Seçim sonuçlarının, birkaç cesur istisna dışında alabildiğince “ürkek” yaklaşımlarla tartışılması kayda değer doğrusu. Seçmenden son derece ağır bir mesaj alan AK Parti ve ilk defa onun karşısında birinci parti olan CHP, böyle bir çorak tartışma ortamında nereden nasıl beslenecekler bilmiyorum. Ancak şimdilik 2028 olarak görünen genel seçimler öncesinde her ikisinin de ciddi bir değişime, bunun için de cesur yol haritalarına ihtiyaçları olduğu çok açık.

Seçimi kaybeden tarafın, buradan bir çıkış yolu bulmak için değişime ihtiyaç duyması elbette çok doğal. Ancak kendisinin bile beklemediği sonuçlar alarak siyasi merkezde iddialı hale gelen CHP’nin zorlukları, “kazandı” başlığı altında çözülecek kadar sıradan değil.

Şimdilik tarafların hayli temkinli, dikkatli ve olup bitenden ders çıkarmaya yönelik beyanları ile idare etmek durumundayız. Yürümek isteyen fazlasını üretmek zorunda.

CHP VE YENİ SOSYOLOJİ

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in erken seçim talebinde bulunmayacaklarını açıklaması, belki de partisinin ihtiyaç duyduğu yol haritası için zamana ve daha fazla çabaya ihtiyaç duyduğunun yansıması. Kazandıkları yeni iller ve ilçelerle birlikte karşılaşacakları ”yeni sosyoloji”ye dair hazırlıklarının ne olduğu; mevcut zihin dünyalarının bunları ne düzeyde anlamaya yatkın olacağı önemli sorular.

Dahası, CHP kamuoyunun “bizim artık bir değil iki cumhurbaşkanı adayımız var” diyerek işaret ettiği Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın CHP çatısı altında olmak dışında birbirine hayli uzak siyasi kodları da, tek başına yol haritası çıkaracak imkanları sunmuyor.

Ertuğrul Özkök’ün kulaklarını çınlatacak kadar “pop sosyolog” tadında ortaya konan yaklaşımların da yakın geleceğe dair söyledikleri şimdilik bir çıkış ya da anlam üretmiyor CHP için.

Mesela diyorsanız; “AK Parti ve Erdoğan, memleketimizi daha dindar hale getirmek ve yaşam tarzlarını tekdüze hale getirmek için çabaladı. Ama yıllar geçtikçe Türkiye’de insanlar daha da sekülerleşti ve sonuçta mevcut iktidara dur dedi” diye özetlenebilecek tezlerin, tam da zamanın ruhuna uygun biçimde yüzeysel ve yetersiz olduğu ortada.

ÇIKIŞ HİKAYESİNİN TEMELİ

Gerçeği arayanlar için AK Parti’nin çıkış hikayesi iyi bir başlangıç olabilir. Refah ve Fazilet partilerinde yaşanan tecrübenin ardından AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yüklenen anlamlar, “ülkeyi daha dindar hale getirmek ya da yaşam tarzlarına savaş açmak” başlığında değildi. Şöyle özetlenebilir. Dindar insanların hak ve özgürlük mücadelesini siyasi merkeze taşımak, seslendirmek ve elbette çözüme kavuşturmak. Yanı sıra ise başka hayat tarzlarına saygı duymak ve onların kendilerini geliştirmelerine alan açıp destek olmak.

O dönem çok farklı kesimlerin desteğini alabilmelerinin temel dinamiklerinden biri, bu yöndeki yaklaşımlarının samimi bulunmasıydı.

Geçen zaman içinde Cumhurbaşkanı ve AK Parti iktidarlarının, değişerek bu yaklaşımlarını terk ettikleri, toplumu dindarlaşma yönünde baskı altında tuttukları iddiaları ise çoğunlukla geneli yansıtmayan bireysel örneklerden ya da abartılı tarif ve algılardan kaynaklanıyor. Öte yandan bu yöndeki şikayetlerin artmasının, ekonomik dengelerin parlak olduğu dönemlerin bitmesiyle ortaya çıkması da dikkate değer. Ekonominin yanı sıra ülke yönetimindeki bazı başlıklarda ortaya çıkan tartışmaların da bu alanı beslediği söylenebilir.

HIRSLI VE TAŞRALI MODERNLER

AK Parti’nin seküler bir yaşam tarzına istese de köklü bir müdahalede bulunma şansı yoktu. Çünkü kendisini Müslüman kimliği ile farklı yaşam tarzları arasında uzlaşmanın ve çok kullanılan ifadesiyle bir arada yaşama süreçlerinin mimarı olarak görüyordu. Bugün böyle bir tartışma söz konusu bile olamaz.

Bugün toplumun genelinde, özellikle de genç kuşaklarda bir “dindarlaşma” eğilimi olduğunu öne sürmek hayli cılız ve temelsiz bir iddia olur. Onun yerini, 200 yıllık hikayemizin her aşamasında olduğu gibi bir tutam dindarlık; ama taşralı olmanın ötesine geçemeyen, bir o kadar da hırsla talep edilen sekülerleşme, sevilen adıyla “modernleşme” çabası almış durumda.

Toplumun büyük bir bölümü bu tanımlardan haberdar olmasına bile gerek kalmadan böylesi bir hayata tutunmak için çırpınıyor. Bu bir yanıyla çözülme ve üzerinde konuşmaya fazlasıyla değer. Ama seçimlere dair tabloları açıklayıcı yanı da var elbette. Düne kadar hak ve özgürlükleri üzerinden haklı olarak tepki gösterdiği siyasi partilere kolayca oy verebilen seçmeni başka türlü anlamak kolay değil. İstanbul’da ya da Bursa’da etnik kimlik üzerine siyaset yapan partisini değil, merkezde gördüğü partiyi tercih eden Kürt seçmenin çabası da bu.

Siyasi merkezin iki yanında konuşlanan büyük partilerin (AK Parti ve CHP), bu yöndeki anlama çabalarına zaman ayırmadan, günü birlik yaklaşımlarla yol almasının bedeli gün geçtikçe daha da ağırlaşabilir.

QOSHE - AK Parti toplumu dindarlaştırdı mı? - Nasuhi Güngör
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

AK Parti toplumu dindarlaştırdı mı?

38 11
04.04.2024

Seçim sonuçlarının, birkaç cesur istisna dışında alabildiğince “ürkek” yaklaşımlarla tartışılması kayda değer doğrusu. Seçmenden son derece ağır bir mesaj alan AK Parti ve ilk defa onun karşısında birinci parti olan CHP, böyle bir çorak tartışma ortamında nereden nasıl beslenecekler bilmiyorum. Ancak şimdilik 2028 olarak görünen genel seçimler öncesinde her ikisinin de ciddi bir değişime, bunun için de cesur yol haritalarına ihtiyaçları olduğu çok açık.

Seçimi kaybeden tarafın, buradan bir çıkış yolu bulmak için değişime ihtiyaç duyması elbette çok doğal. Ancak kendisinin bile beklemediği sonuçlar alarak siyasi merkezde iddialı hale gelen CHP’nin zorlukları, “kazandı” başlığı altında çözülecek kadar sıradan değil.

Şimdilik tarafların hayli temkinli, dikkatli ve olup bitenden ders çıkarmaya yönelik beyanları ile idare etmek durumundayız. Yürümek isteyen fazlasını üretmek zorunda.

CHP VE YENİ SOSYOLOJİ

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in erken seçim talebinde bulunmayacaklarını açıklaması, belki de partisinin ihtiyaç duyduğu yol haritası için zamana ve daha fazla çabaya ihtiyaç duyduğunun yansıması. Kazandıkları yeni iller ve ilçelerle birlikte karşılaşacakları ”yeni sosyoloji”ye dair hazırlıklarının ne olduğu; mevcut zihin dünyalarının bunları ne düzeyde anlamaya yatkın olacağı önemli sorular.

Dahası, CHP kamuoyunun “bizim artık bir değil iki cumhurbaşkanı adayımız var” diyerek işaret ettiği Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın CHP çatısı altında olmak dışında birbirine hayli uzak siyasi kodları da, tek başına yol haritası çıkaracak imkanları........

© Habertürk


Get it on Google Play