Şu 90’lı yılları hatırlıyorum da...

Oldukça gençtik, kanımız yukarıya doğru akıyor, uçan kuştan yol istiyorduk.

Milli ve manevi hassasiyetlerimiz zirvedeydi.

Dünya coğrafyasının neresinde bir mazlum kanı akıyorsa yüreğimiz orada kanıyor, nerede bir zulüm varsa içimiz orada yanıyordu.

Ruslarla Çeçenler arasında geçen Grozni Muharebesinde Son Dakika haberiyle Grozni’nin düştüğünü öğrenir öğrenmez bulunduğumuz Harput’tan aşağı nasıl inip binlerce insanı çay ocaklarından dışarıya nasıl çıkartarak PTT Meydanından Öğretmenevi önüne kadar yürüyüp tepkimizi dünya kamuoyuna nasıl duyurduğumuzu dün gibi hatırlıyorum.

Sadece Çeçenistan mı; Doğu Türkistan’daki soydaşlarımız için de dökülürdük sokaklara, Afganistan’daki mücahitler için de Filistin’de sapanla tanklara karşı İsrail askerlerinin gözünü çıkartan Filistinli gençler için de...

Hele o adına post modern darbe denilen 28 Şubat sürecinde yaşadıklarımız ve mevcut hükümetlere yaşattıklarımız yok muydu?..

İnim inim inliyordu meydanlar, uyku haram olmuştu dönemin hükümetine.

Milli bir duruşumuz vardı ve bu duruşu bize o dönemin manevi dinamikleri kazandırmıştı.

Onların birçoğu da zaman zaman bizlerle meydanlara iner bizleri heyecanlandırırlardı.

Meydanlara inmeyenler de mevcut hükümetlerin zulmünden korkmaz camilerde tekkelerde bas bas haykırır bu zulümlere seyirci kalan mevcut yöneticileri telin eder dilsiz şeytan olmazlardı.

Şimdi İslam Coğrafyası o günlerden çok daha zor günler yaşıyor.

Doğu Türkistan’daki soydaşlarımıza uygulanan zulümlerin haddi hesabı yok.

Filistin eskisinden daha çok kan ağlıyor.

Mescid-i Aksa mahzun, Gazze kan gölü.

Gazze’li kadınlar çocuklar ateş toplarının altında açlıktan ölüyor.

Hele şu müdrik olduğumuz mübarek Ramazan günlerinde Gazze’de yaşanan mezalimi gördükçe, açlıktan toprağa düşen minik canları ekranlardan seyrettikçe insanlığımızdan utanır hale geldik.

Utanması gerekenlere rağmen utanır hale geldik.

90’lı yılların alimleri, mollaları, şeyhleri, hacıları, hocaları dut yemiş bülbüle dönmüş, oturdukları postlarının üzerinden sadece dua etmekle kifayet ediyorlar da hiç birinin aklına mevcut hükümete; “Şu İsrail’le olan ticari ilişkileri bitirin” yönünde bir ültimatom vermek gelmiyor.

Sözde dini STK’lar, cemaatler neredeyse her gün eylemler yapıp, yürüyüşler düzenliyorlar da yaptıkları konuşmalarda Yahudi mallarına boykot çağrısından ileri gidemiyorlar.

90’lı yıllarda dünya coğrafyasında yaşanan zulümlere karşı aksiyon almayan dönemin hükümetlerini acımasızca eleştirenler zulümlere sessiz kalanlar için; “Yatacak yeriniz yok, be hey zalimler” diyorlardı.

Aradan yıllar geçti yatacak yeriniz yok dedikleri zalimler tarih oldu.

Hükümetler değişti, yönetimler değişti ama yaşanan zulümler değişmediği gibi artarak devam etti.

Değişen tek şey oldu ilimizde ve ülkemizde.

Dönemin hükümetlerini yatacak yeriniz yok diye uyaranlar, dillerini yuttular.

Kimileri yaşanan zulümlere karşı dengeli sürdürüyor konumlarını…

Etrafındakilere Gazze için bir şeyler yapalım diyerek dua ve niyaz seremonileri düzenliyorlar, bir taraftan da hükümet ağzıyla konuşup İsrail’e hiddetlenip lanetliyorlar.

Kimileri de dostlar beni alış verişte görsün der gibi yürüyüşler tertipleyip programlar düzenliyorlar.

Ama hiç birinin aklına ne hikmetse İsrail’le ticari ilişkilerini sürdüren hükümete; “Siz ne yapıyorsunuz ya; bu işler böyle bağırıp çağırmakla olmaz, icraat lazım icraat.” Demek gelmiyor.

Dolayısıyla düşünmeden edemiyorum: acaba diyorum, şu an hükümette AK Parti değil de bir başka parti olmuş olsaydı bu hacılarımız, hocalarımız, şeyhlerimiz mollalarımız yine böyle pısırık, yine böyle durumu idare eden, yine böyle dualarla niyazlarla günü kotaran rollerde mi olurlardı?

Devir değişti devran döndü.

O yıllarda bizlere; “Sessiz kalırsanız yatacak yeriniz olmaz” diyen softalara şimdi biz sesleniyoruz: Filistin kan ağlıyor, Gazze ağır yaralı ve siz durumu dualarla idare ediyorsunuz da Gazze’de cehennemi yaşatan İsrail’le ticari ilişkilere dur demeyen hükümete gık bile diyemiyorsunuz.

Oturacak postunuz var ama yatacak yeriniz yok bilesiniz.

QOSHE - Yatacak Yeriniz Yok Bilesiniz - M. Nafiz Koca
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yatacak Yeriniz Yok Bilesiniz

16 1
20.03.2024

Şu 90’lı yılları hatırlıyorum da...

Oldukça gençtik, kanımız yukarıya doğru akıyor, uçan kuştan yol istiyorduk.

Milli ve manevi hassasiyetlerimiz zirvedeydi.

Dünya coğrafyasının neresinde bir mazlum kanı akıyorsa yüreğimiz orada kanıyor, nerede bir zulüm varsa içimiz orada yanıyordu.

Ruslarla Çeçenler arasında geçen Grozni Muharebesinde Son Dakika haberiyle Grozni’nin düştüğünü öğrenir öğrenmez bulunduğumuz Harput’tan aşağı nasıl inip binlerce insanı çay ocaklarından dışarıya nasıl çıkartarak PTT Meydanından Öğretmenevi önüne kadar yürüyüp tepkimizi dünya kamuoyuna nasıl duyurduğumuzu dün gibi hatırlıyorum.

Sadece Çeçenistan mı; Doğu Türkistan’daki soydaşlarımız için de dökülürdük sokaklara, Afganistan’daki mücahitler için de Filistin’de sapanla tanklara karşı İsrail askerlerinin gözünü çıkartan Filistinli gençler için de...

Hele o adına post modern darbe denilen 28 Şubat sürecinde yaşadıklarımız ve mevcut hükümetlere yaşattıklarımız yok muydu?..

İnim inim inliyordu meydanlar, uyku haram olmuştu dönemin hükümetine.

Milli bir duruşumuz vardı ve bu duruşu bize o dönemin manevi dinamikleri kazandırmıştı.

Onların birçoğu da zaman zaman bizlerle meydanlara iner bizleri heyecanlandırırlardı.

Meydanlara inmeyenler de mevcut hükümetlerin zulmünden korkmaz camilerde tekkelerde bas bas haykırır bu zulümlere seyirci kalan mevcut........

© Günışığı Gazetesi


Get it on Google Play