Son Güncellenme Tarihi: Şubat 24, 2024 / 07:00

Gazete Pencere’nin bu köşesinde, maden arama ve çıkarma ruhsatı verilen Anadolu topraklarının başına gelenleri yazdık durduk. Kazdağları’ndan Erzincan’a, Ordu’dan Antalya’ya delik deşik edilen dağlar ve ovalardaki yağma ve talanın karşısında duran çevrecilerin sesini duyurmaya çalıştık.

Vahşi madencilik kıçına motor takılmış köstebek misali doğanın tarumar edilmesidir. “Ülkenin madeni çok, ne olursa olsun çıkarmalıyız” diyen zihniyet, 2004 yılında Maden Yasası’nı doğayı korumacı maddelerden arındırınca iş çığırından çıktı.

Artık ormanlar, sulak alanlar, dağların yamaçları hatta bazı yerlerde zirveleri bile tehdit altındaydı. Bu alanların açıldığı bin bir ürünün yetiştiği tarlalar, bahçeler ve de meralar yok olma sürecine giriyordu.

Uygarlıkların izinin sürüldüğü bu topraklardaki uluslararası anlamda koruma altında olan sit alanları bile eğer maden varsa, paradan gözü dönenler için hiçbir şey ifade etmeyecekti.

Mesela sadece ülke genelinde madenden vazgeçtik, 85 binden fazla taş ocağı ruhsatı verildi. Bu taş ocaklarının bazıları sit alanlarındaydı, kaçak olanlar da cabası…

Sanıyorlar ki; bizler madenciliğe karşıyız, madenlerimiz elbette çıkarılmalı… Gelişmiş, hak ve hukukun olduğu bir ülkede nasıl yapılıyorsa; bu ülkenin aklı başında insanları da bunu istiyor.

Ancak yerüstü topraklar tarıma elverişli ise orada maden faaliyetinden vazgeçmek artık evrensel bir kural… Bizde kural ve düzen olmayınca felaketlerde peş peşe geldi.

TEMA Vakfı Başkanı Deniz Ataç diyor ki; “Türkiye’de İliç ile birlikte son 10 yılda kamuoyunca bilinen 8 maden felaketi yaşandı. Son üç yılda ise Artvin-Murgul, Balıkesir-Ayvalık, Giresun-Şebinkarahisar, Mersin-Toroslar, Manisa-Gördes ve son olarak Erzincan-İliç’te iki kez maden kaynaklı çevre felaketi yaşanmıştır.”

Bu felaketler ya maden sahasındaki heyelanlardan veya uyduruk atık su havuzların çökmesi sonucu meydana geldi.

TERKEDİLEN MADEN SAHALARI

Siz hiç terkedilen maden sahası gördünüz mü? Maden bitti, yapı paydos denildiği anda geride kalan adeta kıyamete uğramış bir gezegen parçasıdır. Uzay çalışmalarına başlanan ülkemizde(!) astronot adayların milyonlarca dolar verip elin Amerikasına gitmesine gerek yok, buralarda kurulacak uzay istasyonlarıyla hayat kaynağı araştırması yapabilirler!

Bu satırlar Maden Jeologları Derneği’nin raporundan; “Ülkemizde maalesef çok sayıda atıl kalmış, yanlış maden yatırımları, denetimlerle durdurulmuş işletmeler, etütleri iyi yapılmadığı için verimsiz çalışan madenler ve cevher kayıpları, basit önlemlerle giderilebilecek çevre sorunları yüzünden yaşanan problemler mevcuttur. Madenci için asıl pahalı olan bunlar ve bunlara benzer durumlardır.”

Ülkemizde maden sahalarının artık çok ciddi bir denetimden geçirilmesi, bu işlerin tüm sorumlularının hesap vermesi gerekiyor.

Yoksa vatan toprağı edebiyatı yapanların rant faturasını bu ülkenin insanları ödemeye devam edecek.

Cengiz Erdil haberciliğe 1979 yılında başladı. 1979-1992 yılları arasında TRT Haber Merkezi’nde muhabir olarak çalıştı. 1992 yılından itibaren sırasıyla Kanal 6, ATV, BRT, CNNTÜRK, ATV-Avrupa ve NTV tevevizyonlarında muhabir, editör, istihbarat şefi ve haber müdürü olarak çalıştı.

Haber ve belgesel programlarında metin yazarı, kurgu yönetmeni ve alan yapımcısı olarak görev aldı. 2012-2016 yılları arasında da RSFM Radyosu’nda editör olarak çalıştı. 2016 yılında Yeni Yüzyıl Gazetesi için özel haber ve röportajlar yapan Erdil, bir dönem özel sektör için tanıtım programları da hazırladı. Sürekli Basın Kartı sahibi Erdil, evli ve bir çocuk babası.

QOSHE - VAHŞİ MADENCİLİK NE ZAMAN BİTECEK? - Cengiz Erdil
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

VAHŞİ MADENCİLİK NE ZAMAN BİTECEK?

6 1
24.02.2024

Son Güncellenme Tarihi: Şubat 24, 2024 / 07:00

Gazete Pencere’nin bu köşesinde, maden arama ve çıkarma ruhsatı verilen Anadolu topraklarının başına gelenleri yazdık durduk. Kazdağları’ndan Erzincan’a, Ordu’dan Antalya’ya delik deşik edilen dağlar ve ovalardaki yağma ve talanın karşısında duran çevrecilerin sesini duyurmaya çalıştık.

Vahşi madencilik kıçına motor takılmış köstebek misali doğanın tarumar edilmesidir. “Ülkenin madeni çok, ne olursa olsun çıkarmalıyız” diyen zihniyet, 2004 yılında Maden Yasası’nı doğayı korumacı maddelerden arındırınca iş çığırından çıktı.

Artık ormanlar, sulak alanlar, dağların yamaçları hatta bazı yerlerde zirveleri bile tehdit altındaydı. Bu alanların açıldığı bin bir ürünün yetiştiği tarlalar, bahçeler ve de meralar yok olma sürecine giriyordu.

Uygarlıkların izinin sürüldüğü bu topraklardaki uluslararası anlamda koruma altında olan sit alanları bile eğer maden varsa, paradan gözü dönenler için hiçbir şey ifade etmeyecekti.

Mesela sadece ülke genelinde madenden vazgeçtik, 85 binden fazla taş ocağı ruhsatı verildi. Bu taş ocaklarının bazıları sit alanlarındaydı, kaçak olanlar da cabası…

Sanıyorlar ki; bizler madenciliğe........

© Gazete Pencere


Get it on Google Play