Hatırlanacağı üzere Akşener, yaptığı kurultay konuşmasında ve sonraki süreçte seçimlerin kaybedilmesiyle ilgili bütün sorumluluğu CHP’ye, CHP’li aktörlere yıkmaya devam etti. Akşener, dört başı mamur bir özeleştiri vermekten kaçınıp bütün sorumluluğu CHP’nin üstüne bıraktıkça CHP de özeleştiri vermekten uzaklaştı. Ancak CHP’nin yeni yönetimi, böylesi bir özeleştiriyi büyük ortağıyla beraber verebilir. Nitekim yeni yönetim, seçimin ardından özeleştiri verilmemesi üzerine yaptığı parti içi eleştiriler temelinde inşa edilmiş bir nitelik taşıyor.

Elbette Akşener’in bu tavrı kendisi açısından anlaşılabilir. Çünkü Akşener, partisine %20’leri vadederken oyu geçen seçime göre düşmüş bir tabloyla karşı karşıya kaldı. Dolayısıyla bunu açıklaması gerekliydi. 3 Mart hadisesi hiç yaşanmamış gibi davranarak, bütün sorumluluğu CHP’nin üzerine bıraktı. Aslında bu, “Ben başbakanlığa adayım!” çıkışını yaptığı günden beri böyleydi. Başarıya ortaktı, başarısızlığın sorumluluğunu CHP’ye bırakmıştı. Dolayısıyla Akşener’in hem kurultayda yaptığı konuşma hem de sonraki süreçteki çıkışları o günlerden başlayan bu stratejinin bir uzantısı ve elbette siyaseten anlaşılabilir.

Ancak İYİP’in müstakil siyaset yapma iddiasıyla çıktığı yolda sürekli olarak CHP’li belediye başkanlarına karşı öfke patlamaları yaşayarak devam ettiğine dair görüntü seçmen nezdinde pek de olumlu bir izlenim yaratmıyor. Seçmen bu ölçüde geçmişe saplantıyı, sürekli şikayet etme görüntüsünü sevmez. Ayrıca muhalif seçmen, muhalefete muhalefet etme görüntüsünden, hele de CHP’de topluma umut veren bir değişim yaşanmışken pek de hoşnut olmayacaktır. Nitekim Mart ayında %7-8 bandında olan Memleket Partisi’nin sonraki süreçte İnce’nin muhalefete muhalefet etmekten bir türlü vazgeçememesi nedeniyle yaşadığı kaderi hep birlikte tecrübe ettik.

Yine hatırlatmak gerekir ki İYİP’in muhalifler açısından rüştünü ispatladığı nokta, yerel seçimlerdeki işbirliğinin getirdiği başarıydı. İYİP’in iktidar açısından rüştünü ispatladığı nokta da yine aynı seçimlerde iktidarın yaşadığı kayıplardı. İYİP, “Üçüncü yol açacağım” derken iktidar açısından etkisiz eleman, muhalefet açısından kaybettiren olabilir. Bunun da siyaseten maliyeti ağırdır. Çünkü bu, siyaset sahnesinden silinmeyi beraberinde getirebilir. Dolayısıyla İYİP’in ve Akşener’in yeni CHP yönetimiyle sağlıklı bir zeminde ve müstakil kimliğini zedelemeden hem karşılıklı özeleştiri verip hem de bölgesel ittifakları yeniden konuşma ihtimalini baştan elinin tersiyle itmesi pek de doğru bir strateji olmayabilir.

Dahası İYİP’e müstakil kimlik kazandıracak olan şey, büyükşehirleri CHP’ye kaybettirmekten ziyade CHP’nin zayıf olduğu bölgelerde güçlü bir iddia ortaya koyması ve buralarda alacağı hatırı sayılır oy oranlarıyla hem iktidarın hem de muhalefetin dikkatlerini üzerine çekmesidir. Çünkü mevcut tabloda İYİP, büyük ölçüde CHP’yle aynı bölgelerden oy almakta ve dolayısıyla büyükşehirlerin kaybedilmesi durumunda bu seçmenle duygu bağını yitirme riskiyle karşı karşıya…

Öyle ki CHP, toplam oyunun %21,4’ünü seçmenin %18,7’sinin yaşadığı İstanbul’dan almaktadır. Dahası CHP, bölgesel bir kümelendirme yapmak gerekirse, oylarının %54’ünü İstanbul, Ege ve Akdeniz’den almaktadır. CHP’nin bölgesel olarak en düşük oy aldığı yerler olan Kuzeydoğu Anadolu ve Orta Anadolu’daki oyları ise sırasıyla %1,2 ve %1,9’dur. Kümelerde CHP’nin oyunun düşük olduğu yerlerde muhalefetin cumhurbaşkanı adayının oyunun arttırmasının bir yolu da şüphesiz ittifak siyasetidir. Bu noktada ikinci sorundan bahsetmek gerekir.

CHP’nin büyük ittifak ortağı olan İYİP de oylarının hemen hemen yarısını İstanbul, Ege ve Akdeniz’den alırken, en düşük oy aldığı yerler de CHP’yle aynıdır (Kuzeydoğu Anadolu’dan %1,6 ve Orta Anadolu’dan %1,2). Bu bağlamda, İYİP’in sürekli ifade ettiği gibi CHP listelerinden seçimlere giren partilerin nasıl CHP’nin ve dolayısıyla cumhurbaşkanı adayının oyuna ciddi bir katkısı olmadıysa, İYİP’in de muhalefetin seçmen profilinin ve oy aldığı bölgelerin çeşitlenmesine ciddi bir katkısı olmadığı ifade edilebilir.

Elbette İYİP ve CHP’nin bu kadar organik bağ kurmaması çok daha iyi. Muhalefet partilerinin aralarında oy geçişkenliği sağlayarak iktidarı değiştiremeyeceği de açık. İYİP’teki eski CHP seçmeninin CHP’ye dönüşü, İYİP’in sağa dönük siyaset yapmasını, hatta merkez sağı yeniden tanımlayabilecek kamusal normları inşa etmesini kolaylaştıracaktır. Ancak bunun yolu da İYİP’in dümenini CHP’nin yoğunlaştığı bölgelerden başka rotalara doğru kırmasından geçer. Bu da her şeyden önce çuvaldızı başkasına batırırken iğneyi kendine batırıp küçük de olsa bir özeleştiri vermekle mümkün. Hatırlatmak gerekir ki 2023 Seçimlerini kazanılabilir kılan 2019 Yerel Seçimlerinin kazanılmasıydı. Dolayısıyla İYİP’in 2023 Seçimlerinden çıkardığı dersleri 2028’de uygulayıp iktidarı değiştirebilme rüyasını devam ettirebilmesi için bile 2024 Yerel Seçimlerinin kazanılması bir önkoşuldur.

QOSHE - İYİP Nasıl Müstakil Olur? - Onur Alp Yılmaz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İYİP Nasıl Müstakil Olur?

15 1
14.11.2023

Hatırlanacağı üzere Akşener, yaptığı kurultay konuşmasında ve sonraki süreçte seçimlerin kaybedilmesiyle ilgili bütün sorumluluğu CHP’ye, CHP’li aktörlere yıkmaya devam etti. Akşener, dört başı mamur bir özeleştiri vermekten kaçınıp bütün sorumluluğu CHP’nin üstüne bıraktıkça CHP de özeleştiri vermekten uzaklaştı. Ancak CHP’nin yeni yönetimi, böylesi bir özeleştiriyi büyük ortağıyla beraber verebilir. Nitekim yeni yönetim, seçimin ardından özeleştiri verilmemesi üzerine yaptığı parti içi eleştiriler temelinde inşa edilmiş bir nitelik taşıyor.

Elbette Akşener’in bu tavrı kendisi açısından anlaşılabilir. Çünkü Akşener, partisine ’leri vadederken oyu geçen seçime göre düşmüş bir tabloyla karşı karşıya kaldı. Dolayısıyla bunu açıklaması gerekliydi. 3 Mart hadisesi hiç yaşanmamış gibi davranarak, bütün sorumluluğu CHP’nin üzerine bıraktı. Aslında bu, “Ben başbakanlığa adayım!” çıkışını yaptığı günden beri böyleydi. Başarıya ortaktı, başarısızlığın sorumluluğunu CHP’ye bırakmıştı. Dolayısıyla Akşener’in hem kurultayda yaptığı konuşma hem de sonraki süreçteki çıkışları o günlerden başlayan bu stratejinin bir uzantısı ve elbette siyaseten anlaşılabilir.

Ancak İYİP’in müstakil siyaset yapma iddiasıyla çıktığı yolda sürekli olarak CHP’li belediye başkanlarına karşı öfke patlamaları yaşayarak devam ettiğine dair görüntü seçmen nezdinde pek de olumlu bir izlenim yaratmıyor. Seçmen bu ölçüde geçmişe saplantıyı, sürekli şikayet etme görüntüsünü sevmez. Ayrıca muhalif seçmen, muhalefete muhalefet etme görüntüsünden, hele de CHP’de topluma umut veren bir değişim yaşanmışken pek de hoşnut olmayacaktır. Nitekim Mart ayında %7-8........

© HalkTV


Get it on Google Play