhalara da bıraktım bedenimi, tıpkı bir kuş ölüsü gibi. Denize olan korkuma inat başucunda bekledim saatlerce. Deniz boyu bankları izledim, hepsi dolu hepsini işgal etmiş sevdalılar, oysa banklar yalnızlara bırakılmalı, sevdalara samanlık seyran nasılsa.
Yürürken ağaçların gölgesinde dinlenmedim, güneşin tam altına düşürdüm zayıf, ince, kısa hayallerimi. Yandıkça yansın istedim, yansın yanmayı öğrensin artık. Sonra yolun sonuna geldim Gülten Akın’ın şiirini okudum kendime, kendi içime, içimdeki üzgün, yorgun, bıkkın kadına döndüm ve okudum o güzel şiiri; “Kestim kara saçlarımı”. Toplumun üzerime, içime en derinime bıraktığı, olmamı istedikleri kadına döndüm yüzümü ve tekrarladım “kestim kara saçlarımı”.
Bugün son yürüyüşümü yapıyorum, uzun, zorlu, yorucu. Gökkuşağında eksik kalan birkaç rengi sırtladım yüreğime, usul usul yakıyorum fikrimi... Sonra bu güzel bu serin sulara bırakacağım heybemdekileri...
İçimdeki çirkin kadın ve ben yürüyecek, daha uzun daha aydınlık yollara gideceğiz ayağa kalktığımız da. Yürüyün sizde, her gittiğiniz yerde bir yanınızı bırakıp yürüyün, yol uzun, hayat kısa...
Tut ki düştüm bu uçsuz bucaksız denize ne kalır benden geriye. Birkaç siyah beyaz fotoğraf, tozlu raflarda aranan tuttuğum notlar, mutsuz ve soğuk bedenim dışında Hadi düş, düş, düş bütün düşlerim... Hadi düş, düş bütün telafi edilmekte geç kalınan telafilerim.”
Önce kendi unuttuklarımdan başladım yazıya, yaktıklarıma sıra gelene kadar yandıklarımızdan devam edeceğim.
........
© İz Gazete
visit website