Bir tercümanın hazin düşünce ve hayalleri: Devrim evrimi geçerse ne olur?
Bu Amerika’da da Türkiye’de de böyleydi. Artık mektepliler çoğunlukta, tercümana eskisi kadar ihtiyaç duyulmuyordur. Ama şöyle şikayetlere hala rastlandığına eminim:
“Herif zır cahil yahu. Bir anket tablosunu bile anlamıyor!” Ya da “Değiştir şu sayfayı desen eli ayağı birbirine dolaşır.”
Dijital teknoloji bu türden duvarları büyük ölçüde yıktı, ayrımları ortadan kaldırdı. Ama ben hala mesleklilere dijitali, mekteplilere ise mizanpajı anlatmak zorunda kalabiliyorum.
Bu kuramsal alanda da böyle.
Gazeteciler genellikle çok meşgul insanlardır, haber peşinde koşmaktan ya da siyaset dedikodusu yapmaktan okumaya zaman bulamazlar. İletişim pratisyenliği iletişim kuramcılığına vakit bırakmaz. Çoğu, istatistik tabloları ya da felsefi hikmet dolu kitapları “hayattan kopuk” bulur.
Örneğin yaptıkları işin ve yaşadıkları hayatın ne kadar değiştiğini anlatmaya çalışan Byung Chul Han’ı kaçı okumuş, hatta duymuştur?
Gazeteci dostlarımla sohbet ederken çoğunun duymadığını keşfederim ve hiç şaşırmam. Tıpkı mektepli dostlarımla konuşurken sevgili Altan Öymen’in bilgi dolu meslek anılarını çoğunun okumadığını keşfettiğim zamanlardaki gibi.
Böyle durumlarda tercümanlığa soyunur, mekteplilerin o kadar beceriksiz, mesleklilerin ise o kadar cahil olmadığını savunmaya başlarım.
Kader!
Ben öyle planlamamıştım ama, yurtdışında iletişim doktorası yaptıktan sonra muhabir, yazı işleri müdürlüğü yaptıktan sonra profesör oldum. Mektepliler de meslekliler de beni kendilerinden saydılar ve ötekileri gammazladılar. Hayatım iki hat üzerinden seyretti, hem onlardan oldum hem de “onlar”dan. İkisini de asla terketmedim.
Bugün de öyle.........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein