İnsanoğlu; tarih boyunca toplumsal düzeni inşa etmek, toplumda huzur ve güveni sağlamak, toplumun gelişmişlik seviyesini artırmak için çok mücadele etmiştir. Bilim adamları, sosyolojik çalışmalar neticesinde milletlerin gen haritalarını çıkarmıştır. Ancak gönençli bir toplum yaratma gayesi hep sekteye uğramıştır. Bu durumun farklı saikleri olmakla beraber en temel nedeni insanın fıtratından gelen birtakım olumsuz duyguların insanı bedenen ve ruhen teslim almasıdır. Yapısal ve tinsel olarak birbirinden farklı yaratılışta olan dünya milletlerinin fertlerinde ortak bir habis tespit edilmiştir: tamahkârlık! Tamahkârlık, dünyaya nifak tohumlarının ekilmesinin nirengi noktasıdır. Tamahkârlık, bireylerin daha mutlu, daha güzel dünyada yaşaması için yapılan çalışmaları ve bu gayeye ulaşma yolundaki çabaların birçoğunun berhava olmasının temel nedenidir.

Tamahkâr: Açgözlü demektir. Doymak bilmeyen bir varlık, hep daha iyisi, hep daha fazlası… Nerede nihayet bulacağı bilinmeyen bir yolculuk. Menzili yok, daima ileri. Yol üstündekilerin ihtiyaçlarının bir ehemmiyetinin olmadığı bir yolculuktur tamahkârlık. Tamahkârlık, enaniyet duygusuyla müşterek olduğunda onulmaz bir yaranın en somut örneği olur.

İnsanoğlu neden yetinme duygusuna gerekli önemi vermez, hep daha fazlasını ister? İhtiyaçlarının sınırları neden belli değildir? En önemlisi de insan niçin diğer insanlardan daha üstün görünme gayreti içinde olur? Bütün bu sorulara yanıt verebilmek için insan denilen meçhulün iyi tahlil ve tetkik edilmesi gerekmektedir. İnsanın fıtratından gelen bazı özellikleri onun farklı olma çabasının başlangıcıdır. İnsan; caka satmayı, afili görünmeyi, şaşaayı, debdebeyi seven bir varlıktır. Sevilme isteği, daima ön planda yer alma ve diğerlerinden bir vesileyle üstün görünme arzusu, insanı tamahkâr yapar.

Hayatta her şey zıddıyla var olmuştur. İnsanın fıtratında tamahkârlık duygusunun yerini alabilecek başka hisler yok mu? Elbette ki vardır. İnsan; yetinme, kanaat etme, idare etme ve iktifa etmek kelimelerinin anlam çağrışımını zihninde sürekli canlı tutmalıdır. İktifa etmeden nefsi terbiye etmenin mümkün olmadığı gerçeğini insan kendi iç dünyasına haykırmalıdır.

Açgözlü insanların ekseriyeti oluşturduğu cemiyetlerde, birlik ve sükûnu sağlamak hiç kolay değildir. Tamahkâr insan, tıpkı bir “gayya” çukuru gibidir; onu doyurmak mümkün değildir, tamahkâr insanın olumsuz duygusu etrafındakilere de sirayet ettiğinden en yaygın virüsten dahi tehlikeli bir hale gelerek sosyal hayatı çöküntüye uğratacak, dünyayı bir çilehaneye dönüştürecektir.

İnsanoğlu çoğu zaman sanatta ve edebiyatta doğayı taklit eder. Tabiat, birçok yönü ile insana yaşamı idame ettirme doğrultusunda ipuçları verir. Bilim insanları dahi teknolojik gelişmelerde bazen doğayı taklit edebiliyorlar. Ulaşım araçlarını tasarlarken hayvanların aerodinamik yapıları neredeyse bire bir kopyalanmıştır. Bu yaklaşım tarzı çok da akılcı bir yaklaşım tarzıdır. Peki, insanoğlu doğadan tamahkârlık hususunda da istifade edemez mi? Doğadaki en yırtıcı hayvan dahi acıkmadığı takdirde diğer hayvanları öldürmüyor yani iktifa ediyor. Karnını doyurduktan sonra avladığı hayvanları diğer mahlûkatın hizmetine sunuyor bir nevi. Hayvanat; biriktirme, saklama, çoğaltma gibi bir kaygı taşımazken insanoğlu sürekli yığınak ve stok yapma derdinde. Oysa dünyanın nimetleri tüm insanlığa yetecek kadar zengin asıl sorun eşit bir paylaşım ve kanaatten geçiyor. Gelecekle ilgili planlar kurarken yarın diye bir şeyin olmadığı düşüncesinden bihaberdir naçar insanoğlu. Gerçek olan tek an vardır: O da içinde yaşanılan andır.

Tamahkârlık, akla ziyandır. Tamahkârlık, hodbinliğin şahikasıdır. Tamahkârlık, insana ve insanlığa ihanettir. Tamahkâr insanların gönülleri, dardır ve kasvetle doludur. Tamahkârlar yarını düşünmekten içinde olduğu anın ve paylaşma duygusunun hazzından mahrumdur. Tamahkârlık, yokluk âleminde insanın kesretidir.

Hayatımıza tamahkâr insanlar yerine alicenap kişiliklerle devam edelim. Paylaşalım, paylaşmak; artmanın, ziyadenin, zenginliğin diğer adıdır. Toprağa ne kadar tohum saçarsan o denli gani ürün elde edersin. Bunu asla aklımızdan çıkarmayalım. Zira akıbeti belli olan bir faninin, farklı mülahazalarla elde edeceği bir kazanç yoktur. Yazımıza Ziya Paşa’nın şu şah beyti ile son verelim.

Yâ bister-i kemhâda, yâ vîrânede cân ver,

Çün bây ü gedâ hâke berâber girecekdir.

(İster ipekle döşenmiş yatakta, ister harap bir evde can ver çünkü zenginlerle fakirler toprağa aynı şekilde [eşit] girecektir.)

QOSHE - Tamahkârlık - Mustafa Yıldırım
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Tamahkârlık

8 0
30.01.2024

İnsanoğlu; tarih boyunca toplumsal düzeni inşa etmek, toplumda huzur ve güveni sağlamak, toplumun gelişmişlik seviyesini artırmak için çok mücadele etmiştir. Bilim adamları, sosyolojik çalışmalar neticesinde milletlerin gen haritalarını çıkarmıştır. Ancak gönençli bir toplum yaratma gayesi hep sekteye uğramıştır. Bu durumun farklı saikleri olmakla beraber en temel nedeni insanın fıtratından gelen birtakım olumsuz duyguların insanı bedenen ve ruhen teslim almasıdır. Yapısal ve tinsel olarak birbirinden farklı yaratılışta olan dünya milletlerinin fertlerinde ortak bir habis tespit edilmiştir: tamahkârlık! Tamahkârlık, dünyaya nifak tohumlarının ekilmesinin nirengi noktasıdır. Tamahkârlık, bireylerin daha mutlu, daha güzel dünyada yaşaması için yapılan çalışmaları ve bu gayeye ulaşma yolundaki çabaların birçoğunun berhava olmasının temel nedenidir.

Tamahkâr: Açgözlü demektir. Doymak bilmeyen bir varlık, hep daha iyisi, hep daha fazlası… Nerede nihayet bulacağı bilinmeyen bir yolculuk. Menzili yok, daima ileri. Yol üstündekilerin ihtiyaçlarının bir ehemmiyetinin olmadığı bir yolculuktur tamahkârlık. Tamahkârlık, enaniyet duygusuyla müşterek olduğunda onulmaz bir yaranın en somut örneği olur.

İnsanoğlu neden yetinme duygusuna gerekli önemi vermez, hep daha fazlasını ister? İhtiyaçlarının sınırları neden belli değildir? En önemlisi de insan niçin diğer insanlardan daha üstün görünme gayreti içinde olur? Bütün bu sorulara yanıt verebilmek için insan denilen meçhulün iyi tahlil ve tetkik edilmesi........

© Fırat Gazetesi


Get it on Google Play