“Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (İsrâ: 1.)

Filistin Bölgesinde Hamas - İsrail çatışmasıyla başlayan süreç hakkında şimdiye kadar kaleme aldığımız yazılarda şu hususlara dikkat çekmiş bulunuyoruz:

- Şahit olduğumuz bu hadise bir nevi mecburiyetten kaynaklı, biz dâhil hemen herkes tarafından “savaş” olarak adlandırılsa da, yaşanan aslında bir savaş değil, katliam, soykırımdır.

- ABD başta olmak üzere neredeyse bütün Hıristiyan batı devletleri –yöneticileri bazında- bu zulme destek çıkmakta ve İsrail’in yanında yer almaktadır.

- Bu cümleden olarak Akdeniz ve Basra Körfezine nükleer silah da dâhil pek çok savaş mühimmatı taşınmaktadır.

- Gazze gibi küçük bir şehir için böyle devasa bir savaş hazırlığı yapılmayacağını, dolayısıyla burada başka bir hesap olduğunu, Gazze’nin işin sadece görünür boyutunu teşkil ettiğini anlamak zor değildir.

- Kudüs / Mescid-i Aksâ merkezli bir “dünya savaşı” yahut en azından “bölgesel bir savaş” her an patlak verebilir ve böyle bir savaşta asıl hedefin Türkiye olacağında şüphe yoktur. Çünkü İsrail ve arkasındaki batılı güçler bir Siyonist - Haçlı bloku oluşturmuştur ve Ortadoğu’da böyle bir blok karşısında durabilecek Türkiye dışında bir ülke olmadığı bilinmektedir.

- İlerleyen zamanlarda, hususiyle “iki devletli çözüm” formülü gündeme getirildiğinde, “dinlerarası diyalog” küfrünün tatbikatı mahiyetinde “üç dinin merkezi” hezeyanıyla Mescid-i Aksâ’nın “ortak mabed” olarak ilan edilmesi tehlikesi mevzubahistir. Defaatle belirttiğimiz gibi Kudüs ve Mescid-i Aksâ İslam toprağıdır; bu gerçek, hiçbir tartışma veya ihtilafa mahal bırakmaksızın kesin ve nettir. Dolayısıyla Müslümanlar bu konuda çok ayık olmalıdır. “Ortak mabed” hezeyanının kabulü, Mescid-i Aksâ’nın tevhid karakterini yerle yeksan edeceği gibi, İslam’ın tevhid akidesini de tahrif eder.

- Netice olarak Hamas - İsrail çatışması, hak - batıl mücadelesinin hem maddi hem manevi planda tezahür ve tecelli ettiği bir süreç olmuştur.

- Mescid-i Aksâ’nın statüsünü ancak İslam belirler. Tek çare, kadim zamanlardan gelen ve Osmanlı döneminde son şeklini alan statükonun korunması, sürdürülmesidir.

- Mescid-i Aksâ’nın ve çevresinin Müslümanlara ait olduğu, Yahudilerin orada hiçbir hakkının olmadığı, yakın zamanda görülmüş uluslararası bir mahkemenin kararıyla da tescillenmiştir.

- Kudüs ve Mescid-i Aksâ, tarih boyunca hakla batılın, tevhidle şirkin, imanla küfrün çatıştığı bir mekân olması dolayısıyla adeta kürre-yi arzın merkezi konumundadır. Anlaşılan o ki, bu durum kıyamete kadar da böyle sürüp gidecektir.

Bütün bu sebeplerle Hamas - İsrail çatışması değerlendirilirken Kudüs ve Mescid-i Aksâ’nın Müslümanlara ait olduğu gerçeği her zaman gündemde tutulmalıdır. Resmin tamamını görmek adına bu bir zarurettir. Bundandır ki Gazze’deki katliam devam ederken biz özellikle ve ısrarla Kudüs ve Mescid-i Aksâ’nın statüsüne vurgu yapıyoruz.

Bu yazımızdan itibaren bu gerçeğin zihinlerde daha iyi yerleşmesi için, bu mukaddes topraklar hakkında Kur’ân ve Sünnet’te yer alan bilgi ve haberleri gündem edeceğiz. Ta ki biz Müslümanlar, neyi, niçin, nasıl müdafaa edeceğimizin şuurunda olalım.

I- BEYTÜ’L- MAKDİS / MESCİD-İ AKSÂ’NIN ÖNEMİNE VURGU YAPAN KUR’ÂN AYETLERİ

Beytü’l Makdis, “Mukaddes Ev / Mukaddes Toprak” demektir. Beytü’l Makdis’e, Mekke’ye bir aylık mesafede olduğu için “en uzak mescid” anlamında Mescid-i Aksâ ismi verilmiştir. İslam âlimleri, Kur’ân-ı Kerim’de, Mescid-i Aksâ’nın ve çevresinin Beytü’l Makdis olarak adlandırıldığı konusunda hemfikirdirler.

1- İsrâ Suresi 1. Ayet Işığında Mescid-i Aksâ’nın Önemi

İsrâ Suresi 1. Ayette bu mekân mealen şöyle anlatılır:

“Geceleyin kulunu ayetlerimizden bir kısmını göstermek için Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. O gerçekten işitendir, görendir.”

Bu ayette neden sadece “Mescid-i Aksâ” denmemiş de, ona çevresini mübarek kıldığımız” şeklinde bir sıfat verilmiştir? Bu hususa tefsirlerde şöyle bir izah getirilir:

“(Burası) ‘çevresini’ din ve dünya bereketleriyle ‘mübarek kıldığımız’ (bir mekândır). Çünkü burası vahyin ve meleklerin indiği, Hz. Musa’dan (a.s.) beri peygamberlerin ibadet yaptıkları bir yerdir. Ayrıca nehirler ve meyveli ağaçlarla donatılmıştır. Şam, Ürdün ve Filistin de onun çevresindeki şehirlerdendir.” (Elmalılı, c. 4, s. 514, 515.)

Anlaşılacağı üzere Mescid-i Aksâ’nın çevresinden maksat, Ortadoğu bölgesidir.

Şu husus üzerinde biraz tefekkür etmek gerekir:

Hz. Peygamber (s.a.v.) miraca direkt Mescid-i Haram’dan çıkarılabileceği halde, Cenâb-ı Hak onu neden önce Mescid-i Aksâ’ya intikal ettirmiş ve miraç oradan başlamıştır?

Bunun sebebi şu olsa gerektir:

Bu bölge tarih boyunca Hz. Âdem’den (a.s.) beri gelen hak din İslam’ın tevhid akidesinin tebliğ edildiği, vahyin ve meleklerin bol bol indiği, birçok peygambere ev sahipliği yapmış ve hak - batıl mücadelesinin bütün boyutlarıyla yaşandığı mukaddes bir mekândır. İslam’ın kemale ermesi ise Peygamberimizin (s.a.v.) nübüvvetiyle gerçekleşmiştir.

Bu kemalatın bir alameti de, Hz. Peygamberin (s.a.v.) miraçtan hemen önce Mescid-i Aksâ’da bütün peygamberlerden oluşan cemaate imamlık yapması, birlikte namaz kılmalarıdır. Buradaki mesaj açıktır:

Kur’ân-ı Kerim’in kendisine vahyedilmeye başlamasından itibaren tevhid mücadelesinin sahibi, temsilcisi Hz. Muhammed’dir (s.a.v.). Bu meyanda o bütün peygamberlerin davasını temsil eder.

2- Kudüs ve Mescid-i Aksâ’nın Önemine Vurgu Yapan Diğer Deliller

Kur’ân’da Mescid-i Aksâ’nın çevresindeki bazı mekânlara işaret edilmektedir.

Mesela Kur’ân’da iki yerde geçen (Tâhâ:12, Naziat: 16) “Mukaddes Vadi Tuva”, Şam çölünde Tur-i Sina Dağının eteğinde bir vadidir.

Kur’ân’da Tur-i Sina Dağına yemin de vardır. Tur-i Sina, Kudüs çevresinde bir başka bölgenin adıdır.

Mü’minûn: 20’de “Bir de Tûr-ı Sînâ'dan çıkan bir ağaç (meydana getirdik) ki, (bu ağaç, sizler için)hem yağ, hem de yiyenlere bir katık (olan zeytin) ile (beraber) yetişir.” buyurulur.

Yine zeytine yemin edilen Tîn Suresi 1. Ayetten maksadın Kudüs’ün doğusunda bulunan Zeytindağı bölgesi olduğu; “tîn / incir” ve “zeytûn / zeytin”, her ne kadar bildiğimiz iki güzel meyvenin ismi olsa da, ayetteki maksadın, bu iki meyvenin bolca yetiştiği Şam ve Filistin civarı olduğu gibi bilgiler de tefsirlerde yer almaktadır.

Ayetlerde adları geçen bu mekânlar vahyin indiği, mukaddes ve de maddi manada da bereketli topraklardır. İşte Mescid-i Aksâ’nın çevresinin mübarek kılınmasının bir manası da burada ortaya çıkmaktadır.

Burada şu genel kuralı da hatırlatalım:

Hiçbir “mekân”, hiçbir “zaman”, kendiliğinden aziz değildir. Hepsi de kendilerinde yaşanan olayların önemi vesilesiyle aziz olmuşlardır. Sayılan bu mekânlar da, vahiy alan peygamberlerin çileli hayatlarının, tebliğ faaliyetlerinin vuku bulduğu mekânlar olmaları dolayısıyla aziz ve mübarektirler. Hepsinden önemlisi bir mekânın aziz olması Cenâb-ı Hakkın oraya özel bir önem atfetmesine bağlıdır. Tıpkı Mescid-i Haram (Kâbe) ve çevresinin mübarek kılınması gibi.

Mescid-i Aksâ, tevhid itikadının simgesi olması dolayısıyla Müslümanların Mescid-i Haram’dan önceki kıblesi olmuş, 16 veya 17 ay kıble olarak kalmıştır. Bunun ona nasıl feyiz ve bereket kattığı izahtan varestedir.

Allah katındaki bu kıymetinden dolayı Müslümanlar tarih boyunca bu bölgeye çok önem vermiş ve onu elde tutmaya gayret etmişlerdir. Kudüs ve Mescid-i Aksâ’ya hâkim oldukları zamanlarda dünyada da hâkimiyet sahibi olup hak ve adaleti temsil etmişlerdir. Bu mukaddes topraklar geçici de olsa ellerinden çıkıp işgal edildiği dönemlerde ise büyük acılar yaşamış, çileler çekmişlerdir. O bakımdan Kudüs ve Mescid-i Aksâ’ya hâkimiyetin, dünyaya hâkimiyetin ilk adımı olduğunu söylersek mübalağa yapmış olmayız.

Nitekim konuyla ilgili bir uzman değerlendirmesi şöyledir:

“Kim dünyaya hükmetmek istiyorsa, kim dünya nizamını el altında tutmak istiyorsa öncelikli olarak hedefine Kudüs’ü koymuş ve Kudüs üzerinden bir güç devşirmeye başlamıştır… “Bühtünnasr Babil’den geliyor ve Hazreti Süleyman’ın devletini yıkıp yeryüzüne hâkim oluyor. Daha sonra Kudüs’ün 637 yılında Hazreti Ömer tarafından fethedilmesiyle yeryüzüne Müslümanlar hâkim oluyor. 1099 yılında haçlıların Kudüs’ü işgal etmesiyle 88 yıl boyunca yeryüzüne haçlılar hâkim oluyor. Sonrasında şarkın sultanı Selahaddin'in Kudüs’ü fethetmesiyle Müslümanlar yeniden dünyaya nizam vermeye başlıyorlar. Osmanlı ile birlikte bu durum zirveye ulaşıyor. Ta ki 1917 yılına kadar bu şekilde devam ediyor. 1917’de İngilizlerin Kudüs’ü işgaliyle dünya nizamına yön verme İngilizlere geçiyor. Bu durum 1967 yılına kadar devam ediyor. 1967 yılından günümüze kadar da siyonistlerin hegemonyası söz konusu oluyor ve dünyada söz sahibi oluyorlar. Kudüs Müslüman ya da gayrimüslim fark etmeksizin kimin elindeyse dünyaya o yön veriyor.” [1]

Bu sebeple Müslümanların dünyada hak ve adaleti temsilen tekrar söz sahibi olabilmeleri, ancak Kudüs ve Mescid-i Aksâ’yı işgalden kurtarıp hürriyetine kavuşturmakla gerçekleşir.

Bu sürecin başlangıç noktası da, konuyla ilgili ilk yazımızın başlığında ifade ettiğimiz gibi “İslami kimliği kuşanmak”tır.

Unutmayalım ki Allah’ın dini sahipsiz değildir. Bizler bu vazifede gevşeklik gösterirsek, Allah bu işe ehil başka kullar halk eder ve muhakkak suretle nurunu tamamlar:

“Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Saff: 8.)

Onun için Müslümanların aşağıda meali verilen ayet-i kerimenin ikazıyla derin bir muhasebeye koyulması ve kritik bir yol ayrımında olunduğunun farkına vararak kararını, duruşunu ve safını ona göre belirlemesi şarttır:

“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Mâide: 54.)

Gelecek yazımızda Kudüs ve Mescid-i Aksâ’nın Müslümanlar için neden çok önemli olduğunu hadisler ışığında anlatmaya çalışacağız.

[1] Mirasımız Derneği Basın Birimi Sorumlusu Halis Mutlu

https://ilkha.com/gundem/kuduse-hkim-olan-dunyaya-hkim-olur-74569

QOSHE - KUDÜS VE MESCİD-İ AKSÂ MÜSLÜMANLAR İÇİN NEDEN ÇOK ÖNEMLİDİR? - Ali Değermenci
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

KUDÜS VE MESCİD-İ AKSÂ MÜSLÜMANLAR İÇİN NEDEN ÇOK ÖNEMLİDİR?

3 0
28.11.2023

“Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (İsrâ: 1.)

Filistin Bölgesinde Hamas - İsrail çatışmasıyla başlayan süreç hakkında şimdiye kadar kaleme aldığımız yazılarda şu hususlara dikkat çekmiş bulunuyoruz:

- Şahit olduğumuz bu hadise bir nevi mecburiyetten kaynaklı, biz dâhil hemen herkes tarafından “savaş” olarak adlandırılsa da, yaşanan aslında bir savaş değil, katliam, soykırımdır.

- ABD başta olmak üzere neredeyse bütün Hıristiyan batı devletleri –yöneticileri bazında- bu zulme destek çıkmakta ve İsrail’in yanında yer almaktadır.

- Bu cümleden olarak Akdeniz ve Basra Körfezine nükleer silah da dâhil pek çok savaş mühimmatı taşınmaktadır.

- Gazze gibi küçük bir şehir için böyle devasa bir savaş hazırlığı yapılmayacağını, dolayısıyla burada başka bir hesap olduğunu, Gazze’nin işin sadece görünür boyutunu teşkil ettiğini anlamak zor değildir.

- Kudüs / Mescid-i Aksâ merkezli bir “dünya savaşı” yahut en azından “bölgesel bir savaş” her an patlak verebilir ve böyle bir savaşta asıl hedefin Türkiye olacağında şüphe yoktur. Çünkü İsrail ve arkasındaki batılı güçler bir Siyonist - Haçlı bloku oluşturmuştur ve Ortadoğu’da böyle bir blok karşısında durabilecek Türkiye dışında bir ülke olmadığı bilinmektedir.

- İlerleyen zamanlarda, hususiyle “iki devletli çözüm” formülü gündeme getirildiğinde, “dinlerarası diyalog” küfrünün tatbikatı mahiyetinde “üç dinin merkezi” hezeyanıyla Mescid-i Aksâ’nın “ortak mabed” olarak ilan edilmesi tehlikesi mevzubahistir. Defaatle belirttiğimiz gibi Kudüs ve Mescid-i Aksâ İslam toprağıdır; bu gerçek, hiçbir tartışma veya ihtilafa mahal bırakmaksızın kesin ve nettir. Dolayısıyla Müslümanlar bu konuda çok ayık olmalıdır. “Ortak mabed” hezeyanının kabulü, Mescid-i Aksâ’nın tevhid karakterini yerle yeksan edeceği gibi, İslam’ın tevhid akidesini de tahrif eder.

- Netice olarak Hamas - İsrail çatışması, hak - batıl mücadelesinin hem maddi hem manevi planda tezahür ve tecelli ettiği bir süreç olmuştur.

- Mescid-i Aksâ’nın statüsünü ancak İslam belirler. Tek çare, kadim zamanlardan gelen ve Osmanlı döneminde son şeklini alan statükonun korunması, sürdürülmesidir.

- Mescid-i Aksâ’nın ve çevresinin Müslümanlara ait olduğu, Yahudilerin orada hiçbir hakkının olmadığı, yakın zamanda görülmüş uluslararası bir mahkemenin kararıyla da tescillenmiştir.

- Kudüs ve Mescid-i Aksâ, tarih boyunca hakla batılın, tevhidle şirkin, imanla küfrün çatıştığı bir mekân olması dolayısıyla adeta kürre-yi arzın merkezi konumundadır. Anlaşılan o ki, bu durum kıyamete kadar da böyle sürüp gidecektir.

Bütün bu sebeplerle Hamas - İsrail çatışması değerlendirilirken Kudüs ve Mescid-i Aksâ’nın Müslümanlara ait olduğu gerçeği her zaman gündemde tutulmalıdır. Resmin tamamını görmek adına bu bir zarurettir. Bundandır ki Gazze’deki katliam devam ederken biz özellikle ve ısrarla Kudüs ve Mescid-i Aksâ’nın statüsüne vurgu yapıyoruz.

Bu yazımızdan itibaren bu gerçeğin zihinlerde daha iyi yerleşmesi için, bu mukaddes topraklar hakkında Kur’ân ve Sünnet’te yer alan bilgi ve haberleri gündem edeceğiz. Ta ki biz Müslümanlar, neyi, niçin, nasıl müdafaa edeceğimizin şuurunda olalım.

I- BEYTÜ’L- MAKDİS / MESCİD-İ AKSÂ’NIN ÖNEMİNE VURGU YAPAN KUR’ÂN AYETLERİ

Beytü’l Makdis, “Mukaddes Ev / Mukaddes Toprak” demektir. Beytü’l Makdis’e, Mekke’ye bir aylık........

© İstiklal


Get it on Google Play