KAYBETTİKLERİMİZ
Hız çağında yaşıyoruz, bir şeylere ve bir yerlere yetişmek için acele etmek zorundayız. Sonuç ise beklediğimizin tam tersi: tamamlayamadığımız işler, yarım yamalak projeler ve havada asılı kalan sözler… Bunca aceleye, bunca teknik desteğe, bunca çabaya rağmen boşa kürek çekiyoruz. Bir şeyler ortaya koyamadığımız gibi günü kurtarmanın derdinde toplumsal değerlerimizi yitirmeye başladık.
İhtiyacımız olan tüm toplumsal değerlerin adı var, kendisi yok: Dayanışma, destek olma, fedakârlık, incelik, başkalarının sorunlarıyla dertlenme, tok gözlü olma… Tek tek kaybediyoruz sahip olduğumuz güzellikleri. Bir uçurumun kıyıcığında tek bir ota tutunmaya çalışan bir kazazede gibi çaresiz bekliyoruz makus kaderimizi. Toprak ayağımızın altından kayıyor; dibe çekiliyoruz. Bir şeyler yapıyoruz sanıyoruz, yapamıyoruz; yaşıyoruz sanıyoruz, yaşayamıyoruz. Bu sentetikliğin içinde heyecanımızı ve azmimizi kaybettik. Sanal dünya bir sihirbazın hilesi gibi tüm önemli gerçeklerin üzerini örterken bizi birbirimize bağlayan o canım bağları da tek tek siliyor. Robotlardan korkmamıza gerek yok, bizler toplumsal bilincimiz siline siline robot haline döndük zaten.
Nerede o kendimize ve birbirimize gösterdiğimiz özen? Saatlerce dert anlattığımız ve dert dinlediğimiz o güzel dost toplantıları? Neredeler? Onlar ki toplumumuzun biricik harcı, gelecek güzel günlerimizin garantisiydiler. Yerlerine led ekranlardan akan bir sistemi koyduk. O sistemlere........
© Gazete Gerçek
visit website