Freud, "Rüyalar ruh dengemizi sağlayan, daracık gövdemize sıkıştırdığımız azgın tutkuları, taşkın yaşama ve eğlenme isteklerini, her çeşit özlemleri ara sıra boşaltıp ayarlayan emniyet supaplarıdır" diyor. Eflatun iyi insanı rüyaları üzerinden tarif ediyor: "İyi insan diye onlara denir ki, başkalarının gerçekten yaptığını onlar yalnız tasarlamakla, düşlemekle yetinirler..." Tom Waits'in "Rüya görürken hepimiz masumuz" diye mırıldanıyor o nefis şarkısında.

Ve ben tüm bunların ışığında ben, ‘azgın tutkularımın emniyet supabı var mı, iyi bir insan mıyım, masum muyum bilemiyorum. Çünkü rüya görüp görmediğimi bilmiyorum! Elbette, ‘bebekler gibi uyurken’, bir şeyler görüyorumdur ama benim sorunum (eğer bu bir sorunsa ki öyle görünüyor) rüyalarımı hatırlamıyorum.

Rüyalar için “Her birimizin her gece sahip olduğu bir kişisel sonsuzluk” diyen, İngiliz yazar J.W. Dunne'u bahsettiği ‘sonsuzluktan’ her sabah, ellerim bomboş dönüyorum.

“İnsan, rüyalar boyunca istikbaldeki yaşamın idmanını yapar” diyen Nietzsche haklıysa istikbalimi pek parlak görmüyorum ben!

“Ulan ben niye rüyalarımı hatırlamıyorum” diye dertlenmemin nedeni Nicolas Cage’in bu hafta vizyona giren filmi ‘Rüya Senaryo’ (Dream Scenario).

Yönetmenliğini Kristoffer Borgli’nin yaptığı filmde bir gece ansızın herkesin rüyasında gördüğü Prof. Paul Matthews’ü canlandırıyor Cage. Herkes nasıl ve neden Paul’ü rüyasında görüyor bilmiyoruz. Bildiğimiz gündelik hayatında ne öğrencilerinin, ne meslektaşlarının hatta kendi kızlarının bile dikkatini çekmeyen bu adamın her gece elini kolunu sallayarak insanların rüyalarında dolaşması... Rüya gibi başlayan ‘viral’ bir ün ve sonrasında ‘kabusa’ dönüşen bir hayat!

Film boyunca R.E.M.'in "Dünyanın çıldırdığını gördüğüm bir rüyanın acısını çekiyorum" dediği harika şarkısı çalıyordu kafamın içinde.

‘GÜNDÜZ GÖNÜLDE BİRİKEN GECE DÜŞTE AKSIRIR’

Rüyaları ‘büyük rüyalar, ortak rüyalar ve çocukluk dönemi rüyaları’ olarak üç gruba ayıran Jung rüyaların kaynağının bilinçdışı olduğunu söylüyor. Rüyalarımızda gördüğümüz semboller bilinçdışımızın bir yansımasıymış. (Bilinçdışımın bana nasıl oyunlar oynadığını bilmeyi çok isterdim ama tek bir rüyamı bile hatırlamıyorum!)

Bu evrensel sembolleri öğrenip, rüyalarımızda tanımladığımızda içşel benliğimize dair farkındalığımızın artacağını, ruhumuzun farklı kısımlarını birleştirerek bütünsel bir benliğe ulaşabileceğimizi belirtiyor Jung!

Herkesin rüyalarında ‘edepli’ bir şekilde dolaştığına inanmak isteyen Prof. Matthews’ü ‘bir eldiven gibi’ üzerine giyen Cage, gerçek hayatında gördüğü rüyaları pek hayra yormadığını, çok da önemsemediğini anlatıyor: “Ancak bazen rol aldığım filmde, bir karakteri nasıl yorumlayacağım, bir sahneyi nasıl oynayacağım konusunda strese girdiğimde rüyalarımdan yardım istiyorum. Sahneye takılıp kaldığım için gerilince yatağıma gidip o sahneyi düşlüyorum. Sonra rüyamda gördüklerimden performansıma aktarabileceğim kadar duyguyu alıp kullanıyorum.”

“Gündüz gönülde biriken gece rüyada aksırır” diyen Çinli bilge kimse Nicolas Cage’in bu yöntemini duysa kıs kıs gülerdi herhalde. Ama benim durumum ümitsiz maalesef gündüz gönlümde ne biriktirirsem biriktireyim gece ne aksırık ne tıksırık kütük gibi uyuyorum; rüya görüp hatırlamak bir rüya benim için!

KABUSLARI HATIRLAMAK ÇOK DAHA KOLAY

“Hayat bir rüya değildir ama rüyaya dönüşebilir” diyen Novalis’e sormak istiyorum “İyi de ben bu rüyaya dönüşen hayatı nasıl hatırlayacağım?”

Araştırmalara göre her gece ortalama 6-7 rüya görüyormuşuz. Uykumuz hızlı göz hareketi REM ve hızlı olmayan göz hareketi non-REM döngülerinden oluşuyormuş ve de rüyalar REM uykusundayken görülüyormuş.

Duke Üniversitesi’nden Dr. Jade Wu, “Rüya gördüğümüz sırada birkaç saniyeliğine de olsa uyanıp rüyayı düşündüğümüzde o rüyayı hatırlıyoruz” diyor. Özellikle sabahın erken saatlerinde, uyanmadan hemen önce (REM uykusunda) rüya gördüğümüzü ancak çoğu kez rüyaları gerçek hayatta yaşadıklarımız gibi hafızamıza kodlamadığımızı belirtiyor: “Rüyalarda daha az duygusal ayrıntı ve bağlamsal ipucları var. Rüyaları belleğe aktarmamız için gerekli zamanımız da çok az!"

Harvard Üniversitesi’nden Rebecca Robbins, genellikle iyi rüyalardansa kabusları hatırlamanın daha kolay olduğunu söylüyor: “Çünkü kabuslar size uykunuzdan sarsarak uyandırır. Tekrar uykuya dalmak için uğraşırken belki birkaç dakika belki de daha az bir süre kabusu düşünerek geçirirsiniz. İşte bu zaman o kabusu hafızanıza kaydetmenize yardımcı olur.”

RÜYALARI HATIRLAMAK NİYETİYLE UYKUYA DALIN

Robbins rüyaları hatırlamaya yattığınız odanın konforunun yardımcı olabileceğini söylüyor. Oda sıcaklığının 23 derece civarı olmasını öneriyor. Rüyaları hatırlamaya katkısı olacak bir diğer önemli etken rutin bir uyku düzeni oluşturmakmış: “Uykuya ne kadar çok zaman ayırır ve REM uykusu dönemlerini mümkün olduğunca sabit tutarsanız bu rüyaları hatırlamanıza yardımcı olur.”

Sabah gözünüzü açar açmaz, yataktan bir çırpıda kalkıyorsanız bu da rüyalarımızı hatırlamamamıza neden olabiliyormuş: “Hemen kalkmayın, telefonunuza uzanmayın... Bunlar az önce gördüğünüz rüyayla bağınız hızla keser.”

Rüyalarınınız hatırlayabildiğiniz kadarıyla da olsa birilerine anlatmak, paylaşmak belki başucunuzda bir kağıt kalemle not almak da onları hatırlamanız için yardımcı olabilir.

Dr. Jade Wu, beyninizi rüyaya hazırlamanın da rüyayı hatırlamak için önemli olduğunu söylüyor: “Rüyalarınızı hatırlama niyetiyle uykuya dalmak hatırlama oranınız artırabilir. Yatmadan önce kendinize ‘Yarın sabah uyandığımda rüyalarımı hatırlayacağım’ deyin.”

YAŞADIĞI HER ŞEY BİR RÜYAYIDI BELKİ DE!

‘Rüya Senaryo’ filminde bazı insanların aniden, bir adamı rüyalarından görmelerinin nedeni hiç açıklanmıyor. Gerçek hayatta görünmeyen, rüyalarda vazgeçilemeyen, akıllara kazınan Dr. Paul Matthews, Jung’un bahsettiği kolektif bilinçdışımızın bir yansıması gibi.

Film son bölümde tuhaf ve de korkutucu bir rüyadan uyanmış sağa sola yalpalayan, uyku sersemi bir hale bürünse de insanın kafasının için de dolaşmaya devam ediyor.

Kendi adıma Borges’ten dinlediğim, gece rüyasında bir kelebek olduğunu gören ama sabah uyandığında rüyasında kelebek olduğunu gören bir kral mı yoksa rüyasında kral olduğunu gören bir kelebek mi olduğuna karar veremeyen ‘Kral’ın öyküsünü hatırlattı.

Zavallı Dr. Paul Matthews’ün yaşadıkları bir rüya mıydı (kabus daha doğru olur belki de)

Neden olmasın belki o da benim gibi gördüğü rüyaları hatırlamamaktan mustariptir.

QOSHE - Rüyalarımı hatırlayamıyorum, yoksa bütün bunlar bir rüya mı? - Kadir Kaymakçı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Rüyalarımı hatırlayamıyorum, yoksa bütün bunlar bir rüya mı?

15 0
26.01.2024

Freud, "Rüyalar ruh dengemizi sağlayan, daracık gövdemize sıkıştırdığımız azgın tutkuları, taşkın yaşama ve eğlenme isteklerini, her çeşit özlemleri ara sıra boşaltıp ayarlayan emniyet supaplarıdır" diyor. Eflatun iyi insanı rüyaları üzerinden tarif ediyor: "İyi insan diye onlara denir ki, başkalarının gerçekten yaptığını onlar yalnız tasarlamakla, düşlemekle yetinirler..." Tom Waits'in "Rüya görürken hepimiz masumuz" diye mırıldanıyor o nefis şarkısında.

Ve ben tüm bunların ışığında ben, ‘azgın tutkularımın emniyet supabı var mı, iyi bir insan mıyım, masum muyum bilemiyorum. Çünkü rüya görüp görmediğimi bilmiyorum! Elbette, ‘bebekler gibi uyurken’, bir şeyler görüyorumdur ama benim sorunum (eğer bu bir sorunsa ki öyle görünüyor) rüyalarımı hatırlamıyorum.

Rüyalar için “Her birimizin her gece sahip olduğu bir kişisel sonsuzluk” diyen, İngiliz yazar J.W. Dunne'u bahsettiği ‘sonsuzluktan’ her sabah, ellerim bomboş dönüyorum.

“İnsan, rüyalar boyunca istikbaldeki yaşamın idmanını yapar” diyen Nietzsche haklıysa istikbalimi pek parlak görmüyorum ben!

“Ulan ben niye rüyalarımı hatırlamıyorum” diye dertlenmemin nedeni Nicolas Cage’in bu hafta vizyona giren filmi ‘Rüya Senaryo’ (Dream Scenario).

Yönetmenliğini Kristoffer Borgli’nin yaptığı filmde bir gece ansızın herkesin rüyasında gördüğü Prof. Paul Matthews’ü canlandırıyor Cage. Herkes nasıl ve neden Paul’ü rüyasında görüyor bilmiyoruz. Bildiğimiz gündelik hayatında ne öğrencilerinin, ne meslektaşlarının hatta kendi kızlarının bile dikkatini çekmeyen bu adamın her gece elini kolunu sallayarak insanların rüyalarında dolaşması... Rüya gibi başlayan ‘viral’ bir ün ve sonrasında ‘kabusa’ dönüşen bir hayat!

Film boyunca R.E.M.'in "Dünyanın çıldırdığını gördüğüm bir rüyanın acısını çekiyorum" dediği harika şarkısı çalıyordu kafamın içinde.

‘GÜNDÜZ GÖNÜLDE BİRİKEN GECE DÜŞTE AKSIRIR’

Rüyaları ‘büyük rüyalar, ortak rüyalar ve çocukluk dönemi rüyaları’ olarak üç gruba ayıran Jung rüyaların kaynağının bilinçdışı olduğunu söylüyor. Rüyalarımızda gördüğümüz semboller bilinçdışımızın bir yansımasıymış.........

© Habertürk


Get it on Google Play