Yerel seçimleri konuşmaya devam edelim.

İstanbul’daki ve pek çok büyük merkezdeki büyükşehir yarışını konuşabilmek için biraz geriye gitmek lazım. Bugüne dair söylenen ve geleceğe dair öngörülen her şeyin kodları orada çünkü.

2019 yerel seçimleri siyasi tarihimizde özel bir yere sahip. Ankara ve İstanbul seçimlerini AK Parti’nin kaybetmesiyle başlayan sürecin, 2017 itibarıyla ortaya çıktığını düşünüyorum. Türkiye’yi cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine taşıyan 2017 referandumunda seçmenin % 51,41’i evet oyu kullanmıştı. Ancak hayır diyen % 48,59’un ilginç bir özelliği vardı. İstanbul, Ankara, Antalya, Adana, Mersin, Manisa, Balıkesir, Hatay gibi illerde hayır oyları yüksek çıktı.

AK Parti’nin İstanbul ve Ankara’daki oy kayıpları, nihayetinde 2019 seçimlerinde bu iki şehrin kaybedilmesine kadar getirdi tabloyu.

Muhalefetin 25 yıldır (94-99 Refah ve Fazilet’i de sayıyoruz elbette) devam eden bir üstünlüğe son vermesi, bir anda yeni siyasi kodlar üretmeye başladı.

Öncelikle muhalefet tarafında hızla artan bir “siyasi enerji” üretti. Elbette dünyayı ve ülkemizi sarsan büyük salgın, peşinden tırmanan ekonomik sorunlar bu akışı daha da hızlandırdı.

Bu enerjinin bir parçası olarak Ankara ve İstanbul’u kazanan aktörler, bir anda yakın geleceğin iktidar adayları potasına girdi. Ekrem İmamoğlu, daha koltuğa oturduğu anda cumhurbaşkanlığı konusundaki niyetini ortaya koydu.

ERDOĞAN’I DEVİRMEK!

Okuyucunun çok yakından takip ettiği süreci daha fazla uzatmadan bitirelim. Muhalefetin Millet İttifakı ve 6’lı Masa çatısı altında birleştiği, sosyal medyada etkin biçimde örgütlendiği, hatırı sayılır bir medya ve kamuoyu etkisiyle yol aldığı bir dönem başladı.

Türkiye’de muhalefetin, neredeyse tüm stratejisini “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirmek” üzerine kurduğu bu ilginç dönemin, en az onun kadar tuhaf yanı bu gelişmelere belli bir mesafe ve soğukkanlılıkla yaklaşması gereken pek çok entelektüelin aynı stratejinin ateşli savunucusu haline gelmesi oldu. Anket firmalarının birkaç seçkin örnek dışında kelimenin tam anlamıyla çuvalladığı dönemden söz ediyoruz bir yanıyla da.

2023’ün 14-28 Mayıs seçim sonuçları, muhalefetin sarsılmaz bir ittifak, muazzam bir siyasi hikaye ve program olarak sunduğu tablonun gerçekle olan mesafesini ortaya koydu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir kez daha kazandı. Cumhur İttifakı parlamentoda çok önemli bir üstünlük sağladı.

Bugün yerel seçimin sıcak atmosferinde muhalefet hatırlamak istemese de, geleceğin liderleri olarak tanımladıkları isimler, muhalefetin seçimi kazanmasına yetmedi.

2023 Haziran itibarıyla Millet İttifakı hızla dağıldı. İYİ Parti, sert çıkışlarla hem CHP’ye, hem de süreçte destek olduğu Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a tepki gösterdi.

İttifakın cumhurbaşkanlığı seçimindeki desteği olan Yeşil Sol (HDP), kendi siyasi pozisyonunu sorgulamaya başladı. 2023 seçimlerinde kendilerine bir varmış, bir yokmuş gibi davranılmasının kendi seçmeninde ortaya çıkardığı kırgınlığı da kuşkusuz.

Şu an itibarıyla görünür olmasa bile, CHP listesinden seçime giren Gelecek, DEVA ve Saadet partileri kendi siyasi gelenek ve dokuları üzerinden bir sorgulama arayışına girdiler. (Bu alandaki tartışmaları yerel seçim sürecinde ayrı bir başlıkta ele almak istiyorum.)

2019'A YASLANMAK, 2023'Ü YOK SAYMAK

Bu tabloyu mevcut gerçeklerle okumanın önemi şurada. İstanbul’u örnek olarak alırsak, İmamoğlu’nun aldığı oylarda önemli payı olan siyasi partiler, 2019’daki pozisyonlarında değil. Buradaki her oy geçişi, net biçimde CHP adayının hanesinden eksiliyor.

CHP kurultayında Özgür Özel’in kazanmasında büyük pay sahibi olan İmamoğlu’nun, yeni bir siyaset alanı elde ettiğine dair iddiaların da sınanacağı alan burası. Sözgelimi; muhafazakar kesimden oy alıyor, CHP’nin dışında geniş kesimlere hitap ediyor, İstanbul ittifakı oluşturuyor gibi.

Siyaset, tartışmaların üzerini örtüp bastırarak ilerlemenin mümkün olduğu bir uğraş ya da yol değil. Tıpkı 6’lı Masa döneminde olduğu gibi, mevcut tablonun doğru dürüst tartışılmasına pek çok mecrada geçit verilmiyor.

2019’un ivmesi muhalefeti iktidara götürmeye yetmedi. Seçmen yerelde iktidara verdiği mesajları, genel seçime taşımadı. Gayet açık biçimde muhalefetin siyasi hikayesini inandırıcı bulmadı.

Yerel ve genel seçimlerin farklı dinamikleri var tespitini yaparak süreci anlamak isteyenler, bununla neyi anlatmak istediklerini daha açık biçimde ortaya koymalı. Çünkü dinamiklerdeki bazı farklılıklar, bu seçimlerin birbirini etkilemesine mani değil.

Tam da bu nedenle 2023 seçimleri hiç yaşanmamış ve kaybetmemiş gibi davranmak; ne İstanbul’da ne de başka bir yerde muhalefete katkı sağlayacak bir yaklaşım değil.

2019’da kazandığınız bir seçimde, size blok halinde destek olan partilerin ve elbette seçmenlerinin, aday çıkarsa da çıkarmasa da yine aynı tercihi yapacağını; dahası kendi partinizde seçim sonrasında ve kurultayın ardından ortaya çıkan tartışmaların, ayrışmaların seçmeni etkilemeyeceğini düşünerek yol alabilirsiniz.

Bizi güçlü kılan gerçektir, ama gerçeği görmeye en fazla ihtiyacı olan da siyasetçilerdir.

QOSHE - Gerçekler kime lazım? - Nasuhi Güngör
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gerçekler kime lazım?

37 0
17.02.2024

Yerel seçimleri konuşmaya devam edelim.

İstanbul’daki ve pek çok büyük merkezdeki büyükşehir yarışını konuşabilmek için biraz geriye gitmek lazım. Bugüne dair söylenen ve geleceğe dair öngörülen her şeyin kodları orada çünkü.

2019 yerel seçimleri siyasi tarihimizde özel bir yere sahip. Ankara ve İstanbul seçimlerini AK Parti’nin kaybetmesiyle başlayan sürecin, 2017 itibarıyla ortaya çıktığını düşünüyorum. Türkiye’yi cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine taşıyan 2017 referandumunda seçmenin % 51,41’i evet oyu kullanmıştı. Ancak hayır diyen % 48,59’un ilginç bir özelliği vardı. İstanbul, Ankara, Antalya, Adana, Mersin, Manisa, Balıkesir, Hatay gibi illerde hayır oyları yüksek çıktı.

AK Parti’nin İstanbul ve Ankara’daki oy kayıpları, nihayetinde 2019 seçimlerinde bu iki şehrin kaybedilmesine kadar getirdi tabloyu.

Muhalefetin 25 yıldır (94-99 Refah ve Fazilet’i de sayıyoruz elbette) devam eden bir üstünlüğe son vermesi, bir anda yeni siyasi kodlar üretmeye başladı.

Öncelikle muhalefet tarafında hızla artan bir “siyasi enerji” üretti. Elbette dünyayı ve ülkemizi sarsan büyük salgın, peşinden tırmanan ekonomik sorunlar bu akışı daha da hızlandırdı.

Bu enerjinin bir parçası olarak Ankara ve İstanbul’u kazanan aktörler, bir anda yakın geleceğin iktidar adayları potasına girdi. Ekrem İmamoğlu, daha koltuğa oturduğu anda cumhurbaşkanlığı konusundaki niyetini ortaya koydu.

ERDOĞAN’I DEVİRMEK!

Okuyucunun çok yakından takip ettiği süreci daha fazla uzatmadan bitirelim. Muhalefetin Millet İttifakı ve 6’lı Masa çatısı altında birleştiği, sosyal medyada etkin biçimde örgütlendiği, hatırı sayılır bir medya ve kamuoyu etkisiyle yol aldığı bir dönem........

© Habertürk


Get it on Google Play