“Kırklar dağının düzü

Karanlık bastı bizi

Kör olasan Suzan Suzi,

Ziyaret çarptı bizi…

Köprü altı kapkara
Anne gel beni ara
Saçlarıma kumlar doldu
Tarak getir de tara”

Anadolu denince zengin verimli topraklar ve bu bölge insanının hikayeleri gelir aklıma. Anadolu topraklarında yaşamış birçok insanın hikayeleri de türkülere konu olmuştur. Kimi zaman acıklı kimi zaman neşeli hikayeleri olan bu türküler bizim kimliğimizi, geçmişimizi ve kültürel zenginliğimizi bana hatırlatır. Nasıl bir coğrafya ki her bir toprağında ayrı bir hikaye, ayrı bir hüzün gizlidir. Öyle ki bazı hikayeler dilden dile dolaşmış üzerine ağıtlar yakılmış, destanlaşmıştır. Birçok türküyü dinlerken sebepsiz yere bir hüzne kapılırım, içim burkulur. Biraz kendimi bulurum ama çoğunlukla türküdeki yaşanmışlığı hissederim. Hikayesini bilmesem de yazılırken yaşanan o hüznü türkünün notalarında adeta yaşarım.. İşte bu türkülerden biri de Suzan Suzi’dir. Çok sevdiğim bu türkünün beni oldukça etkilemesinden dolayı bir hikayesi olup olmadığını merak etmiştim. Binlerce kültürün birleştiği Anadolu topraklarında “Suzan Suzi” türküsünün de ilginç bir hikayesi varmış. Biraz umut içerse de acı bir sonla biten bu hikayeyi anlatayım.

Diyarbakır’ın Dicle nehri coğrafyasında Kırklar Dağı diye ünlü bir bölge var. Bu bölgeye yakın bir yerde yaşayan zengin Süryani bir ailenin de çocukları olmuyormuş. Kendi inançlarına göre binbir türlü yol deneyen bu aile, inançlarına asla uymasa da son çare olarak duydukları bir yolu daha uygulamaya karar verirler. Bölgede büyük bir üne sahip olan Kırklar ziyaretine çocuklarının olması için adak adarlar. Bu olaydan bir süre sonra hamile kalan kadın bir kız çocuğu dünyaya getirir. Farsça “Suzan” Süryanice de ise “Suzi” olarak anıla gelmiş bu ismi koyarlar. Suzi binbir emekle ve özenle büyütülür. Her yıl Suzi’nin doğum gününde bir teşekkür mahiyetinde kırklar ziyaretine bir adak adanır. Büyüdükçe güzelleşen dillere destan bir güzelliğe sahip olan Suzi yıllar içinde müslüman bir genç olan Adile aşık olur. Her yıl doğum gününde emrinde hizmetçilerle ve annesiyle Kırklara gidip adak adarlar. Fakat yıllar içinde yaşlanan annesi o yıl kızını hizmetçilerle gönderir. Bunu öğrenen genç sevgili Adil de peşlerine takılır. Adak işlerine dalan hizmetçilerden kaçarak sevdiği adam Adil ile buluşan Suzi, Kırklar ziyaretinde olmayacak bir hataya düşerler. Bunun üzerine Suzi o günden sonra kendini toparlayamaz. Akıl sağlığını yitiren Suzi, Dicle nehri üzerine kurulu On gözlü köprüden kendini atar. Bunu duyan genç sevgilinin de arkasından bu ağıtı yaktığı ve kendini Dicle nehrinin sert ve deli sularına bıraktığı söylenir. Suzan Suzi adlı türkünün yazarı Celal Sevimli‘dir ve türküde hikayenin geçmekte olduğu Diyarbakır yöresine ait bir türküdür. Hikaye ne kadar doğru ve güvenilir bilinmez. Ama hikayenin Diyarbakır kültür kaynaklarında da kayıtlı olduğu söyleniyor. Türkünün dizelerinde de bu hikayenin izi oldukça görülüyor. Hikayeye bir dönemin ünlü dizilerinden Ekmek Teknesinde de yer verilmişti. Kahvenin ünlü hikaye anlatıcısı “Herodot Cevdet”den de Suzan Suzi türküsünün hikayesini dinleyebilirsiniz.

Türküler ve hikayeleri güzel Anadolumuzun bize eşsiz bir mirası değil mi? Ne denir ki her daim var olsunlar.

“Köprünün orta gözü
Sular apardı düzü
Ben öleydim
Suzan Suzi

Dicle ayırdı bizi..”

QOSHE - Suzan Suzi - Ayşe Hopal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Suzan Suzi

10 0
17.01.2024

“Kırklar dağının düzü

Karanlık bastı bizi

Kör olasan Suzan Suzi,

Ziyaret çarptı bizi…

Köprü altı kapkara
Anne gel beni ara
Saçlarıma kumlar doldu
Tarak getir de tara”

Anadolu denince zengin verimli topraklar ve bu bölge insanının hikayeleri gelir aklıma. Anadolu topraklarında yaşamış birçok insanın hikayeleri de türkülere konu olmuştur. Kimi zaman acıklı kimi zaman neşeli hikayeleri olan bu türküler bizim kimliğimizi, geçmişimizi ve kültürel zenginliğimizi bana hatırlatır. Nasıl bir coğrafya ki her bir toprağında ayrı bir hikaye, ayrı bir hüzün gizlidir. Öyle ki bazı hikayeler dilden dile dolaşmış üzerine ağıtlar yakılmış, destanlaşmıştır. Birçok türküyü dinlerken sebepsiz yere bir hüzne kapılırım, içim burkulur. Biraz kendimi bulurum ama çoğunlukla türküdeki yaşanmışlığı hissederim. Hikayesini bilmesem de yazılırken yaşanan o hüznü türkünün notalarında adeta yaşarım.. İşte bu türkülerden biri de Suzan Suzi’dir. Çok sevdiğim bu türkünün beni oldukça etkilemesinden dolayı bir hikayesi olup olmadığını merak etmiştim. Binlerce kültürün birleştiği........

© Fırat Gazetesi


Get it on Google Play