Dostluk; dert ortağı, kader ortağı, yarenlik, hemdert olmak demektir. Bu dünyada hakiki bir dosta sahipsen kendini çok talihli hissedebilirsin. Yaşam denen olgunun insan üzerinde birçok baskısı vardır. Darıdünyada hayat meşgalesi ekseriyetle insanı kendi kabuğuna çekilmeyi bir nevi zorunlu kılıyor. Bu hengâme içerisinde dost, arkadaş ve yarenlerimize yeterince vakit ayıramıyoruz.

İnsan, sosyal bir varlıktır; yalnız yaşayamaz. Yalnızlık insana en büyük cezadır. Dostlarımız bu dünyadaki yalnızlığımızın vazgeçilmez kader paydaşlarıdır. Acılarımızı, kederlerimizi ilk önce dostlarımızla paylaşmak dertlerimize derman olur, acılarımızı dindirir. Dostumuzdan gelen bir teselli, bir yakınlık, bir diğerkâmlık bizi acı denizinden kurtarmaya yardımcı olur. Dostun teselli kelamları, çölün ortasında susuzluktan kırılmışken görülen bir vaha gibi kalbimizi ferahlatır, huzura kavuşturur.

Günümüz dünyasında dostluklar kurmak ve bunları idame ettirmek o kadar kolay değildir. Zira bireysel yaşamın, bencilliğin şahikasını yaşamaktayız. İnsanlar kendilerini düşünmekten dosta ne vakit ayırabiliyorlar ne de dostun halinden anlama çabası ve gayreti mevcut insanlarda. İnsan ve insanlık bir tüketim toplumu haline gelmiş. Modern dünyanın insanda oluşturduğu hoyratlık ve bedbinlik dostlukları eğreti hale getiriyor. Bu minvalde oluşan bir yaşam mantalitesinin tabii sonucu olarak da dostluklarımız hakiki manada dostluk olmuyor.

Dostluk, paylaşım demektir. Dostluk, feragat demektir. Dostluk, kimi zaman kendini hiçe saymak demektir. Dostluk, dost için arzu ve heveslerine gerekirse gem vurmaktır. Dostluk, kimi zaman da ilke ve itikatlarından taviz vermeyi de gerektirebilecek kadar ciddi bir anlayışı da bünyesinde barındırır. Öyle ki büyük mutasavvıf Mevlana ve Şems-i Tebrizi arasında böyle bir dostluk ilişkisi hâsıl olmuştur. Şems-i Tebrizi, bir gün Mevlana’dan kendisi için meyhaneden şarap alıp getirmesini ister. Doğal olarak Mevlana bu istek karşısında afallar. Mevlana: “Beni bütün Konya halkı tanıyor, nasıl böyle bir şey yapabilirim?” deyince Şems’in yanıtı manidar olur: “Madem dostsun dostluğun ikrarı yetmez, dostluk icraat da gerektirir. “ der. Bunun üzerine Mevlana istemeye istemeye şarapları meyhaneden alarak çıkar. Dost uğruna bütün ayıplamaları ve kınamaları sineye çeker. İşte dostluk böyle bir şeydir. Benzer şekilde Mehmet Akif Ersoy’la Neyzen Tevfik arasında da kavi bir dostluk vardır. Malum olduğu üzere Neyzen Tevfik, harabatidir. Mehmet Akif ise mütedeyyin bir insandır. Mehmet Akif, Neyzen Tevfik’ten artık meyhaneye gitmemesini ister. Neyzen de Akif’i kıramaz ve bu isteğini kabul eder. Daha sonra Neyzen, atıyla meyhanenin önünden geçerken meyhaneciye sepeti uzatır, şarapları sepete doldurmasını ister. Meyhaneci şaşırarak: “Hayırdır Neyzen ne oldu?” diye sorar. Neyzen: “Akif Bey’e söz verdim artık meyhaneye gelmeyeceğim.” der. Dostluk denilen kavram böyle fedakârlıkları göze alarak gelişir aksi hâlde dostluk kavramından söz etmek pek de kabil değildir.

Dost pınarından beslenenler, güzellik bulur; bir nevi ölümsüzlüğü yakalamış olur. Su aynı sudur ama suya farklı bir lezzet katan ise dostluk iksiridir. Bu iksir o kadar kudretlidir ki en zor zamanlarımızda yanımızda Hızır gibi olur. Dertlerimize şifa gönlümüze esenlikler verir. Dostluk gerektiğinde ölüme kadar uzanan ebedî bir yolculuktur. Bu serencamda dostlar; her türlü badireyi göze alırlar, yol arkadaşlığı yaparlar. Dostluk mucizevi bir birlikteliktir, bu serüvenin akıbeti de senin tavrına bağlıdır. Fuzuli “Su Kasidesi” nde şöyle diyor:

Dostu ger zehr-i mâr içse olur ab-ı hayat

Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su

(Dostun bu sudan içerse onun için bu su ölümsüzlük suyu olur. Aynı sudan düşmanın içerse onun için elbette ki yılan zehrine döner su.) İşte dostluğun gereği ve dostun vecibeleri bunlardır.

Hayat dostlarla güzeldir. Dostluklar edinmek için çaba sarf edelim. Dostlar denizin dibinde yatan inci taneleri gibidir onlara ulaşmak meşakkatli bir iştir. Dostların sayıları da son derece sınırlıdır. Her yüze güleni de dost sanma gafletinden kendimizi kurtaralım, dostlarımızın kıymetini bilelim, sayılarını artırmaya çalışalım.

Dost güneşi hepimizi aydınlatsın, dostluğun yaydığı sevgi haleleri gönlümüzün hüzmesi olsun.

QOSHE - Dostluk - Mustafa Yıldırım
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Dostluk

8 0
13.02.2024

Dostluk; dert ortağı, kader ortağı, yarenlik, hemdert olmak demektir. Bu dünyada hakiki bir dosta sahipsen kendini çok talihli hissedebilirsin. Yaşam denen olgunun insan üzerinde birçok baskısı vardır. Darıdünyada hayat meşgalesi ekseriyetle insanı kendi kabuğuna çekilmeyi bir nevi zorunlu kılıyor. Bu hengâme içerisinde dost, arkadaş ve yarenlerimize yeterince vakit ayıramıyoruz.

İnsan, sosyal bir varlıktır; yalnız yaşayamaz. Yalnızlık insana en büyük cezadır. Dostlarımız bu dünyadaki yalnızlığımızın vazgeçilmez kader paydaşlarıdır. Acılarımızı, kederlerimizi ilk önce dostlarımızla paylaşmak dertlerimize derman olur, acılarımızı dindirir. Dostumuzdan gelen bir teselli, bir yakınlık, bir diğerkâmlık bizi acı denizinden kurtarmaya yardımcı olur. Dostun teselli kelamları, çölün ortasında susuzluktan kırılmışken görülen bir vaha gibi kalbimizi ferahlatır, huzura kavuşturur.

Günümüz dünyasında dostluklar kurmak ve bunları idame ettirmek o kadar kolay değildir. Zira bireysel yaşamın, bencilliğin şahikasını yaşamaktayız. İnsanlar kendilerini düşünmekten dosta ne vakit ayırabiliyorlar ne de dostun halinden anlama çabası ve gayreti mevcut insanlarda. İnsan ve insanlık bir tüketim toplumu haline gelmiş. Modern dünyanın insanda oluşturduğu hoyratlık ve bedbinlik dostlukları eğreti hale getiriyor. Bu minvalde oluşan bir yaşam mantalitesinin tabii sonucu olarak da dostluklarımız hakiki manada dostluk........

© Fırat Gazetesi


Get it on Google Play