İnsanoğlunun yarısı hakkında yine insanoğlunun koyduğu isimlerden üç tanesini yazdım. Dahası var tabi ki. Yöresel lakaplar ya da isimleri yazmaya gerek yok çünkü bazıları hem anlam hem de telaffuz açısından çok çirkin.

Her yıl 08. Mart tarihi dünyanın insan popülasyonunun yarısını sözüm ona anmak, anlamak, haklarını korumak, özgürlükleri için eylemler yapıp bildiriler sunmak şeklinde aksiyonlarla geçiriliyor.

Söylendiğine göre Amerika’da bir fabrikada yaşanan vahim bir olay üzerine bina edilmiş. Belki başlangıç olarak bir zulme haykırış olabilir. Haksızlığa rıza göstermeme faaliyeti de olabilir.

Birçok masum olayda olduğu gibi yıllar sonra o tür faaliyetleri bazı ideolojiler ve çıkar gurupları ele geçirip kendi propaganda aleti haline dönüştürüyorlar.

Bu durum da öyle olmuştur. Kadınlar için unvan değişiklikleri, moda ekonomisi, reklam yüzleri ve muhtaç bırakılanların sömürülmesi gibi bir takım drama filim konularına benzer hayatlar üretildi. Bu durum hala devam ediyor.

İnsanın bir yarısının hakkını koruduklarını iddia edenlerin aynı zamanda onlara zarar verdiklerine şahit oluyoruz. Hem de utanmadan, yüzsüzce, pervasızca bu nümayişi sürdürüyorlar.

Onlara yılda bir anma günü tahsis ederek ne kadar ciddi olduklarını gösterdiklerini iddia ediyorlar. Ezilen, hakları yenen, hor görülen, sömürülen bu gurubun haklarını savunma ve bu zulmü ortadan kaldırma amacında olduklarını etrafa her şartta ilan edip duruyorlar.

Keşke ciddi ve samimi olsalar.

Keşke yapıcı birtakım faaliyetlerde bulunsalar.

Keşke kadınlar, bayanlar ve hanımlar saygın bir hayata kavuşabilseler.

Keşke daha az kadın mağdur olsa.

Keşke annelik gibi olağanüstü bir rütbeye uygun muamele görebilseler.

Keşke kelimelerle ve kavramlarla oynamayı bırakıp sonuçlarına odaklansalar.

Keşke dinler ve kültürler üzerinden faaliyet yürütmeseler.

Keşke insan cinsinin ikinci yarısına düşmanlık üretmeseler.

Keşke karşı cinslerini doğuran ve büyüten ve hatta ilk terbiyesini veren olarak cümle kurabilseler.

Keşke onları yalnızlık çölüne sürgün etmeseler.

Keşke hakları, hukukları ve kimliklerine kavuşmaları için çalışsalar.

Keşke eğitimlerine, becerilerine, kişisel gelişimlerine katkıyı ön plana alsalar.

Keşke toplumun yarısı olmanın gereklerine uygun konumda olmaları konusunda çaba sarf etseler.

Maalesef bugünün sponsorlarının bu ve benzeri konularda iyileştirme adına bir niyet ve çalışma göremiyoruz.

Hatta son dönemde bayan mı diyelim kadın mı diyelim diye bir dünya tartışma çıkarttılar. Her iki cinsin bu iki kelimenin tam manasıyla anlamını bilmediklerine şahit olduk. Hala da bu anlam karmaşası konusu geçmiş değildir.

Yeri gelmişken kadın cinsel kimliği daha belirginleştiren bir kelimeymiş. Bayan ise daha yüzeysel ve düşük değer ifade eden bir kelime olduğunu söylüyorlar.

Aslında bu tartışma Feminizmin ürettiği yapay bir tartışmadır. Bizim inancımız ve kültürümüzde bu tarz tartışmalara yer verilmez. İnsanın iki cinsini birbirine huzur bulmaları, bu huzuru sevgi ve merhametle elde edebilmeleri temelinde eş yapan rabbimizin kuralı bizim en büyük zihin açan öğretimizdir.

Rabbimizin eşlikte üstünlük tartışmalarından ziyade birbirine denklik ve birbirini tamamlama üzerine bir yapıyı arzu ettiğini anlıyoruz. İnsanın iki yarısının da hak ve hukuksal zemini yaratılış özelliklerine göre belirlenmiştir.

Hatta bizim töremizde ‘’Hanım’’ ismi daha fazla saygınlık ifade eder. ‘’Ben halkımın Han’ıyım. Eşini gösterip; ’Bu da benim Hanım’’ diyerek Ailede ve toplum içerisindeki etkinliği ve yeri açıklanmıştır.

Ayrıca yüzyıllardır kesintisiz kullanılan ve saygınlık ifade eden ‘’Hatun’’ ismini de unutmayalım. Modernizmin kullandığı köksüz köle kalemşorları ve çığırtkan fedaileri ile bu iki değerli kelimeyi gözden düşürmek için her türlü oyunu sergilemektedirler. Gericilik ve yobazlık gibi kendilerine yaraşan sıfatlarla iftira kampanyasını kesintisiz yaparlar.

Yaratılışın en temel hediyesi iki cinse de Rabbimiz tarafından verilmiştir. Biri annelik diğeri de babalık özelliğidir. Bu iki özellik de sadece yaratılışla verilen cinste güzeldir.

Bu kadın ve bayan savaşını ya da tartışmasını ortaya atanlar aslında kadının bu kutsal özelliğini bitirmek ya da kullanamaz hale getirmeyi amaçlamaktadırlar. Dünyanın birçok yerinde bu projelerine malzeme de buldular ama fıtratla savaşmak hiç de kolay değildir. Bunu her an görüp neyle savaştıklarını anlayacaklardır.

Bilinçli Hatunlara ve hanımlara bu tartışmalara karşı gerekli mücadeleyi vermek bir onur vazifesidir. Hakaret ya da aşağılayıcı ifadelerin yanında bir takım sapkın ideolojilerin kurguladıkları oyunlara hiçbir şekilde alet olmamak kadınlık, hanımlık ve hatunluk onurudur.

Zaten Kadın ve hatun kelimelerinin kökeni aynıdır ve hanımlığa zarar vermemektedir. Biz biz olalım neyi tartıştığımızı ve bu tartışmaları kimlerin ve neden yaptırdıklarını bilelim.

Bu arada kokuşmuş kültürel davranışlar, hak dinin özünden uzaklaşmış dini anlayışların kadına uyguladıkları muameleler de kesinlikle onaylanamaz. En az yukarıda anlattıklarım kadar zararlıdır. Başka bir yazıda bu alan hakkında da fikirlerimi açıklayacağım inşallah.

Her türlü hak ve hakikat mücadelemizde Allah Yar ve yardımcımız olsun.

Hoş olunuz, Hoşça kalınız, Allah’a emanet olunuz.

QOSHE - KADINLAR, BAYANLAR VE HANIMLAR… - İbrahim Doğru
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

KADINLAR, BAYANLAR VE HANIMLAR…

7 9
19.03.2024

İnsanoğlunun yarısı hakkında yine insanoğlunun koyduğu isimlerden üç tanesini yazdım. Dahası var tabi ki. Yöresel lakaplar ya da isimleri yazmaya gerek yok çünkü bazıları hem anlam hem de telaffuz açısından çok çirkin.

Her yıl 08. Mart tarihi dünyanın insan popülasyonunun yarısını sözüm ona anmak, anlamak, haklarını korumak, özgürlükleri için eylemler yapıp bildiriler sunmak şeklinde aksiyonlarla geçiriliyor.

Söylendiğine göre Amerika’da bir fabrikada yaşanan vahim bir olay üzerine bina edilmiş. Belki başlangıç olarak bir zulme haykırış olabilir. Haksızlığa rıza göstermeme faaliyeti de olabilir.

Birçok masum olayda olduğu gibi yıllar sonra o tür faaliyetleri bazı ideolojiler ve çıkar gurupları ele geçirip kendi propaganda aleti haline dönüştürüyorlar.

Bu durum da öyle olmuştur. Kadınlar için unvan değişiklikleri, moda ekonomisi, reklam yüzleri ve muhtaç bırakılanların sömürülmesi gibi bir takım drama filim konularına benzer hayatlar üretildi. Bu durum hala devam ediyor.

İnsanın bir yarısının hakkını koruduklarını iddia edenlerin aynı zamanda onlara zarar verdiklerine şahit oluyoruz. Hem de utanmadan, yüzsüzce, pervasızca bu nümayişi sürdürüyorlar.

Onlara yılda bir anma günü tahsis ederek ne kadar ciddi olduklarını gösterdiklerini iddia ediyorlar. Ezilen, hakları yenen, hor görülen, sömürülen bu gurubun haklarını savunma ve bu zulmü ortadan kaldırma amacında olduklarını etrafa her şartta ilan edip duruyorlar.

Keşke ciddi ve samimi olsalar.

Keşke yapıcı birtakım faaliyetlerde bulunsalar.

Keşke kadınlar, bayanlar ve hanımlar saygın bir hayata kavuşabilseler.

Keşke daha az kadın mağdur olsa.

Keşke annelik gibi olağanüstü bir rütbeye uygun muamele görebilseler.

Keşke kelimelerle ve kavramlarla oynamayı bırakıp........

© İleri


Get it on Google Play