"Zaten öyle olmasını bekliyordum" diyenler eminim çoğunluğu oluşturuyor. Ama sandığa 20 gün kala, İstanbul büyükşehirdeki yarış kelimenin tam anlamıyla “genel seçim” havasına büründü.

Hatta seçimin iki gündemi var dersek abartmış olmayız. Üstelik bunun sağlıklı bir hal olmadığı da çok açık. İlki İstanbul seçimleri. İkincisi diğerleri. İstanbul’un sahip olduğu ekonomik güç, üretime katkısı, kültür-sanat hayatı ve benzeri pek çok dinamikle doğal olarak öne çıktığını söylemek bu durumu açıklamaya yetmiyor. Asıl neden gayet net: İstanbul büyükşehir sonuçlarının 1 Nisan sonrası siyasi hayatımıza yönelik muhtemel etkileri.

Buraya nasıl geldik sorusunun cevabında Ekrem İmamoğlu’na özel bir başlık açmak gerekiyor. Zira 2019’da seçildiği günden itibaren kendisi etrafında "potansiyel cumhurbaşkanı adayı” olarak başlayan tartışma, 2023 seçimlerinde onu adaylık tartışmalarının önemli aktörlerinden birisi haline getirdi. Dahası İmamoğlu, bu tartışmalarda böyle bir hedefle arasına hiçbir mesafe koymadı. Hem de 5 yıl boyunca. Saraçhane'de İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'le birlikte verdiği karelerdeki heyecanın başka bir anlam taşıdığını düşünen var mı gerçekten.

Bunları asla saklamadı İmamoğlu. Aksine hemen tüm siyasi hamlelerini cumhurbaşkanlığı hedefi etrafında şekillendirdi. CHP kurultayında sonuçlara yönelik müdahalesi ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun kaybetmesindeki rolü bunun en somut örneği. Değişim başlığı altındaki mesajları ise, yakın geleceğin siyasetinde bu sürecin mimarı olma iddiasını taşıdı.

İSTANBUL'U GERİ ALMAK

İstanbul büyükşehir seçimlerini bu noktaya getiren diğer ana dinamik, elbette 2019’da ortaya çıkan sonuçların AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan açısından taşıdığı anlam dünyası. O günden itibaren “İstanbul’u geri almak” iktidarın ana hedeflerinden birisi olarak ortaya çıktı.

Dolayısıyla geldiğimiz noktada, bir yerel seçimin bu denli “genel” vurgulara ve siyasi merkezi değiştirecek bir kapasitede ele alınmasına herkesin katkı var. Zaten İmamoğlu cephesi de seçimin genel havasında geçmesini, kendilerinin asıl rakibinin Cumhurbaşkanı Erdoğan olarak görülmesini başından itibaren hedefliyor. Hatta bu hedefe yürürken, Cumhur İttifakı’nın adayı Murat Kurum’a tepeden bakmak, hatta “sen benim muhatabım değilsin” kıvamında ifade etmek gibi vahim bir hata bile yaptılar. Bu durum Kurum açısından elbette bir avantaj oluşturuyor. Hele de İstanbul’un temel sorunları üzerinde ortaya koyduğu proje ve öneriler çerçevesinde kalabilirse.

Bunun önemi şurada. İstanbul’un özellikle deprem başta olmak üzere doğal afet başlığı altındaki sorunları, şehirde yaşayan herkesin yakıcı gündemi. Murat Kurum’un seçmene aktardığı projelerde bunlara dair ortaya koyduğu yaklaşım ve bu alandaki birikimi, anlatmakta ısrar ettiği takdirde büyük bir avantaj. Bunun yanına ikinci bir başlık olarak ulaşım sorununu eklemek mümkün.

Öte yandan İstanbul seçimlerinde İmamoğlu’nun kampanyası polemiklerin de yer aldığı bir stratejiden çıkıp, neredeyse tamamen “polemik merkezli” bir niteliğe büründü. Kim ne kadar metro yaptı tartışmasında son birkaç gündür sergiledikleri yaklaşım bunun ilginç bir örneği. Defalarca rakamlarla ortaya konulan gerçeklere rağmen üstelik.

BEKA GÜNDEMİ ANLAMSIZ MI?

2023 Mayıs seçimlerinin en ilginç tartışması, şu sırada başka vesilelerle yine gündemde. Seçimleri bir “beka meselesi” olarak görüp görmemek arasında devam eden politik gündemde, o dönem muhalefet sözcüleri “seçmen bu başlığı satın almıyor” tezinde hayli ısrarlıydı. Sözcü derken, sadece siyasetçilerden değil, meslektaşlarımdan akademisyenlere kadar geniş bir alandan bahsediyorum. Sonuçta 14-28 Mayıs’ta seçmen ekonomiyi, zorlu şartları ve sıkıntıları da önemsediğini; ancak kendisinin cebinden ibaret olarak görülmesini reddettiğini gayet açık biçimde ortaya koydu.

Elbette yerel seçimler bu tür mesajların verilmesi açısından daha farklı bir zemin. Ekonomi kuvvetle muhtemel pek çok şehirde sonuca etki edecek.Fakat “bu bir yerel seçim, burada beka ya da güvenlik tartışmasının karşılığı yok” tezinin alıcısı değilim. Çünkü bu durum özellikle İstanbul seçimlerinin bize sunduğu ortamı yansıtmıyor.

Eğer seçimi yerelden genele taşıdıysanız, özellikle de “Benim asıl hedefim 2028’de cumhurbaşkanı olmak, büyükşehir oraya giden bir yol” diyorsanız; Türkiye’nin ana sorunlarına dair bir gündemi yok sayamazsınız. Yine bu gündemin ana unsuru olan bir alanda işbirliği ya da ittifak yaparak yol alıp, üstelik bunu bir var bir yok kıvamında göstermeye çabalıyorsanız, tartışmanın dışında kalamazsınız.

İstanbul seçimlerinin sonuçları siyasetin geleceğini ne kadar etkileyebilir? Bunu da salı gününe bırakalım.

Hepinize bereketli bir Ramazan diliyorum.

QOSHE - Seçim neden yerel olamıyor? - Nasuhi Güngör
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Seçim neden yerel olamıyor?

28 0
11.03.2024

"Zaten öyle olmasını bekliyordum" diyenler eminim çoğunluğu oluşturuyor. Ama sandığa 20 gün kala, İstanbul büyükşehirdeki yarış kelimenin tam anlamıyla “genel seçim” havasına büründü.

Hatta seçimin iki gündemi var dersek abartmış olmayız. Üstelik bunun sağlıklı bir hal olmadığı da çok açık. İlki İstanbul seçimleri. İkincisi diğerleri. İstanbul’un sahip olduğu ekonomik güç, üretime katkısı, kültür-sanat hayatı ve benzeri pek çok dinamikle doğal olarak öne çıktığını söylemek bu durumu açıklamaya yetmiyor. Asıl neden gayet net: İstanbul büyükşehir sonuçlarının 1 Nisan sonrası siyasi hayatımıza yönelik muhtemel etkileri.

Buraya nasıl geldik sorusunun cevabında Ekrem İmamoğlu’na özel bir başlık açmak gerekiyor. Zira 2019’da seçildiği günden itibaren kendisi etrafında "potansiyel cumhurbaşkanı adayı” olarak başlayan tartışma, 2023 seçimlerinde onu adaylık tartışmalarının önemli aktörlerinden birisi haline getirdi. Dahası İmamoğlu, bu tartışmalarda böyle bir hedefle arasına hiçbir mesafe koymadı. Hem de 5 yıl boyunca. Saraçhane'de İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'le birlikte verdiği karelerdeki heyecanın başka bir anlam taşıdığını düşünen var mı gerçekten.

Bunları asla saklamadı İmamoğlu. Aksine hemen tüm siyasi hamlelerini cumhurbaşkanlığı hedefi etrafında şekillendirdi. CHP kurultayında sonuçlara yönelik müdahalesi ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun kaybetmesindeki rolü bunun en somut örneği. Değişim başlığı altındaki mesajları ise, yakın geleceğin siyasetinde bu sürecin mimarı olma iddiasını taşıdı.

İSTANBUL'U GERİ........

© Habertürk


Get it on Google Play