Siyasi partilerin en üst düzeyde karar organı olan kurultaylar, belli siyasi sonuçlar üretir. Hele bu kurultay, CHP’de olduğu gibi mevcut genel başkanın kaybetmesiyle sonuçlandıysa.

Yarışı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kazanacağına dair inancın temelinde, mevcut delege yapısının önemli ölçüde kendisine yakın isimlerden oluşması vardı. Diğer yandan uzun yıllardır kendisiyle yakın mesaide ve makamlarda bulunan, neredeyse her konuda genel başkanın yanında bulunan Özgür Özel’in adaylığının da bu algıyı güçlendirdiğini söyleyebiliriz. Hatta daha ileri gidip kendisini bizzat genel başkanın aday yaptığını dile getirenler bile oldu.

Sonuçta Kılıçdaroğlu az farkla kaybetti ve CHP yerel seçimlere yeni bir genel başkanla hazırlanmaya başladı.

Özgür Özel’le gidilen yerel seçim sürecinin dün yapılan son aday tanıtım toplantısına kadar varlığını koruyan bazı özellikleri vardı. Esasen bunların önemli bir bölümünün parti içinde kriz yaratan gelişmeler olduğu da açık.

ÜÇ BAŞLI GÜÇ DENGESİ

Kurultay sonrası dönemin en temel özelliklerinden birisi, salondaki kutlama görüntülerinde de ortaya çıktığı üzere Ekrem İmamoğlu’nun sadece İstanbul’da değil, parti içinde de bir güç merkezine dönüşmesi oldu. Bu durum, aday belirleme sürecinde yaşanan gecikme ve iniş-çıkışların ana nedenlerinden birisi haline geldi.

Özel-İmamoğlu hattındaki müzakereler, sıkça verilen birlik-beraberlik görüntülerine rağmen, aday trafiği yoğunlaştıkça üstü örtülü bir çekişmeye dönüştü. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak ilçelerde mutlak belirleyici olma çabasının yanı sıra, İzmir ve Antalya örneklerinde sürecin tıkanmasına ve uzamasına neden oldu.

İki aktör arasında kurultay salonuna yansıyan bahar havasının, mevcut tabloda devam ettiğini söylemek hayli zor.

Bu yeni güç tanımına, üçüncü bir aktör olarak Kılıçdaroğlu’nu da ekleyenler var ki, başından beri aynı düşüncedeyim. Ancak bu etkiyi, yerel seçim sürecindeki adaylıklara müdahil olmaktan çok; genel başkanlığı döneminde kurduğu hassas dengelere dair kaygılarını paylaşmak olarak tanımlıyorum. Kılıçdaroğlu'nun bu tavrının Türkiye kamuoyunda yeterince anlaşılmadığını düşünüyorum.

HATAY’DAKİ HATALAR

CHP’nin yerel seçimlere doğru giderken yaşadığı Hatay sorunu, siyasal iletişim tarihine geçecek kadar kötü yönetildi ve sadece bu şehirde değil, ülke genelinde seçmeni etkileyen sonuçlar üretmeye aday.

Lütfü Savaş, daha önce AK Parti’de, sonrasında iki dönem CHP’de seçim kazanmış ve yerelde hayli güçlü bir isim. Fakat partisi onu inanılmaz biçimde adaylık sürecinde yıprattı. Önce ilan etti, ardından gözden geçiriyoruz noktasına geldi. Reklam filmine almadı, nihayet tanıtım toplantısında da yer bulamadı.

Ancak şurası çok net. CHP, Hatay seçimini Lütfü Savaş’ın muhtemel bir yeni adaya desteği olmadan kazanamaz. Zayıf ihtimal ama kendisini aday yapma kararı verse, bu defa da sözünü ettiğim yıpranma sürecinden dolayı seçimi kazanması çok zor.

Kelimenin tam anlamıyla bir çıkmaz.

TASFİYEYE SERT TEPKİ

Seçim tartışmalarının gözbebeği olan İstanbul’da, mevcut başkan İmamoğlu’nun işini zorlaştıran önemli bir faktöre dikkat çekmek istiyorum. Esasen bu da kurultay sürecinin bir parçası.

İstanbul’daki il başkanlığı yarışı, İmamoğlu’nun desteklediği Özgür Çelik tarafından 342 oyla kazanıldı. Yarışı kaybeden ve Kılıçdaroğlu'nun desteklediği Cemal Canpolat ise 310 oy aldı. İstanbul’daki bu gelişmenin kurultay sonucunda ne denli etkili olduğunu hepimiz hatırlıyoruz.

Ancak bu durum, İstanbul teşkilatındaki tartışmaları bitirmek bir yana daha da alevlendirdi. Eski başkan Canpolat geçen hafta sosyal medyada şu mesajı paylaştı: “İstanbul İl Kongresinde birlikte davrandığımız 8 İlçe Belediye Başkanlarının tamamı tasfiye edildi. 14 İlçe yönetiminin iradeleri de yok sayıldı. Niyet siyasi bir soykırım olabilir. Ancak biz dala konmuş kuş değiliz ki! 100 yıllık Çınarın köklerindeniz.”

İstanbul’daki bu tepkilerin seçim sürecinde İmamoğlu açısından ortaya çıkaracağı sonuçları hep birlikte göreceğiz. Tam burada AK Parti tarafına dair bir not düşelim. Binali Yıldırım’la kaybedilen 2019 seçimlerinin aksine, Murat Kurum ve İstanbul teşkilatı arasındaki uyumun dikkat çekici düzeyde yüksek olması ciddi bir avantaj sayılabilir.

DEM’LE İTTİFAK

Beklenen ya da sürpriz olmayan bir gelişmeye kısaca bir parantez açarak tamamlayalım. CHP ve DEM Parti arasında İstanbul ve Mersin’in bazı ilçelerinde oluşan ittifakın, Urfa ve İzmir üzerinde devam etmesi bekleniyor. Kuşkusuz bu yakınlaşma, bu il ve ilçelerin çok ötesinde bir yere doğru ilerliyor. Ana hedefinin İstanbul olacağını, üstelik DEM aday çıkardığı halde söylemek kesinlikle abartılı olmaz.

Seçime 40 gün kala CHP-DEM ittifakının son dakikaya kadar ana tartışma olacağını öngörebiliriz. Bu ittifak CHP’ye ne getirip götürecek, onu tartışmaya devam edeceğiz.

QOSHE - Hatay çıkmazından DEM ittifakına - Nasuhi Güngör
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hatay çıkmazından DEM ittifakına

29 0
19.02.2024

Siyasi partilerin en üst düzeyde karar organı olan kurultaylar, belli siyasi sonuçlar üretir. Hele bu kurultay, CHP’de olduğu gibi mevcut genel başkanın kaybetmesiyle sonuçlandıysa.

Yarışı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kazanacağına dair inancın temelinde, mevcut delege yapısının önemli ölçüde kendisine yakın isimlerden oluşması vardı. Diğer yandan uzun yıllardır kendisiyle yakın mesaide ve makamlarda bulunan, neredeyse her konuda genel başkanın yanında bulunan Özgür Özel’in adaylığının da bu algıyı güçlendirdiğini söyleyebiliriz. Hatta daha ileri gidip kendisini bizzat genel başkanın aday yaptığını dile getirenler bile oldu.

Sonuçta Kılıçdaroğlu az farkla kaybetti ve CHP yerel seçimlere yeni bir genel başkanla hazırlanmaya başladı.

Özgür Özel’le gidilen yerel seçim sürecinin dün yapılan son aday tanıtım toplantısına kadar varlığını koruyan bazı özellikleri vardı. Esasen bunların önemli bir bölümünün parti içinde kriz yaratan gelişmeler olduğu da açık.

ÜÇ BAŞLI GÜÇ DENGESİ

Kurultay sonrası dönemin en temel özelliklerinden birisi, salondaki kutlama görüntülerinde de ortaya çıktığı üzere Ekrem İmamoğlu’nun sadece İstanbul’da değil, parti içinde de bir güç merkezine dönüşmesi oldu. Bu durum, aday belirleme sürecinde yaşanan gecikme ve iniş-çıkışların ana nedenlerinden birisi haline geldi.

Özel-İmamoğlu hattındaki müzakereler, sıkça verilen birlik-beraberlik görüntülerine rağmen, aday trafiği yoğunlaştıkça üstü örtülü bir çekişmeye dönüştü. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak ilçelerde mutlak belirleyici olma çabasının yanı sıra, İzmir ve Antalya örneklerinde........

© Habertürk


Get it on Google Play