İmamoğlu’nun 2019’da anti-Erdoğanist bloku konsolide etmesi için sarfetmesi gereken pek de ekstra bir çabaya gerek yoktu. Bunun iki nedeni vardı: i) Zaten anti-Erdoğanist blokun bir ittifakı söz konusuydu, ii) Bahçeli ve Soylu yaptıkları çıkışlarla HDP seçmenini CHP’ye doğru itiyordu.

Bu vasıtayla İmamoğlu, iktidarın yarattığı kutuplaşmadan faydalanan ama kutuplaştırmayan bir dille seçmeni sakinleştirdi. Kendi bloku konsolide olurken karşı blok ise gevşedi. İktidarın yerel seçimleri “beka” mertebesine çıkaran korku söylemine karşı o ise bu seçimlerin bir “hizmet yarışı” olduğunu ifade eden sevgi söylemine yaslandı.

Ancak bu seçimde İmamoğlu bu konfora sahip değil. Aksine iktidarın yekvücut gittiği bu seçime muhalefet ise dağılmış bir görüntüyle gidiyor. Üstelik, iktidar seçmeninin Mayıs seçimlerinden galip çıkmasından kaynaklı motivasyonuna karşı, muhalif seçmen ise aynı seçimlerdeki hezimetten kaynaklı demotive.

Peki, tüm bu olumsuzluklar içinde İstanbul seçimini kazanmanın anahtarı nedir? Her şeyden önce şunu ifade etmek gerekir ki bu sorunun öyle çok basit ya da değişmez bir cevabı yok. Ancak kesin olan şu ki İmamoğlu’nun çok hassas bir dengede ilerlemesi gerekiyor. Bu öyle bir denge ki bir yandan HDP, ZP ve İYİP tabanlarını anti-Erdoğanizme yaslanarak konsolide etmeyi gerektirirken, diğer yandan ise Erdoğanist blokun konsolide olmasının önüne geçmeyi aynı anda sağlamayı zorunlu kılıyor. Ayrıca, değişim hikayesinden umduğunu bulamayan muhalif seçmeni sandığa çekecek heyecanlandırıcı bir hikayeye duyulan ihtiyaç da cabası…

Bu durumda İstanbul seçimleri için ikili bir strateji izlenmesi gerektiğini söylemek çok da yanlış olmaz. Bu yöntemlerden ilkini açıklamak için bir siyaset bilimi kavramı olan negatif kimliklenmeye başvurmak gerekir. Bu kavram, seçmen davranışının bir siyasi partiden çok memnun olmaktan ziyade, karşıdaki siyasi partiden çekinmekten kaynaklı olarak şekillendiğini ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Yani bir seçmen, bir önceki seçimde oy verdiği siyasi partinin politikalarından rahatsız olsa dahi karşısındaki partinin sosyal ya da iktisadi politikalarından korkmasından kaynaklı olarak aynı partiye oy vermekte ısrar edebilir. Bu anlayışla ortaya çıkan oy davranışına ise negatif oy verme davranışı denir.

İşte bu, İmamoğlu’nun kendisinin kazandığı senaryoyu değil, Kurum’un kazandığı “cehennem tablosu”nu seçmene anlatmasını gerektirir. Yani İmamoğlu CHP’liler haricindeki muhalif seçmene “en iyi ikinci” olduğunu hatırlatmalıdır. Bunun için bir yandan AKP döneminden kendi dönemine neler değiştiğini (kreş, yurt, annekart, tarikat-cemaat kullanımındaki mülklere el konulması vs.) anlatırken, diğer yandan ise başta Kanal İstanbul olmak üzere Kurum’un vaatlerinin muhalif seçmenin hayatını nasıl olumsuz etkileyeceğinden bahsetmelidir.

Bu stratejinin ikinci ayağı ise Devlet Bahçeli’nin mindere çekilmesidir. Bunu ise yerel ölçeğe daha fazla odaklanması gereken İmamoğlu’nun değil, Özgür Özel’in yapması çok daha yerinde olacaktır. Bahçeli’nin hem HDP hem de İYİP’in ülkücü olmayan seçmeni üzerindeki negatif imajı, o İstanbul’u ve İmamoğlu’nu hedef aldıkça bu seçmen gruplarını aynı ölçüde İmamoğlu’na yönlendirebilir.

QOSHE - İstanbul’un Kazanılmasının Anahtarı: Negatif Kimlikleme - Onur Alp Yılmaz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İstanbul’un Kazanılmasının Anahtarı: Negatif Kimlikleme

19 1
17.02.2024

İmamoğlu’nun 2019’da anti-Erdoğanist bloku konsolide etmesi için sarfetmesi gereken pek de ekstra bir çabaya gerek yoktu. Bunun iki nedeni vardı: i) Zaten anti-Erdoğanist blokun bir ittifakı söz konusuydu, ii) Bahçeli ve Soylu yaptıkları çıkışlarla HDP seçmenini CHP’ye doğru itiyordu.

Bu vasıtayla İmamoğlu, iktidarın yarattığı kutuplaşmadan faydalanan ama kutuplaştırmayan bir dille seçmeni sakinleştirdi. Kendi bloku konsolide olurken karşı blok ise gevşedi. İktidarın yerel seçimleri “beka” mertebesine çıkaran korku söylemine karşı o ise bu seçimlerin bir “hizmet yarışı” olduğunu ifade eden sevgi söylemine yaslandı.

Ancak bu seçimde İmamoğlu bu konfora sahip değil. Aksine iktidarın yekvücut gittiği bu seçime muhalefet ise dağılmış bir görüntüyle gidiyor. Üstelik, iktidar seçmeninin Mayıs seçimlerinden galip çıkmasından kaynaklı motivasyonuna karşı, muhalif seçmen ise aynı seçimlerdeki hezimetten kaynaklı demotive.

Peki, tüm bu olumsuzluklar içinde İstanbul seçimini kazanmanın anahtarı nedir? Her şeyden önce şunu ifade etmek gerekir ki bu........

© HalkTV


Get it on Google Play