Son Güncellenme Tarihi: Ocak 25, 2024 / 07:00

Rakip ceza sahasında topla buluşma rakamla 70, yazıyla yetmiş, atılan şut sayısı 30… Süper lig tarihi rekoru… Gol yok… Şaka gibi, bu kadar baskın oynayıp, oyuna hakim olup, bu kadar çok pozisyon üretip, gol atamamak inanılır gibi değil. “Fred’siz olmuyor” da denemez bu maç için, çünkü gol vuruşu dışında her şey var sahada. “Büyü var” diyenlere de inanmayın, bir beceriksizlik var…

Başakşehir maçı öncesi en önemli mesele Fred’in yokluğunda orta sahanın nasıl düzenleneceği idi. Macera aramayı sevenler Ferdi’yi ya da İrfan Can’ı öneriyor, ancak sakin kalabilenler, Kruniç’in alındığını hatırlatıp, İsmail Yüksek’le ikisini yan yana yazıyorlardı. İsmail Kartal’ın da fantezi peşinde olmadığı ilk 11 açıklanınca anlaşıldı. İsmail- Kruniç ikilisi, orta saha merkezdeydi ama hemen arkalarında Bonucci’nin yerine Serdar Aziz vardı. Bonucci ağrıları nedeniyle maç kadrosu dışında kalmıştı. İlk 11’in sorunlu olmadığı maç başlayınca anlaşıldı. Aslında Fenerbahçe’de kimin oynadığının çokta önemi olmaması gerekir.

Özellikle kadrolar arasındaki güç dengelerine baktığında kimin oynadığına çok kafa yormamak gerekiyor yeter ki takım ve hoca kendine güvensin.

İlk 15 dakika Fenerbahçe’nin önde yoğun baskısıyla geçti.Önde baskı başarılıydı ancak Başakşehir kapandığı için net pozisyon üretmekte zorlandı Fenerbahçe. Geride kapanan ve sık sık da faul yaparak Fenerbahçe’yi durdurmaya çalışan Başakşehir oyunun temposunu da düşürmeye uğraştı. Buna karşılık İsmail Kartal da sık sık oyuncularını tempoyu yükseltmeleri için uyardı. Nitekim ilk yarının son 20 dakikasında Fenerbahçe tek kale hatta neredeyse büyük oranda rakip ceza sahası içinde ve çevresinde oynadı.

Bu dakikalarda Fenerbahçe’nin Fred’i aramadığını söylemek zor. İsmail ve Dzeko zaman zaman geri çekilerek bu eksikliği gidermeye çalıştı, etkili de oldu. Sol kanatta Tadiç ve Ferdi’nin de gayretleriyle çok sayıda pozisyon da üretildi, şut da atılabildi. Ancak kaleci Volkan Babacan’ın da hakkını yememek lazım. En az üç-dört pozisyonda müthiş refleks göstererek gole izin vermedi.

Dzeko enteresan bir dönem yaşıyor. Sahada yaptığı hemen her şey çok doğru bir santrafor. Orta sahaya gelip, top taşıması, kanatları yönlendirmesi, kanatlar top dağıtması, arkadaşlarına pozisyon üretmesi… Hepsi başarılı. Pozisyona girmesinde, ceza sahasında pozisyon almasında da hiç sorun yok. Tek sorun bir kaç haftadır son vuruşlarının bir türlü gol olmaması. Dzeko’yu eleştirmek zor ama böyle kabullenmesi de zor.

Fenerbahçe’nin bir diğer eksikliği ise etkili duran top kullanımı. Aslında sadece bu maç değil, sezon başından beri Fenerbahçe duran toplarda tehlikeli olamıyor, gol bulamıyor. Hiçbir şey olmasa şu kornerlere çalışmak lazım.

İlk yarının son dakikalarında Başakşehir on kişi kalmasına rağmen İsmail Kartal ikinci yarıya oyun planı ve oyuncu değiştirmeden çıktı.

Eksilen Başakşehir 1-9 dizilip ceza sahasına yığılınca ilk yarının kopyasını izlemeye başladık. Bu sene erken gole alışan, son haftalarda da çok gol atan Fenerbahçe gol atamadıkça sinirleri bozuldu, gerildi, zaman zaman gereksiz telaş pozisyon üretimine bile engel oldu.

Kruniç ve Serdar Aziz’in bile şutlarını çıkarmayı başaran Volkan Babacan bu sezonun gol kurtarış rekorunu kırdı kendi adına. İsmail Kartal ilk hamle olarak Batshuayi ve Cengiz’i oyuna alırken, İrfan Can ve İsmail Yüksek’i çıkardı. Neden ofansif anlamda katkısı zayıf kalan, rakibin eksilmesi nedeniyle defansif anlamda çok da ihtiyaç kalmayan Mert Müldür’ü neden çıkarmadı, bilinmez.

Bir bilinmeyen de Lincoln’ü iki maçtır tercih etmemesi, Tadiç’in yerine Emre Mor’u sol açığa alması. Vardır bir bildiği diyelim. Bu kadar gol sıkıntısı çekerken Umut Nayır’ın gönderilmesine evet demesi de ayrı blir soru işareti.

İsmail Yüksek çıkınca, Başakşehir hocası Çağdaş Atan fizikli Keny’i oyuna alarak kontratak aradı. Çağdaş Atan’ın tek yaptığı da buydu.

Volkan Babacan dışında hiçbir Başakşehirli’nin fazla üzülmeye hakkı yok bu mağlubiyete. Galatasaray’dan 7 yerken, Trabzon’dan 5 yerken kılı kıpırdamayan Başakşehirliler bugün doksan dakika, ceza sahasına kapanıp, ölümüne oynarken ne kazanacaklarını düşünüyorlardı acaba?

Ümit SEZGİN

Tribünün Muhalefet Şerhi

ŞANSSIZLIK REKORU

Bu sene rekorlar kıran Fenerbahçe, dün akşam da birden fazla rekor kırdı. Opta istatistikleri tutulmaya başladığından beri Türkiye liginde rakip ceza sahasında en fazla topla buluşulan maçtı dün, 71 top ile… Aynı zamanda da gol kaçırma rekoru da kırmıştır herhalde. Yani bu kadar çok rakip ceza sahasında topla buluşup, yüzde 64 topla oynayıp, 32 orta yapıp ve 3.15 gol beklentisi yaratıp maçı 0-1 kazanmak da bir çeşit rekor olsa gerek. Fenerbahçe, dün akşam futbol adına ne yapması gerekiyorsa fazlasıyla yaptı ama bir türlü aradığı golü bulamadı. Batshuayi penaltı atışında topa doğru gelirken sanırım milyonlarca Fenerbahçe taraftarının yüreği duracak gibiydi. Nasıl olmasın, bu kadar adaletsizliğin, kayırmacılığın olduğu bir ligde, hala lidersin ve şiir gibi bir futbol oynuyorsun lakin dakika 90 ve skor sıfır sıfır. Bakın tek başına 3.15 gol beklentisi bile çok büyük başarı. Normal şartlarda böyle bir istatistikten 4-5 gol çıkarılması gerekir. Samsunspor maçında da benzeri olmuştu aslında. Hadi o gün fırsat kollayanlar faturayı İsmail Kartal’a kesmişti ama dün akşam maç 0-0 bitse kime kızabilirsin ? Daha ne yapsın bu teknik direktör? Hatta bu oyuncular da daha ne yapsın? Herkes muazzam bir özveri ve hırsla oynuyor, arzu var, hırs var, dostluk var tek eksik bir türlü o topu kaleye sokamamak. Bu iş böyle devam etmez, kimse merak etmesin. Fenerbahçe farklı galibiyetlerine kaldığı yerden çok yakında devam eder. Bu kadar emin konuşma sebebim ise çok basit; Fenerbahçe’nin iyi oyunu değişmedi. Sadece şanssız, pozisyonları gole çeviremiyor. E yarın bu şanssızlık bittiğinde, kaldığımız yerden farklara devam edeceğiz. Dün tüm oyuncular muazzam oynadıysa da Ferdi’ye çok ayrı bir parantez açmak lazım. Hem oyun içinde bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ile, hem hatasız muazzam futboluyla hem de penaltı kullanılmadan önce, penaltı noktasında adice kazı yapmaya çalışan rakip futbolculara fırsat vermeyerek bir kez daha ne kadar büyük bir oyuncu olduğunu gösterdi. Sahi rakip demişken, nasıl bir hırs ve azimle oynadılar ya? Sanırsın şampiyonluk maçına çıkmışlar. Hele Deniz Türüç, arkadaş dün akşam kırmızı kart görmemen bir mucizeydi.. Sana başka türlü kendimi ifade edemiyorum maalesef. Ama şunu söyleyim, bu hırsını her maçında bekliyoruz. Neyse, biz kendimize bakalım, her maç fark atan Fenerbahçemiz skor olarak biraz bizi üzse de oyunu kaldığı yerden devam. Biz bu gece LİDER olarak çok rahat uyuyoruz, gerisini onlar düşünsün.

İbrahim CAN

1962 yılında Erzincan’da doğdu. İlk ve ortaokulu Ankara’da okuduktan sonra Bursa Işıklar Askeri Lisesi’ni ve Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nu bitirdi. Cumhuriyet gazetesi ve Ulusal Basın Ajansı’nda çalıştı.
Gazete Pencere’de spor sayfasında yazılarına devam ediyor.

QOSHE - ŞAKA GİBİ… - Ümit Sezgin
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

ŞAKA GİBİ…

18 0
25.01.2024

Son Güncellenme Tarihi: Ocak 25, 2024 / 07:00

Rakip ceza sahasında topla buluşma rakamla 70, yazıyla yetmiş, atılan şut sayısı 30… Süper lig tarihi rekoru… Gol yok… Şaka gibi, bu kadar baskın oynayıp, oyuna hakim olup, bu kadar çok pozisyon üretip, gol atamamak inanılır gibi değil. “Fred’siz olmuyor” da denemez bu maç için, çünkü gol vuruşu dışında her şey var sahada. “Büyü var” diyenlere de inanmayın, bir beceriksizlik var…

Başakşehir maçı öncesi en önemli mesele Fred’in yokluğunda orta sahanın nasıl düzenleneceği idi. Macera aramayı sevenler Ferdi’yi ya da İrfan Can’ı öneriyor, ancak sakin kalabilenler, Kruniç’in alındığını hatırlatıp, İsmail Yüksek’le ikisini yan yana yazıyorlardı. İsmail Kartal’ın da fantezi peşinde olmadığı ilk 11 açıklanınca anlaşıldı. İsmail- Kruniç ikilisi, orta saha merkezdeydi ama hemen arkalarında Bonucci’nin yerine Serdar Aziz vardı. Bonucci ağrıları nedeniyle maç kadrosu dışında kalmıştı. İlk 11’in sorunlu olmadığı maç başlayınca anlaşıldı. Aslında Fenerbahçe’de kimin oynadığının çokta önemi olmaması gerekir.

Özellikle kadrolar arasındaki güç dengelerine baktığında kimin oynadığına çok kafa yormamak gerekiyor yeter ki takım ve hoca kendine güvensin.

İlk 15 dakika Fenerbahçe’nin önde yoğun baskısıyla geçti.Önde baskı başarılıydı ancak Başakşehir kapandığı için net pozisyon üretmekte zorlandı Fenerbahçe. Geride kapanan ve sık sık da faul yaparak Fenerbahçe’yi durdurmaya çalışan Başakşehir oyunun temposunu da düşürmeye uğraştı. Buna karşılık İsmail Kartal da sık sık oyuncularını tempoyu yükseltmeleri için uyardı. Nitekim ilk yarının son 20 dakikasında Fenerbahçe tek kale hatta neredeyse büyük oranda rakip ceza sahası içinde ve çevresinde oynadı.

Bu dakikalarda Fenerbahçe’nin Fred’i aramadığını söylemek zor. İsmail ve Dzeko zaman zaman geri çekilerek bu eksikliği gidermeye çalıştı, etkili de oldu. Sol kanatta Tadiç ve Ferdi’nin de gayretleriyle çok sayıda pozisyon da üretildi, şut da atılabildi. Ancak kaleci Volkan Babacan’ın da hakkını yememek lazım. En az üç-dört pozisyonda müthiş refleks göstererek gole izin vermedi.

Dzeko enteresan bir dönem yaşıyor. Sahada yaptığı hemen her şey çok doğru bir santrafor. Orta sahaya gelip, top taşıması, kanatları yönlendirmesi, kanatlar top dağıtması, arkadaşlarına pozisyon üretmesi…........

© Gazete Pencere


Get it on Google Play