Bebekken çok ağladığımı anlatırdı annem... Ve ne zaman o ilk günlerden bahsetse yüzünde ekşimtırak bir ifade belirirdi. Birkaç günlük bir bebek olarak çok fazla yapacak bir şeyim olmadığını düşündüğümden, “Bebek dediğin ağlar...” diye ukalalık ettiğimde annem, kundağa sarılı, beşiğinde rutin ağlamalarından biriyle meşgul beni, ilk göz ağrısı ‘Bebek Kadir’i, susayım diye nasıl yüzükoyun çevirdiğini hatırlatırdı: “Lohusalık mı biliyorduk evladım, lohusalıktanmış o tahammülsüzlüklerim...”

Önceki gün Gupse Özay’ın ‘Lohusa’ filmini izlerken anneciğime hak verdim!

Sadece hak vermedim, kadınların anne olduktan sonra, birkaç hafta süren bir dönem olarak bildiğim ‘lohusalık’ ile ilgili aslında hiçbir şey bilmediğimi fark ettim.

Lohusalık hakkında birazcık araştırma yapınca doğum sonrası kadınların yüzde 15’inde görülen bir depresyon olduğunu ve ‘hayatlarının en mutlu anı’nda, anne olduklarında, depresif bir ruh hali içinde bulundukları için gizli gizli suçluluk duyan, bu zor dönemini etrafa gülücükler saçarak saklamaya çalışan birçok kadın için kabus gibi geçtiğini öğrendim!

Gupse Özay işte annelerin (babaların da) bu zor döneminden, 118 dakika boyunca kah yüzünüzde bir tebessüm kah kahkahalarla izleyeceğiniz, ‘Lohusa şerbeti’ gibi bir bir komedi filmi çıkarmış...

ANNE-BABALAR İÇİN NOSTALJİK BİR BELGESEL

Hollywood’da doğum sonrası depresyonuyla ilgili çekilen filmler arasında psikolojik gerilim türü dikkat çekiyor... Doğrusu lohusalık depresyonu süreciyle ilgili okuduklarımın kafamda yarattığı imaj da tam bir korku filmi oldu benim için! Değişen hormonlar, uykusuzluk, görülen sanrılar, ani ağlamalar, bebekle duygusal bağ kuramama endişesi, ‘Ben niye mutlu değilim suçluluk duygusu’ ve sadece anne için değil baba ve ailenin diğer üyeleri için de bir dolu tuhaf durum...

Gupse Özay tüm tuhaf durumları bir komedi malzemesi olarak ele alıp gayet güzel geliştiriyor filmde...

İlk kez anne olan Burcu’nun (Gupse Özay) “Ben asla lohusa depresyonuna girmem” iddiasının ardından o dönemde yaşanacak ne kadar depresif durum varsa yaşaması, eşi Onur’un (Onur Gürçay) “Benlik bir durum yok!” diyerek eşinin yaşadıkları karşısında kıçını dönüp uyumasını sanırım anne-babaların çoğu eğlenceli, nostaljik bir ‘belgesel’ olarak izleyecektir.

Çocuk sahibi olmayı düşünenlerse ‘lohusalık’ dönemiyle ilgili görüp görebilecekleri en eğlenceli ‘kamu spotu...’ olarak perdeden gözlerini alamayacaklardır.

KOMİK SAHNELER PEŞİ SIRA AKIP GİDİYOR

Kentin en iyi organizatörü Burcu’nun lohusalık döneminde bir yandan bebeğiyle bir yandan da en yakın arkadaşı Fulya’nın (Esra Ruşan) düğününün organizasyonuyla ilgilenmesi ortaya peşi sıra akıp giden komik sahneler çıkartıyor.

Kendi adıma Fulya’nın kınası, kız isteme sırasında yaşananlar özellikle de gecenin sonunda ortaya çıkan fotoğraflar, Alkarası sahnesi, Onur’la Burcu’nun bebeği uyutmaya çalıştıkları anlar çok komikti.

‘AİLE KOMEDİSİ’NİN YILDIZI GUPSE ÖZAY

İki çocuk babası olarak ‘lohusalık’ dönemi konusunda engin bir tecrübeye sahip yönetmen Kıvanç Baruönü tıkır tıkır işleyen, temposu düşmeyen tertemiz bir film çekmiş.

Onur Gürçay çok ‘sevimli’ bir baba olmuş... Bu film onun yeni komedilerinin habercisi bence. Esra Ruşan ve Hazal Türesan perdede ışıldıyorlardı. Aslına bakarsanız filmi izlerken Gupse Özay, Esra Ruşan ve Hazal Türesan üçlüsünü perdede ya da TV’de bir projede yeniden görmenin çok keyifli olacağını düşündüm film boyunca. Neden şöyle yerli ‘Sex and The City’ tadından bir film olmasın bu üçlüden...

Filmin yaratıcısı Gupse Özay’ın, hem kalemi hem oyunculuğuyla sinemamızdaki kadın komedyenler arasında özel bir yeri var bence. Görümceler, eltiler, lohusalık derken ‘aile’ komedisi alanında gittikçe ustalaşıyor. (Ustalık demişken Özay’ın Christopher Nolan’la aynı gün doğduğunu belirteyim;) Özay’ın ‘büyük hikayeler’in anlatılmaya çalışıldığı bir ortamda çoğumuzun günlük hayatında, kendi ailesinde, sağında solunda yaşanan ‘komik’ durumları beyazperdeye taşıması da takdire şayan...

‘Lohusa’ seyircisine karşı dürüst ve vadettiği tebessümü dudakların kenarına kondurmayı başaran bir film.

Keşke annemle izleyebilseydim...

QOSHE - Keşke annemle izleyebilseydim: 'Lohusa' - Kadir Kaymakçı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Keşke annemle izleyebilseydim: 'Lohusa'

53 0
21.01.2024

Bebekken çok ağladığımı anlatırdı annem... Ve ne zaman o ilk günlerden bahsetse yüzünde ekşimtırak bir ifade belirirdi. Birkaç günlük bir bebek olarak çok fazla yapacak bir şeyim olmadığını düşündüğümden, “Bebek dediğin ağlar...” diye ukalalık ettiğimde annem, kundağa sarılı, beşiğinde rutin ağlamalarından biriyle meşgul beni, ilk göz ağrısı ‘Bebek Kadir’i, susayım diye nasıl yüzükoyun çevirdiğini hatırlatırdı: “Lohusalık mı biliyorduk evladım, lohusalıktanmış o tahammülsüzlüklerim...”

Önceki gün Gupse Özay’ın ‘Lohusa’ filmini izlerken anneciğime hak verdim!

Sadece hak vermedim, kadınların anne olduktan sonra, birkaç hafta süren bir dönem olarak bildiğim ‘lohusalık’ ile ilgili aslında hiçbir şey bilmediğimi fark ettim.

Lohusalık hakkında birazcık araştırma yapınca doğum sonrası kadınların yüzde 15’inde görülen bir depresyon olduğunu ve ‘hayatlarının en mutlu anı’nda, anne olduklarında, depresif bir ruh hali içinde bulundukları için gizli gizli suçluluk duyan, bu zor dönemini etrafa gülücükler saçarak saklamaya çalışan birçok kadın için kabus gibi geçtiğini öğrendim!

Gupse Özay işte annelerin (babaların da) bu zor döneminden, 118 dakika boyunca kah yüzünüzde bir tebessüm kah kahkahalarla izleyeceğiniz, ‘Lohusa şerbeti’ gibi bir bir komedi filmi çıkarmış...

ANNE-BABALAR İÇİN NOSTALJİK BİR BELGESEL

Hollywood’da doğum sonrası........

© Habertürk


Get it on Google Play