Benim hayatım sürprizlerle dolu. Değişiklikleri ve farklı işler yapmayı seviyorum. Artık belli bir yaşa ulaştığım için bazıları gibi bir kenara çekilip emekli hayatı sürdürmek, benim mizacıma uygun bir davranış asla değil. Belki inanmayacaksınız ama hala gençliğimdeki öğretme ve öğrenme heyecanını yaşıyorum ve sürekli yeniliklerin peşinden koşuşturmaya devam ediyorum.

Akademisyenliğimin önemli bir bölümü Fırat Üniversitesinde geçti. Emeklilik yaşımın dolmasını 1 yıl kala ani bir kararla Maltepe Üniversitesinde akademisyenliğe başladım. Maltepe Üniversitesi benim için bir ortam ve yeni bir çevre idi. Maltepe Üniversitesinin muhteşem kampusu, bana büyük bir mutluluk veriyordu. Büyük bir zevkle koridorları boş olan kampusa gidiyordum. Çünkü pandemi (COVID) nedeniyle öğrencilere hasret idik. Derslerimizi uzaktan öğretim yöntemleri ile sürdürmek zorunda kalmıştık.

Uzun yıllar küçük bir ilde (Elâzığ) görev yaptıktan sonra, aniden çok büyük bir mega kente (İstanbul’a) taşınınca ve ayrıca bir devlet üniversitesinden bir vakıf üniversitesine geçince, bu değişim daha önceki bazı alışkanlıklarımı bırakmamı gerektirmişti. Elazığ’da en uç bir mahalleden Üniversiteye gitmek en fazla 20 dakika gerektirirken, İstanbul’da kampusa gelebilmek için saatlerini yolda âtıl geçirenler var.

Öğrenci-hoca ilişkilerinde de çok farklı davranışlarla karşılaştım. Vakıf üniversitelerinde öğrenci sorunları ve istekleri ile daha çok ilgilenir olmuştum. Öğrenci memnuniyetini en yüksek seviyelerde tutmak durumunda kalmıştım. Öğrencilerin çok ilgisiz ve anlamsız sorularına dahi eposta üzerinden sayfalar dolusu cevaplar yazdığım oluyordu.

Yaşayan nüfusun büyüklüğü ve özellikle batı illerinde ikamet eden ailelerin çocuklarını doğuya göndermeme eğilimleri gibi nedenlerle, İstanbul’daki Vakıf Üniversitelerini tercih eden öğrencilerin üniversiteye yerleştirme sıralamaları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki köklü birçok devlet Üniversitesinden daha iyi idi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki bölümlerin önemli bir bölümü kontenjanlarını dolduramazken, vakıf üniversitelerindeki öğrencilerin ödedikleri harçlar çok yüksek olmasına karşın, birçoğu kontenjanlarını doldurabiliyordu.

Vakıf üniversitelerine harç ödedikleri için bazı öğrenciler daha tavizkar bir muameleye tabi tutulacakları yanılgısına düşebilmektedir. Ancak hocaların kararlı davranışları sonrasında, vakıf üniversitelerindeki öğrenciler, para vermiş olanın farklı bir muamele görmelerine yeterli olmayacağını zamanla anlıyorlar.

Bizim Üniversite öğrenciliği yıllarımızda hocaların koridorlarında dolaşmak büyük cesaret gerektiriyordu. O dönemlerdeki hocaların bir kısmı, öğrenci taleplerini hiç dikkate almazlardı. Yüreğin yetiyorduysa, hocayı şikâyet et! Ama şimdi artık öğrenciler daha bilinçli ve özgüvenleri çok daha yüksek diyebilirim. Sınavlarda düşük not alanlar, sınav sonrasında kendi cevaplarının ne olduğunu bile araştırmaya gerek duymadan, hemen dersin hocasına sorgulayıcı eposta gönderebiliyor, hocayı bir üst makama şikâyet edebiliyor ve hatta işin içerisine öğrenci velilerinin girdiği olaylar dahi olabiliyor.

Daha ilk yarıyılda birkaç öğrenci sınavlarda düşük not aldıkları için beni hem dekana hem de rektör yardımcısına şikâyet etmişlerdi. Tabi bu tür şikayetler sonrasında zaman harcayıp şikâyet konusunda açıklayıcı bilgiler vermek durumuyla karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Tahminime göre bazı öğrenciler de üniversiteye gelen yeni hocaları denemek isteyebiliyorlar. Ama bir süre sonra hocanın tarafsız ve şeffaf olduğunu, kural ve ilkeler doğrultusunda davrandığını fark ettiklerinde, bu şikâyet alışkanlıklarının fayda sağlamayacağını ve hoca-öğrenci ilişkilerini zedelediğinin farkına varabiliyorlar.

İstanbul’daki yeni bazı vakıf üniversitelerin mekanları çok sınırlı. Apartman Üniversiteleri bulunuyor. İstanbul’daki öğrenci havuzu büyük olduğu için de bu apartman üniversiteleri de yeterli öğrencilere sahip olabiliyorlar. Öğrenciler ve velileri artık sorgulayıcı, araştırıcı ve öğrencileri geleceklerini en iyi hangi üniversitelerle sağlayacağını yakından takip ediyorlar. Bunun sonucu olarak da kaliteden taviz vermeyen, öğrencisine alt yapısı uygun kampuslarda eğitim-öğretim verebilen ve öğrenci-hoca ilişkisini dengeli tutabilen üniversiteler amaçlarına ulaşabilecekken, bu koşulları sağlayamayanlar ise sektörden çekilme tehdidi ile karşı karşıya kalabilecekler.

QOSHE - ÜNİVERSİTELERDE HOCA-ÖĞRENCİ İLİŞKİLERİ - Prof. Dr. Asaf Varol
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

ÜNİVERSİTELERDE HOCA-ÖĞRENCİ İLİŞKİLERİ

3 13
10.03.2024

Benim hayatım sürprizlerle dolu. Değişiklikleri ve farklı işler yapmayı seviyorum. Artık belli bir yaşa ulaştığım için bazıları gibi bir kenara çekilip emekli hayatı sürdürmek, benim mizacıma uygun bir davranış asla değil. Belki inanmayacaksınız ama hala gençliğimdeki öğretme ve öğrenme heyecanını yaşıyorum ve sürekli yeniliklerin peşinden koşuşturmaya devam ediyorum.

Akademisyenliğimin önemli bir bölümü Fırat Üniversitesinde geçti. Emeklilik yaşımın dolmasını 1 yıl kala ani bir kararla Maltepe Üniversitesinde akademisyenliğe başladım. Maltepe Üniversitesi benim için bir ortam ve yeni bir çevre idi. Maltepe Üniversitesinin muhteşem kampusu, bana büyük bir mutluluk veriyordu. Büyük bir zevkle koridorları boş olan kampusa gidiyordum. Çünkü pandemi (COVID) nedeniyle öğrencilere hasret idik. Derslerimizi uzaktan öğretim yöntemleri ile sürdürmek zorunda kalmıştık.

Uzun yıllar küçük bir ilde (Elâzığ) görev yaptıktan sonra, aniden çok büyük bir mega kente (İstanbul’a) taşınınca ve ayrıca bir devlet üniversitesinden bir vakıf üniversitesine geçince, bu değişim daha önceki bazı alışkanlıklarımı bırakmamı gerektirmişti. Elazığ’da en uç bir mahalleden Üniversiteye gitmek en fazla 20 dakika gerektirirken, İstanbul’da kampusa gelebilmek için saatlerini yolda âtıl geçirenler var.

Öğrenci-hoca ilişkilerinde de çok farklı davranışlarla karşılaştım. Vakıf üniversitelerinde öğrenci sorunları ve istekleri ile daha çok ilgilenir olmuştum.........

© Günışığı Gazetesi


Get it on Google Play