“Niyetinin saflığını keşfederek öğretmen olmuş bir insan, gerçekten güçlü biri. Ve bu güç bir ülkeyi yokluktan varlığa, cehaletten uygarlığa taşır.”

Doğan Cüceloğlu

Geçtiğimiz hafta İbrahim Oktugan hocamızın öldürülmesi ve daha bir hafta geçmeden yine bir meslektaşımızın öğrencisi tarafından bıçaklanması üzerine bu yazımı kaleme almak istedim.

İslam Halifesi Hz. Ali’nin; “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” sözünde büyük manalar vardır. Eğitimin, ilimin ve bilimin önemi vurgulanmaktadır. İnsanın insan olma yolculuğunun; okumakla, öğrenmekle olacağını, insanın ancak doğruyu, yanlışı, güzeli, çirkini, haklıyı, haksızı, cehaleti, bilgili olmayı, adaletle hükmetmeyi bu şekilde başarabileceğini ifade etmektedir.

Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün; “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır.” ifadesi de yine öğretmene verilen değeri ve kıymeti ifade etmektedir.

Öğretmenlik; yeryüzünün en eski mesleğidir ama en eski mesleği olmasının ötesinde yeryüzünde gelmiş geçmiş tüm meslekler içinde en önemlisi, en haysiyetlisidir. Bir öğretmen, öğrencisinden sadece dürüst, çalışkan ve ahlaklı olmasını ister. Öğrencilerin öğretmenlerine verebileceği en büyük hediye bu insani meziyetlere sahip olmaya çalışmasıdır.

Dünyanın en meşakkatli mesleğini icra eden ve gelecek nesilleri yetiştiren, gönülden, sevgi ve içtenlikle emek veren öğretmenin toplum içerisindeki yeri ve konumu gün geçtikçe kötü bir hal almıştır.

Dünyanın en kutsal mesleği olan öğretmenliğin, bugün bu duruma düşmesi yıllar içerisinde mesleğin itibarsızlaştırılması ile ilgilidir. Hatta zaman içinde “Hiç bir şey olamazsan öğretmen ol.” söylemlerinin muhatabı olan, bir meslek haline getirilmiştir.

Bu noktada yine Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözlerini anımsamadan geçemiyorum.

“Bir kitle, millet olabilmek için kesinlikle eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır. Onlardır ki bir toplumu gerçek millet haline koyarlar.”

Bir milletin yükselişi ancak; eğitimli, kültürlü ve ufku açık, çağdaş bireylerin yetişmesiyle mümkündür.

İslam dini de eğitim ve öğretime gereken önemi göstermiştir. Yüce Allah insanı, eğitilmeye en müsait varlık olarak yaratmıştır.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de,“Ben öğretmen olarak gönderildim.” (İbni Mâce, Mukaddime, 17) buyurarak, bu mesleği kutsallaştırmıştır.

Ülkemizde ilk öğretmen okulunun açıldığı 16 Mart 1848 tarihinden günümüze kadar öğretmenler, Türk Milletinin bugünlere ulaşmasında önemli katkılar sunmuştur. Bağımsızlık mücadelesinde öğretmenler; halka, milli bağımsızlık ve Ulusal Kurtuluş Savaşı düşüncelerini yaymıştır. “Milli Kongre Cephesini” kurarak mitingler hazırlamış, milli mücadeleye yön vermişlerdir.

Atatürk milli mücadelede iki ordudan bahseder. İlki, vatan için kanını döken, her şekilde mücadele veren askerlerimizdir.

İkinci ordu ise kazanılan toprakların muhafaza edilmesi, nesillerin yetişmesi, ülkenin gerçek mutluluğa ve refaha kavuşması için çabalayan bilim ve kültür ordusu…

Atatürk’ün öğretmenliğe verdiği değer aşikardır. Bu ikinci orduyu inşa edebilecek yalnız ve yalnızca öğretmenlerdir.

Victor Hugo; “Sefiller” isimli kitabında;

“Bence, ne yapılsa da iki insanın hakkı ödenmez. Bunlar: öğretmen ve annedir.” der.

Ve yine Kutadgu Bilig’de yer alan cümlelerden biridir;

”İnsanlara faydası olmayan kişiyi ölülerden say gitsin.”

Topluma faydalı insanlar yetiştirmeyi görev addeden, ülkesi için her fedakârlığını gözeten, yerine göre bir anne ve baba olan öğretmenlerin hak ettiği değer, gördüğü muamele bu olmamalıdır. Geldiğimiz noktada kelimeler yetersiz kalmış olsa da mesleğimi ve ona verilmesi gereken değeri naçizane ifade etmeye çalıştım.

Başta Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Cumhuriyet tarihi boyunca görevini en iyi şekilde yapmış, bu topraklardan gelip geçmiş tüm öğretmenlerimizi ve görevi başında bu uğurda katledilmiş tüm meslektaşlarımı rahmet ve minnetle anıyorum.

Yazımı sonlandırırken; görevini en iyi şekilde icra eden öğretmen arkadaşlarımın da gerçek değerinin en kısa sürede anlaşılması ve öğretmene hak ettiği itibarın geri verilmesini ümit ve temenni ediyorum.

QOSHE - Öğretmen Olmak - Ayşe Hopal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Öğretmen Olmak

50 0
22.05.2024

“Niyetinin saflığını keşfederek öğretmen olmuş bir insan, gerçekten güçlü biri. Ve bu güç bir ülkeyi yokluktan varlığa, cehaletten uygarlığa taşır.”

Doğan Cüceloğlu

Geçtiğimiz hafta İbrahim Oktugan hocamızın öldürülmesi ve daha bir hafta geçmeden yine bir meslektaşımızın öğrencisi tarafından bıçaklanması üzerine bu yazımı kaleme almak istedim.

İslam Halifesi Hz. Ali’nin; “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” sözünde büyük manalar vardır. Eğitimin, ilimin ve bilimin önemi vurgulanmaktadır. İnsanın insan olma yolculuğunun; okumakla, öğrenmekle olacağını, insanın ancak doğruyu, yanlışı, güzeli, çirkini, haklıyı, haksızı, cehaleti, bilgili olmayı, adaletle hükmetmeyi bu şekilde başarabileceğini ifade etmektedir.

Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün; “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır.” ifadesi de yine öğretmene verilen değeri ve kıymeti ifade etmektedir.

Öğretmenlik; yeryüzünün en eski mesleğidir ama en eski mesleği olmasının ötesinde yeryüzünde gelmiş geçmiş tüm meslekler içinde en önemlisi, en haysiyetlisidir. Bir öğretmen, öğrencisinden sadece dürüst, çalışkan ve ahlaklı olmasını ister. Öğrencilerin öğretmenlerine verebileceği en büyük hediye bu insani meziyetlere sahip olmaya çalışmasıdır.

Dünyanın en meşakkatli mesleğini icra eden ve gelecek........

© Fırat Gazetesi


Get it on Google Play