Son haftalardaki gelişmeler, Batı'nın 2024 yılındaki başlıca hedefinin İran'ın kolunu kanadını kırmak olduğunu gösteriyor.

General Kasım Süleymani'nin ölüm yıldönümünde meydana gelen ve DAİŞ'in üstlendiği patlama, bunun en somut göstergelerinden biri.

Ondan önce de Suriye'de bir İranlı general Mossad ajanlarının düzenlediği bir suikast sonucu öldürülmüştü.

Şimdi de Batı'dan, ayağını denk alması için İran'a karşı sürekli tehditvari uyarılar geliyor.

Zaten İsrail uzun zamandır İran'a karşı diş biliyordu ve Başbakanı Netanyahu, ülkesinin önündeki en büyük tehdidin İran olduğunu söylüyor.

Şimdi Gazze'deki savaş ve İran destekli grupların Kızıldeniz'de ticari gemileri tehdit etmesi, İsrail ve onun arkasındaki Batı'ya beklediği fırsatı ve bahaneyi vermiş oldu.

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Peki, İran neden hedefte?

Bunun başlıca nedeni, İran'ın bölgede Batı'ya kafa tutan ve İsrail'e karşı mücadele veren Filistinli örgütlere sözde değil, özde yani fiilen destek veren, silah, lojistik ve nakit yardımı gönderen tek Müslüman ülke olması.

Diğer İslam ülkelerinin Filistin'e desteği ise genellikle güzel sözlerle süslenmiş manevi ve diplomatik desteğin yanında bir felaket anında gönderilen battaniye, çadır ve gıda malzemesi gibi hafif maddi yardımlardan ibaret.

O da çoğunlukla iş işten geçtikten, yani Gazze veya İsrail'in hedef aldığı her neresiyse, yerle bir olduktan sonra.

İşin gerçeği şu ki, Filistin'de İsrail'e karşı direniş son 30 yıldır İran'ın desteği sayesinde sürüyor.

İran olmasa Hamas, İslami Cihad ve Hizbullah gibi örgütler İsrail'e karşı bu kadar uzun süre mücadele edemez, ortada Filistin diye bir şey kalmazdı.

Filistinlilerin elinde iyi kötü biraz toprak parçası kalmışsa, bu Tahran'daki mollalar sayesindedir.

Olayı daha da somutlaştırmak için Filistin Kurtuluş Örgütü'nün başında olduğu Filistin'deki Özerk Yönetim'in durumuna bakalım.

Yönetimin başındaki Mahmud Abbas o koltuğa oturduğundan beri etliye sütlüye karışmıyor, yanı başındaki Gazze'de defalarca yaşanan katliama ise bol aksiyonlu bir Hollywood filmini izleyen sıradan bir sinema seyircisi gibi bakıyor.

3 ayı aşkı zamandır devam eden Gazze'deki savaş konusunda Abbas'tan dünyanın dikkatini çeken güçlü bir çıkış, demeç, uyarı duydunuz mu?

Abbas öylesine uysal ve itaatkâr ki, İsrail güçleri istedikleri zaman ellerini kollarını sallayarak Filistin Özerk Yönetimi idaresindeki kasabalara girip istediği kişiyi öldürüp veya tutuklayıp götürdüğü halde, çıkıp tek bir laf etmiş değil.

Aksine her şeyi sineye çekiyor. Ve tek istediği de halkının selameti ve Filistin'in geleceğinden ziyade kendi koltuğu.

İsrail, işte böyle bir yönetim istiyor.

İsrail'in hesaplarını bozan ise İran destekli Hamas.

Körfez Arapları, Türkiye, Endonezya gibi bazı Müslüman ülkeler Hamas'a Gazze'deki okul, hastane gibi kamu harcamaları için maddi destek verirken, İran silah, cephane, lojistik destek ve eğitim vererek direnişin sürmesini sağlıyor.

İran'ın Hamas ve Yemen'deki Hutilere verdiği destek, tüm şimşekleri Tahran'ın üzerine çekmiş durumda.

Kızıldeniz'de güvenliği sağlamak üzere 22 ülkelik bir koalisyon oluştu bile.

Bu, İran'a karşı büyük bir cephenin oluşmakta olduğu anlamına geliyor.

Peki, İran kendisini savunabilecek durumda mı?

Maalesef, bu soruya olumlu cevap vermek zor.

Zira İran coğrafi gövde, yer altı kaynakları ve nüfus olarak büyük bir ülke olsa da askeri yetenekler açısından son derece zayıf ve yetersiz bir performans sergiliyor.

Şöyle ki, İsrail uzun zamandır gerek İran içerisinde gerekse yurt dışında İranlı hedefleri birer birer yakalayıp yok ediyor.

Mesela İranlı mühendisler Tahran sokaklarında kurşunlanıyor, Ortadoğu'da görev yapan bazı İranlı generaller Şam, Bağdat, Beyrut gibi kentlerde bombalı saldırılarda hayatlarını kaybediyor.

Zaman zaman da İsrail jetleri ve dronları İran'daki bazı tesisleri bombalıyor.

Buna karşın, İran'dan İsrail hedeflerine karşı doğrudan bir misilleme görmüyoruz.

Aksine İran, Hamas, Hizbullah ve Husiler gibi Ortadoğu'daki bazı örgütler eliyle İsrail'i hedef almaya çalışıyor.

Elbette bu, aynı şey değil. Biri size doğrudan tokat atarken, siz gücünüz yetmediği için başkalarını düşmanınıza karşı kışkırtarak intikam almaya çalışıyorsunuz.


Ortadoğu'da Batı'yı rahatsız ve huzursuz eden iki ülke var; biri İran, diğeri ise Türkiye.

Kimseyle bir askeri ittifakı olmadığı için en savunmasız ve kırılgan durumda olan, elbette ki İran.

Bu yüzden İran hedefte ve bu yılı içerisinde İran'ın kolunun kanadının kırılması pek muhtemel.

İran'ın yapması gereken, Rusya ve Çin gibi iki süper güçle askeri bir ittifak kurmak, ayrıca Türkiye, Pakistan ve Körfez ülkeleri gibi komşularla ilişkileri geliştirmek, hem de acil bir şekilde.

İran bunu yapabilirse ne İsrail ne de ABD Tahran'a saldırmaya cesaret edemez.

Arap dünyasında İsrail ve Batı'ya kafa tutan, tutabilen kimse kalmadı.

Son Gazze saldırısında Arapların ortaya koyduğu tavır, herkesin malumu.

Şu anda İran'dan sonra Batı'nın tekerine çomak sokabilen tek Müslüman ülke, Türkiye.

Ama Batı ittifakı içerisindeki Türkiye'nin etrafındaki çember de giderek daralıyor.

Nitekim Irak'taki Kürdistan'ın yanı sıra Suriye'de de ABD'nin eliyle yeni bir Kürdistan kuruluyor.

Ve Türkiye'nin terör örgütü olarak gördüğü yapıları ABD müttefik sayıyor.

Diğer bir deyişle ABD, Ortadoğu'da Türkiye'nin hoşuna gitmeyen, tehlike olarak gördüğü her ne varsa, yapıyor.

Doğrudur, Türkiye ile İran'ın yıldızı hiçbir zaman barışmadı ve başta Suriye ve Karabağ olmak üzere pek çok bölgesel sorun konusunda iki ülke karşı karşıya.

Ama Türkiye'nin anlaması gereken şu;

İran'ın kolu kanadı kırılırsa, sıra Ankara'ya da gelecektir.

O yüzden iki ülke arasındaki ilişkiler bir an önce düzeltilmeli ve geliştirilmelidir.

Vahşi doğa belgesellerinde mutlaka görmüşsünüzdür;

Aslanlardan biri, kalabalık bir boğa sürüsünden kaptığı bir boğayı boğazlarken diğer boğalar güvenli bir mesafeden olayı seyretmeyi sürdürüyor.

Boğalar sürü halinde gelirse, aslan kaçacak ve hedefteki boğa da kurtulacak. Ama sürü bir türlü harekete geçmiyor ve boğa aslanlar tarafından param parça ediliyor.

İran'da öyle bir durumun yaşanmaması için birlikte hareket etmek, hayati önem arz ediyor.

İran, İsrail, Amerikan, İngiliz ve Fransız uçakları tarafından bombalanırken, Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan ve Pakistan gibi ülkelerin kenarda ürkek bir şekilde beklemesi, düşünülemez, daha doğru düşünülmemeli.

Yoksa, sıra onlara da gelebilir.

Gazze'de sergilenen tavır, umutlu olmaya pek imkân vermese de ne diyelim, Allah'tan umut kesilmez.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

QOSHE - İran hedefte mi? - Esedullah Oğuz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İran hedefte mi?

4 0
09.01.2024

Son haftalardaki gelişmeler, Batı'nın 2024 yılındaki başlıca hedefinin İran'ın kolunu kanadını kırmak olduğunu gösteriyor.

General Kasım Süleymani'nin ölüm yıldönümünde meydana gelen ve DAİŞ'in üstlendiği patlama, bunun en somut göstergelerinden biri.

Ondan önce de Suriye'de bir İranlı general Mossad ajanlarının düzenlediği bir suikast sonucu öldürülmüştü.

Şimdi de Batı'dan, ayağını denk alması için İran'a karşı sürekli tehditvari uyarılar geliyor.

Zaten İsrail uzun zamandır İran'a karşı diş biliyordu ve Başbakanı Netanyahu, ülkesinin önündeki en büyük tehdidin İran olduğunu söylüyor.

Şimdi Gazze'deki savaş ve İran destekli grupların Kızıldeniz'de ticari gemileri tehdit etmesi, İsrail ve onun arkasındaki Batı'ya beklediği fırsatı ve bahaneyi vermiş oldu.

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Peki, İran neden hedefte?

Bunun başlıca nedeni, İran'ın bölgede Batı'ya kafa tutan ve İsrail'e karşı mücadele veren Filistinli örgütlere sözde değil, özde yani fiilen destek veren, silah, lojistik ve nakit yardımı gönderen tek Müslüman ülke olması.

Diğer İslam ülkelerinin Filistin'e desteği ise genellikle güzel sözlerle süslenmiş manevi ve diplomatik desteğin yanında bir felaket anında gönderilen battaniye, çadır ve gıda malzemesi gibi hafif maddi yardımlardan ibaret.

O da çoğunlukla iş işten geçtikten, yani Gazze veya İsrail'in hedef aldığı her neresiyse, yerle bir olduktan sonra.

İşin gerçeği şu ki, Filistin'de İsrail'e karşı direniş son 30 yıldır İran'ın desteği sayesinde sürüyor.

İran olmasa Hamas, İslami Cihad ve Hizbullah gibi örgütler İsrail'e karşı bu kadar uzun süre mücadele edemez, ortada Filistin diye bir şey kalmazdı.

Filistinlilerin elinde iyi kötü biraz toprak parçası kalmışsa, bu Tahran'daki mollalar sayesindedir.

Olayı daha da somutlaştırmak için Filistin Kurtuluş Örgütü'nün başında olduğu Filistin'deki Özerk Yönetim'in durumuna bakalım.

Yönetimin başındaki Mahmud Abbas o koltuğa oturduğundan beri etliye sütlüye karışmıyor, yanı başındaki Gazze'de defalarca yaşanan katliama ise bol aksiyonlu bir Hollywood filmini izleyen sıradan bir sinema seyircisi gibi bakıyor.

3 ayı aşkı zamandır devam eden Gazze'deki savaş konusunda........

© Independent Türkçe


Get it on Google Play