İstanbul için büyük yarış resmen başladı.

Başlatan da, İstanbul’un iktidarı, Türkiye’nin ana muhalefeti oldu.

CHP’nin adayı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, kampanya sloganı “Tam Yol İleri” ile yola çıktı.

AK Parti ve tabii Cumhur İttifakı’nın adayı ise, 7 Ocak’ta belli olacak.

İmamoğlu’nun, kampanyasını başlatırken salondaki, “AK Parti, korkma adayını açıkla” sloganlarına karşılık söylediği; “Onların adayını hiç merak etmiyorum” sözlerini ben de katılıyorum.

AK Parti’nin adayı her kim olursa olsun, asıl aday “TOKİ” olacak. Hedef de, İstanbul’un, “kentsel dönüşüm” adı altında, rant öncelikli olarak şekillendirilmesi olacak.

İktidarın adayı kim olursa olsun, rolü “kolaylaştırıcılık” olacak. Görevi, iktidarın işlerini bağlamak; İstanbul’u iktidarın yararına kullanmak, yönlendirmek, şekillendirmek olacak.

Doğru: asıl rakip belli

İmamoğlu, “ben asıl rakibimin kim olduğunu biliyorum” derken de haksız değil: gerçekten de, belirlenip duyurulan AK Parti adayı kim olursa olsun, arka plandaki isim belli.

AK Parti’nin adayından önce belli olan sloganı, “Yeniden İstanbul” da, asıl adaya işaret ediyor. AK Parti’nin, herhangi bir ittifak ortağına da ihtiyacı olmadığı; girdiği tüm seçimleri tek başına kazanabildiği “altın çağ” aslında kastedilen.

Ve tabii İstanbul, herşeyin başladığı; AK Parti liderinin yükseldiği yer…

“Yeniden İstanbul”, efsunlu bir hayal dünyasının sloganı. Geçmiş “altın çağa”, geçmiş “yükseliş dönemlerine” olan; bugün de “inandırılan” yalan ve sanal dünyaya bir kez, bir kez daha davet.

Öte yandan, “Tam Yol İleri” ve İstanbullulara hizmet vurgusu ise, “gerçeklerin”, “rasyonalitenin” dünyasına doğru bir rotada…Yapılanlar ve yapılabilecekler; İstanbulluların, sadece ve öncelikle kendilerine hizmeti, nasıl bir şehirde yaşamak istediklerini oylayacakları bir seçimin sloganı.

“Yeniden İstanbul”, geçmiş ile ilgili…

“Tam Yol İleri” ise gelecek…

“Pupa yelken” olamadı

Yazının başlığında, “İmamoğlu’nun Orsa seyri” dedim; çünkü CHP, sadece İstanbul’da değil, Türkiye genelinde de, tüm diğer partilerin siyasetinin rüzgârına karşı yelken açıyor.

“Pupa yelken” için, Türkiye’nin muhalefetinin büyük metropellerde ortak adayda birleşebilmesi gerekirdi. Böylece, Ankara’nın iktidarına karşı güçlü ve şüphesiz bir seçim zaferine doğru rüzgârı arkasına alan bir İstanbul (ve ötesi) söz konusu olabilirdi.

Şimdi ise, rüzgâra karşı yol almak zorunda İmamoğlu ve diğer CHP adayları.

Muhalefetin diğer partileri, olabilecek en yanlış zamanda; planlı programlı, net hedefleri olmayan biçimde kendi yollarına koyuluyorlar.

Tam da, metropollerin Türkiye’nin nefes borusu olarak; seküler, “rasyonel”, hak ve özgürlükler, hizmet odaklı kalması için takım oyunu oluşturmaları gerekirken, her muhalefet partisi bir yere savruluyor.

Mesele, “kendi adayını çıkarma” politikası da değil. Kendi adaylarını çıkarma iddiasındaki diğer muhalefet partileri de, iktidarın/Cumhur İttifakı’nın elindeki yerel yönetimleri alabilecek ince siyasi hesapları yapmıyor.

İllâ ki, her yerde aynı adayı destekleyip, her konuda ortaklaşmak zorunda değil muhalefet partileri…Ancak, öyle bir stratejik akıl ortaya koyup, öyle bir paslaşırlar ki; her biri iktidara “denge ve denetleme mekanizması”-yani gerçekten “muhalefet” olabilecek ortak gücü beraber ortaya çıkarabilir.

Misal; biri gider Rize’yi alır; diğeri Üsküdar’ı…

İktidarın bir numarasının ikâmetgah adresleri ve memleketlerini kazanabilirler.

Gidip de tüm muhalefet, Kadıköy’de birbirinin alternatifi olmak yerine; biri de Sultanbeyli’ye, Fatih’e, Kağıthane’ye bastırır.

Niyet olabilseydi; bu seçimlerde, her muhalefet partisi, kendine “iktidarın kalesi” sayılan pilot bölgeler seçip, oranın seçmenini kazanmaya oynardı. Ama, muhalefetin çoğu rakip takımı bırakmış, kendi kalesine gol atmak için fırsat kolluyor.

CHP’nin üç ayı yeni dolan yeni yönetimi de, muhalefetteki diğer partilerin Mayıs seçimlerine giden süreç başta, gelmiş geçmiş dönemlerin tüm faturalarının kendilerine kesilmesiyle mücadele etmek zorunda.

CHP’nin Özgür Özel genel başkanlığındaki yeni yönetimi, farklı bir politika uygulayıp ezber bozmaya çalıştıkları zaman; örneğin, 12 şehit ile ilgili kendi kınama bildirilerini yayınlamak gibi, önce partinin kendisinden isimlerin kendi partilerine zarar verecek biçimde muhalefeti ile karşılaşıyorlar. Sahi, 12 şehit bu kadar önemlidiyse; neden şimdi CHP’nin kendi bildirisini yayınlamasını yerden yere vuranlar, şehitleri unuttu gitti?

Bakıyorsunuz; CHP’nin yakın tarihinin canla başla korumak için mücadele etmesi gereken seçim başarılarının başını çeken İstanbul’un yerel seçim kampanyası başlarken, salonda bir önceki genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu yok.

“Nefes alana” doğru Orsa seyri…

“Muhalefetin kendi kendine muhalefet ettiği” bu yerel seçimler, ne yazık ki; “her faninin seçimsizliği tadacağı” döneme girilen o son sandık.

2024’ten 2028’e kadarki tünelden, artık Türkiye Cumhuriyeti’nin kendisi dâhil, “kim nasıl sağ çıkarsa” diyebileceğimiz bir noktayken, İstanbul’da da İmamoğlu, “rüzgâra karşı” yelken açıyor.

İşin ironik yönü, seçmenlerin rüzgârından çok, iktidarıyla muhalefetiyle siyasetin rüzgârına karşı…

Orsa seyri dedik başta; denizde rüzgâra karşı yol alınamaz mâlum-işte o vakit, pupa yelkenin tersine “orsa seyri” vaktidir…

Orsa seyrinde, rüzgâr; çarpa çarpa, karşıdan, tam cepheden ve hatta sağdan soldan geldiği için, yelkeni belli bir eğimle tutmak, dümeni de yönü sürekli değişen rüzgârı karşılayacak biçimde ustalıkla çevirmek gerekir. Böylece, karşıdan esen rüzgârın gücü, ivme kazandıracak biçimde tersine çevrilmiş, yelkenlere doldurulmuş olur.

“Tam yol orsa seyri ile ileri” olması gerekecek bu kez İmamoğlu ve CHP için…Ama en meşakatli yol da, hedefe varılması en güzelidir.

QOSHE - İmamoğlu’nun “Orsa seyri” - Sezin Öney
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İmamoğlu’nun “Orsa seyri”

35 1
07.01.2024

İstanbul için büyük yarış resmen başladı.

Başlatan da, İstanbul’un iktidarı, Türkiye’nin ana muhalefeti oldu.

CHP’nin adayı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, kampanya sloganı “Tam Yol İleri” ile yola çıktı.

AK Parti ve tabii Cumhur İttifakı’nın adayı ise, 7 Ocak’ta belli olacak.

İmamoğlu’nun, kampanyasını başlatırken salondaki, “AK Parti, korkma adayını açıkla” sloganlarına karşılık söylediği; “Onların adayını hiç merak etmiyorum” sözlerini ben de katılıyorum.

AK Parti’nin adayı her kim olursa olsun, asıl aday “TOKİ” olacak. Hedef de, İstanbul’un, “kentsel dönüşüm” adı altında, rant öncelikli olarak şekillendirilmesi olacak.

İktidarın adayı kim olursa olsun, rolü “kolaylaştırıcılık” olacak. Görevi, iktidarın işlerini bağlamak; İstanbul’u iktidarın yararına kullanmak, yönlendirmek, şekillendirmek olacak.

Doğru: asıl rakip belli

İmamoğlu, “ben asıl rakibimin kim olduğunu biliyorum” derken de haksız değil: gerçekten de, belirlenip duyurulan AK Parti adayı kim olursa olsun, arka plandaki isim belli.

AK Parti’nin adayından önce belli olan sloganı, “Yeniden İstanbul” da, asıl adaya işaret ediyor. AK Parti’nin, herhangi bir ittifak ortağına da ihtiyacı olmadığı; girdiği tüm seçimleri tek başına kazanabildiği “altın çağ” aslında kastedilen.

Ve tabii İstanbul, herşeyin başladığı; AK Parti liderinin yükseldiği yer…

“Yeniden İstanbul”, efsunlu bir hayal dünyasının sloganı. Geçmiş “altın çağa”, geçmiş “yükseliş dönemlerine” olan; bugün de “inandırılan” yalan ve sanal dünyaya bir kez, bir kez daha davet.

Öte yandan, “Tam Yol İleri” ve İstanbullulara hizmet vurgusu ise, “gerçeklerin”, “rasyonalitenin” dünyasına doğru bir rotada…Yapılanlar ve yapılabilecekler; İstanbulluların, sadece ve öncelikle kendilerine hizmeti, nasıl bir şehirde yaşamak istediklerini oylayacakları bir seçimin sloganı.

“Yeniden İstanbul”, geçmiş ile........

© HalkTV


Get it on Google Play