Independent Türkçe için yaptığımız dış politika sohbetlerine bugün bir yenisiyle devam ediyoruz.

Bugünkü konumuz, Amerika ile Türkiye arasında yapılan F-16 satış sözleşmesi ile ilgili Amerikan yetkililerinin Türkiye'yi yeniden F-35 projesine davet etmeleriyle ilgili.

Ankara'yı ziyaret eden Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland'ın -ki kendisi özellikle Ukrayna savaşıyla ilgili konuda epeyce ortalığı karıştıran kişilerden birisi olarak biliniyor- Ankara ziyareti sırasında "S-400 konusunu halledebilirsek, biz Türkiye'nin yeniden F-16'larla, F-35'lerle ilgili projeye geri dönmesini arzu ederiz" demeyi ısrarla sürdürdü.

Nuland, basına verdiği demeçlerde de bu konuyu yeniden gündeme getirdi.

Bunun üzerine bazı yorumcular "Amerika'nın Türkiye'ye baskılarının bitmediğini, İsveç'in NATO üyeliği ile ilgili onayı aldıktan sonra bu konuda üzerimize geldiğini, yani S-400'lerli elinizden çıkartın demeye çalıştığını" söylediler.

Benim görüşüm ise biraz daha farklı; Çok kutuplu dünya düzeninde Amerika'nın Türkiye'yi kaybetme riskini göze alamadığı şeklinde.

Çok kutupluluk, benim bütün konuşmalarımda ve yazılarımda esrarla üzerinde durduğum gibi, Türkiye'ye birçok fırsat ve imkan getiriyor.

Özellikle Türkiye'nin Ukrayna savaşında izlediği dengeli ve dikkatli politika Batılıları da birçok açıdan endişeye sevk ediyor.

Öte yandan Türkiye bu savaştaki politikasından dolayı da tabiri caizse epeyce kâr ediyor.

Rusya'dan ucuz petrol alıyor, iskontolu doğalgaz alıyor, Rusya'yla ticaretimiz, turizm ilişkilerimiz tam olarak devam ediyor. Türk Hava Yolları ve diğer firmalarımız Rusya'yla hava taşımacılığında muazzam kârları elde ediyorlar.

Bunları ayrıntılı bir şekilde saymaya gerek yok. Ama bu birkaç örnek yeterince durumu izah ediyor.

Öte taraftan stratejik olarak Karadeniz'i savaşa açmamak ve Rusya'yla önümüzdeki onlarca yıl boyunca düşmanca ilişkiler içine girmemek Türkiye açısından muazzam bir kazanç.

Bunları zaten Rus tarafı da gayet iyi not ediyor ve Türkiye'ye özel önem atfediyorlar.

Şimdilerde de Türkiye'nin hem enerji hem de tahıl ambarı/merkezi olmasını istediklerini sıklıkla vurguluyorlar.

Bunlar nasıl yapılabilir; üzerinde durulması gereken önemli projeler.


Amerika'nın Türkiye'ye F-35 projesine geri çekmesiyle ilgili olarak benim söylemek istediklerim özetle şunlar;

Amerika, Türkiye'yi kaybetmek istemiyor.

Çünkü; çok kutuplu bir dünyada Amerika sıkışmış durumda.

Şu anda Ukrayna savaşı hiç de istediği gibi gitmiyor. Fiilen Rusya, savaşı kazanmış durumda ama bunun resmîleşmesi pek de kolay olmayacak.

Amerika ve Batı dünyasının o kibirli tavrından vazgeçerek savaşı kaybettiklerini ilan etmeleri, en azından Biden yönetimi açısından imkansız görünüyor.

Daha sonra gelmesi beklenen Trump -ki eğer kendisi gelebilirse çünkü burada Trump'a suikast yapılması dahil her şey mümkün. Amerika ilginç bir devlet; Amerikan derin devleti de olabildiğince örgütlü bir yapıda- Trump zamanında Ukrayna'daki savaş sona erebilir.

Çünkü Trump sürekli olarak "kendisi başkan olsaydı zaten bu savaşa çıkmasına izin vermeyeceğini" söyleyip duruyor.

Bu savaş nasıl sonlandırılabilir; o ayrı bir tartışma konusu tabii.

Çünkü Trump hem Ortadoğu'dan hem bu Ukrayna savaşından sıyrılmak istiyor, hatta Çin'le mücadelesini de büyük ölçüde bir ticaret savaşı üzerine inşa ederek, Tayvan konusunda da Çin'e zorluk çıkarma niyetinde görünmüyor. En azından şu andaki fikirleri böyle.

Böyle bir ortamı düşünürsek, Türkiye'nin kaybedilmesi Amerika açısından ciddi bir risk.

O yüzden de şu anda Biden yönetimi şunları istiyor;

Ukrayna savaşında Türkiye'yi yanlarını almak, Montrö'yü mümkün mertebe askıya alarak savaşı Karadeniz'e genişletmek, Rusya'yla Türkiye'yi savaşır hale gelmese bile baya düşmanca ilişkiler içine sokmak, bu arada Türkiye'yi F-35 projesine dahil etmek, hatta bunun için gerekirse S-400'lerle ilgili Amerika'nın öne sürdüğü bütün her şeyden de vazgeçmek…

Yani "S-400 o kadar önemli değil, mevcut durumda olduğu gibi elinizde kalsa da olur. Önemli değil. Yeter ki siz F-35'e gelin" demesini bile bekleyebiliriz.

O kadar sıkışmış durumdalar. Çünkü Ortadoğu'da da durum istedikleri gibi gitmiyor.

İsrail kendisini İran'la bir savaşın içine sokmaya çalışıyor.

Amerika, İran'la savaşın çok büyük şeylere mâl olacağını bildiği için, yan çizmeye çalışıyor ama Amerika'daki İsrail lobisi bu konuda güçlü provokasyonların birçok çeşidine şahit olabiliriz.

Böyle bir ortamda Türkiye, Amerika'dan gelen bu açıklamalara kucak açmalara, "biz dostuz, müttefikliğimiz şu kadar seneye dayanıyor" filan gibi laflara pek de kulak asmamalı.

Şu ana kadar Ukrayna politikasında nasıl ki doğru bir çizgide dengeli ve dikkatli bir çizgide devam ediyorsa bunu bence sürdürmeli.

Türkiye'nin de ulusal çıkarları bunu gerektiriyor.

Öte yandan şunu da söylemekte fayda var, Ukrayna savaşında izlediğimiz politikayı aynen devam ettirirken Amerika'yla kavgalı olmamız da gerekmiyor.

Bazen bu yanlış anlaşılıyor. "Çok kutupluluk geldi, demek ki bizde Amerika'yla kavgalı olmalıyız. Rusya'nın yanında yer almalıyız" gibi yorumlanabiliyor.

Biz şu anda Ukrayna politikası itibarıyla Rusya'nın yanında yeterince yer almış durumdayız.

Şöyle düşünün; bir yerde siz oturuyorsunuz, oturduğunuz yerin karşısında 2 kişi kavga ediyor, onlardan birisi bayağı güçlü, kuvvetli, öbürünün devire çevire dövüyor, siz de karışmıyorsunuz, "ben taraf değilim" diyorsunuz aslında burada güçlüden yana bir tavır sergiliyorsunuz.

Rusya bunu gayet iyi anlıyor, görüyor. NATO üyesi bir ülkenin kendi başına bu kadar, Anadolu tabiriyle kendi göbeğini keser şekilde hareket etmesi, kendi egemenliğine uygun politikalar uygulayabilmesi, Moskova'yı fevkalade memnun ediyor zaten.

Öte yandan Batı dünyasını ısrarla rahatsız edecek şeyler yapmaya da gerek yok.

Ama şunları söylemek de fayda var;

Örneğin Amerika bize "F-35'e geri gelin" dediğinde, şunları söylemek lazım:

"F-35'ten önce siz şu PKK/PYD'ye verdiğiniz desteği ne zaman sonlandıracaksınız? Suriye'den ne zaman çekileceksiniz? Hatta Irak'tan ne zaman çekileceksiniz? Çünkü sizin buradaki varlığınız PKK/PYD için bir yaşam kaynağı o siz olmadığınız takdirde PKK/PYD'yi, bırakın IŞİD'in de bu coğrafyada tutulması var olması falan mümkün değil. Dolayısıyla siz bu coğrafyayı terk etseniz çok memnun oluruz. Bu Ortadoğu'da başta Türkiye olmak üzere 4 ülkenin toprak bütünlüğünü tehdit eden bu Kürdistan projesinden artık vazgeçin. Bu bir çıkmaz yol sizin için, eğer vazgeçmezseniz de zaten bizim Türkiye'nin, Suriye'nin, Irak'ın ve İran'ın iş birliğiyle bu projenin mümkün olamayacağını bir kez daha göreceksiniz. Geçtiğimiz yıllarda biz bunu size fazlasıyla ispat ettik, ısrarlı olmanız bu durumu değiştirmeyecektir."


Hatta burada Suriye devletiyle Adana Mutabakatı'nı güncelleyerek sığınmacıları da geri götürmeye esaslı bir mutabakat geri gönderme esaslı bir mutabakat imzalayarak ilişkileri normalleştirmek de bu konuda elimizi epeyce güçlenir ve psikolojik üstünlük kazandırır bize.

Bütün bunları yaparken Amerika'yla veya Batı dünyasıyla kavgalı olmaya da gerek yok.

Ve Amerika'ya şunları da hatırlatmakta fayda var;

Neden Kıbrıs konusunda ısrarla karşımıza dikiliyorsunuz?

Bugüne kadar uluslararası toplumun, yani başta İngiltere ile birlikte sizin, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin çabalarıyla ve özel temsilcileriyle hazırlanan bütün uluslararası çözüm planlarını kabul eden taraf, Türk tarafı reddeden taraf bunun tarafı iken bizim iki devletli çözüm önerimizi neden kabul etmiyorsunuz?

Filistin'de söylem düzeyinde bile olsa iki devletli çözümden bahsediyoruz. İngiltere, Filistin devletini tanımaya hazırlanıyor ama iş Kıbrıs'a geldiğinde "hayır burası farklı" deyip ısrarla tek devlet çatısı altında, Rumların egemenliği altında büyük ölçüde bir Kıbrıs çözümünden bahsediyorsunuz.

Biz bunu kabul etmiyoruz.

Yapıcı bir çözüm için neden Yunanistan üzerinde baskı kurup ege sorunlarının çözülmesini istemiyorsunuz?

Bunların hepsini Amerika'ya tek tek hatırlatmakta fayda var.

Ama F-35'e dönersek;

Bunun iyi bir şey olup olmadığını askeri ve teknik açıdan ben söyleyemem ama görebildiğim kadarıyla F-35, olabildiğince arıza veren, bugüne kadar da kullanımda çok iyi bir sayfa açamayan, "olağanüstü donanımlı" diye başlayan ama bir yandan da "beklentileri yeterince cevap vermedi" diye hayal kırıklığı yaratan bir uçak gibi görünüyor.

Kaldı ki "zamanla daha da aksaklıkları, arızaları giderilerek daha iyi bir noktaya çekilecektir" denilse bile, bu projeye yeniden dönmek Türkiye'yi hava kuvvetlerinde yüzde 100 Amerika'ya bağımlı hale getiriyor.

Deniz kuvvetlerinde millilik yerlilik oranımız neredeyse yüzde 100'e yaklaşmışken, kara kuvvetlerinde bu oran aşağı yukarı yüzde 90'ların üzerindeyken, hava kuvvetlerini yeniden bu noktaya getirmenin ne anlamı var?

Onun yerine biz kendi milli muharip uçağımıza yönelmeliyiz.

Dolayısıyla bu çerçevede mevcut politikamızdan geri adım atmamak, ama dediğim gibi, bu dengeli dikkatli politikayı izlerken NATO içindeki veto hakkımızı, kendi haklarımızı ve çıkarlarımızı korumak için kullanmak Batı'yla kavga etmemek ama Rusya'yla ilişkilerimizi bozmamak ve aynı zamanda Çin'le İran'da ve bütün bölge ülkeleriyle başta Suudi Arabistan, Mısır, İsrail ve diğerleri olmak üzerine hepsiyle ilişkilerimizi Türkiye'nin kazancı ve çıkarı çerçevesinde sürekli gözden geçirmekle çok kutuplu dünya düzeninde muazzam kazançlar elde edebiliriz.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

QOSHE - Çok kutuplu dünyada sıkışan Amerika, Türkiye'yi kaybetmek istemiyor - Prof. Dr. Hasan Ünal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Çok kutuplu dünyada sıkışan Amerika, Türkiye'yi kaybetmek istemiyor

14 0
07.02.2024

Independent Türkçe için yaptığımız dış politika sohbetlerine bugün bir yenisiyle devam ediyoruz.

Bugünkü konumuz, Amerika ile Türkiye arasında yapılan F-16 satış sözleşmesi ile ilgili Amerikan yetkililerinin Türkiye'yi yeniden F-35 projesine davet etmeleriyle ilgili.

Ankara'yı ziyaret eden Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland'ın -ki kendisi özellikle Ukrayna savaşıyla ilgili konuda epeyce ortalığı karıştıran kişilerden birisi olarak biliniyor- Ankara ziyareti sırasında "S-400 konusunu halledebilirsek, biz Türkiye'nin yeniden F-16'larla, F-35'lerle ilgili projeye geri dönmesini arzu ederiz" demeyi ısrarla sürdürdü.

Nuland, basına verdiği demeçlerde de bu konuyu yeniden gündeme getirdi.

Bunun üzerine bazı yorumcular "Amerika'nın Türkiye'ye baskılarının bitmediğini, İsveç'in NATO üyeliği ile ilgili onayı aldıktan sonra bu konuda üzerimize geldiğini, yani S-400'lerli elinizden çıkartın demeye çalıştığını" söylediler.

Benim görüşüm ise biraz daha farklı; Çok kutuplu dünya düzeninde Amerika'nın Türkiye'yi kaybetme riskini göze alamadığı şeklinde.

Çok kutupluluk, benim bütün konuşmalarımda ve yazılarımda esrarla üzerinde durduğum gibi, Türkiye'ye birçok fırsat ve imkan getiriyor.

Özellikle Türkiye'nin Ukrayna savaşında izlediği dengeli ve dikkatli politika Batılıları da birçok açıdan endişeye sevk ediyor.

Öte yandan Türkiye bu savaştaki politikasından dolayı da tabiri caizse epeyce kâr ediyor.

Rusya'dan ucuz petrol alıyor, iskontolu doğalgaz alıyor, Rusya'yla ticaretimiz, turizm ilişkilerimiz tam olarak devam ediyor. Türk Hava Yolları ve diğer firmalarımız Rusya'yla hava taşımacılığında muazzam kârları elde ediyorlar.

Bunları ayrıntılı bir şekilde saymaya gerek yok. Ama bu birkaç örnek yeterince durumu izah ediyor.

Öte taraftan stratejik olarak Karadeniz'i savaşa açmamak ve Rusya'yla önümüzdeki onlarca yıl boyunca düşmanca ilişkiler içine girmemek Türkiye açısından muazzam bir kazanç.

Bunları zaten Rus tarafı da gayet iyi not ediyor ve Türkiye'ye özel önem atfediyorlar.

Şimdilerde de Türkiye'nin hem enerji hem de tahıl ambarı/merkezi olmasını istediklerini sıklıkla vurguluyorlar.

Bunlar nasıl yapılabilir; üzerinde durulması gereken önemli projeler.


Amerika'nın Türkiye'ye F-35 projesine geri çekmesiyle ilgili olarak benim söylemek istediklerim özetle şunlar;

Amerika, Türkiye'yi kaybetmek istemiyor.

Çünkü; çok kutuplu bir dünyada Amerika sıkışmış durumda.

Şu anda Ukrayna savaşı hiç de istediği gibi gitmiyor. Fiilen Rusya, savaşı kazanmış durumda ama bunun resmîleşmesi pek de kolay olmayacak.

Amerika ve Batı dünyasının o kibirli tavrından vazgeçerek savaşı kaybettiklerini ilan etmeleri, en azından Biden yönetimi açısından imkansız görünüyor.

Daha sonra gelmesi beklenen Trump -ki eğer kendisi gelebilirse çünkü burada Trump'a suikast yapılması dahil her şey mümkün. Amerika ilginç bir devlet; Amerikan derin devleti de olabildiğince örgütlü bir yapıda- Trump zamanında Ukrayna'daki savaş sona erebilir.

Çünkü Trump sürekli olarak "kendisi başkan olsaydı zaten bu savaşa çıkmasına izin vermeyeceğini" söyleyip duruyor.

Bu savaş nasıl sonlandırılabilir; o ayrı bir tartışma........

© Independent Türkçe


Get it on Google Play