C. Baudelaire (1821-1867): “En korkunç acılar sessiz çekilen acılardır.” diyor.

Bizim tarihimiz çatışma ve savaşların mirası olan: kan, acı, göç, kin ve çığlıklarla dolu.

Evet: kan, acı, göç, kin, ve çığlıklar …

Mayıs ayı da bu acı ve çığlıklardan payına düşenleri almış ve bu ağır yükleriyle yavaş yavaş yol alıyor.

O bagajda: Halklarımızın bağımsız-özgür geleceği için yola çıkıp idam edilen, prangalanıp işkencede öldürülen, Taksim Meydanında kurşuna dizilen nice fidanın şiir-öykü olmuş fakat hiç tükenmemiş sızı ve çığlıkları var.

O kan, acı, göç, kin dolu bagaja; Korku Tapınağı’nda kaybolanları, zorla korucu yapılanları, Güçlükonak’ta katledilenleri, Yeşilyurt’ta dışkı yedirilenleri bulan-kanıtlayan, bu yüzden de kendi yurdunda yaşama güvencesi kalmadığı için yurtdışına sığınmış olan Celal Başlangıç 3 Mayıs 2024 günü o yad ellerde öldü.

Ve böylece, Nazım Hikmet, Yılmaz Güney, Ahmet Kaya, Mehmet Uzun, Necmettin Salaz gibi ‘memleket özlemiyle ölenler’ listesine Celal Başlangıç da katıldı.

15 Mayıs 2024 günü Kobani davası tutuklularına ağır cezalar verildi, eş zamanda 28 Şubat Davası tutuklularına “af” geldi. Peki, her iki karar da çok manidar değil mi?

15 Mayıs Dünya Çiftçiler Günüdür. Çiftçi; tarım ve hayvancılıkla uğraşan, tarla ve bahçenin: tahıl, sebze, meyvesi ile hayvan gücünü kullanan, süt, et, yumurta vb. gibi yaşamsal ürünleri sağlayan-yetiştiren-pazarlayandır. Dünyadaki ilk uygarlığı başlatan ender coğrafyalardan biridir Mezopotamya!

Mezopotamya; Fırat ile Dicle çevresindeki toprak ve tüm canlılara can vererek nice uygarlıklara da barınak olmuş coğrafyadır. Bu coğrafyada şimdi; topraklar çorak, hayvancılık can çekişiyor, halk güvencesiz, yoksul, acılı…

İşte bugün ’19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı!’

Sokaklar işsiz dolu, gençlerimiz güvensiz, güvencesiz. Ve bu gençler geleceklerini yurtdışında arıyorlar!

* * *

2024 Mayıs ayı devam ediyor.

Sn. Özgür Özel; iki ay önce yapılan yerel seçimlerin birincisi olmuş ana muhalefet partisi CHP lideri olmanın haklı gururuyla halkın arasındaydı.

Özel’in mayıs ayı gündemi de çok yoğundu. O, tek başına karar verip yol almakta olan kibirli bir anlayışı tökezletmiş ve o üstenci anlayışı, ‘öteki’ saydıklarıyla görüşmek zorunda bırakmıştı. Amacı, uygarca ilişkiler kurup ülkedeki gerginlikleri azaltmaktı. Bu da toplumsal barış için yapılması gereken bir görevdi. Ben de onun bu girişimine saygı duydum ve alkışladım.

Özgür Özel, 1 Mayıs İşçi-Emekçi Bayramı kutlaması için, eline Anayasa Mahkemesi kararı yazılı bir afişle Saraçhane Meydanına gelmişti.

Orada alkışlanan bir konuşma yaptı ve yasaklanan Taksim Meydanının işçi-emekçilere açılmasını istedi. Ve sonra her ne olduysa, nasıl bir ‘fısıltı’ geldiyse, birdenbire ortadan kayboldu!

Bu kayboluşun nedenini soran bir gazeteciye de: “Biz şu anda Türkiye’nin 1. partisiyiz. Bunun sorumlulukları var… 31 Mart’ın kazananı olan bir parti olarak varıp da polise verilmiş kanunsuz emre rağmen polisle itişip kakışmak bana da partime de yakışmazdı.” deyivermişti!

Vay be!!

Elinde Anayasa Mahkemesi kararı olduğu halde kaçıyor!

Hem de yasaklı Taksim’e işçi sendikaları ile birlikte yürümeye de söz verdiği halde!.

Ve hem de o meydanda emekçilere çektiği ‘ajitasyonu’ unutarak, bu tuhaf savunmayı yapıyor.

Peki, bir vali ya da bir bakan, elinde Anayasa Mahkemesi kararıyla hak arayan bir ana muhalefet partisi başkanı ile polis ile çatışmaya sokar mı?

Aslında bu görevliler sık sık ‘ben devletim’ diyerek, yasal olmayan yetkilerle görev yapıyorlar.

Peki, o zaman Sayın Özel’in bu yasadışı hukuksuzlukla mücadele etmesi gerekmiyor mu?

Acaba kendisi ile bile itişip-kakışacak polisler sıradan vatandaşlara neler yapacağını hiç düşünmedi mi?

Ya, kendisi çekip gittikten sonra o tutuklanan, suçlanan emekçilere…!

Özel, 18 Mayıs 2024’te “Büyük Eğitim Mitingi” için yine Saraçhane’de… Ve katılım sayısı da çok az!…

Bu kez de öğretmen atamalarını odak yapan bir konuşma yaptı. Ayrıca, 2002’den bugüne öğretmen maaşlarını, ‘çeyrek altın’ alım gücüyle hesaplayarak kıyasladı ve özetle:
**93 eğitim fakültemiz var ve sürekli öğretmen yetiştiriyor!
**Madem atamayacaktın, 68 bin günahsızı niye okuttun?
**Madem atamayacaktın 1 milyon günahsızı niye okuttun, diploma verdin ve şimdi sırtını dönüyorsun?
Dedi. Tabii ki bunlar söylenmesi gerekenlerdi ve söylendi.

Ben emekli bir eğitimci vatandaş olarak isterdim ki: Sn. Özel veya CHP’nin olası (gölge) Milli Eğitim Bakanı o meydanda; ‘zorunlu din dersi’ verilerek laiklik ilkesinin nasıl yok edildiğinin altı kalın çizgilerle çizerek ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ni odak alan konuşma yapsınlar. Ve bu sistemin hurafelere dayalı olan Ortaçağ felsefesini anlatsınlar. Sonra da kendi hedefleri ile yapacaklarını, halkımıza ilan etsinler.

Sanırım yine: ‘aman ürkütmeyelim’ diye düşündüler ve yapmadılar!

Bari hiç olmasa Yusuf Tekin’in; 2013-2018 yıllarında MEB’in 36. ve son müsteşarı, 2023’ten beri Milli Eğitim Bakanı olarak: 2013’te gerici diyanet-vakıf-cemaat-tarikat denetiminde başlatılan: dindar-kindar bir nesil yetiştirme amaçlı 4+4+4’ü başlatan kişi olduğunu, tüm halkımıza anlatsalardı.

Olmaz mıydı?

O da olmadı…

Emin Toprak – DOSTÇA

QOSHE - Mayıs ayının acı ve sızıları… - Emin Toprak
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Mayıs ayının acı ve sızıları…

22 0
22.05.2024

C. Baudelaire (1821-1867): “En korkunç acılar sessiz çekilen acılardır.” diyor.

Bizim tarihimiz çatışma ve savaşların mirası olan: kan, acı, göç, kin ve çığlıklarla dolu.

Evet: kan, acı, göç, kin, ve çığlıklar …

Mayıs ayı da bu acı ve çığlıklardan payına düşenleri almış ve bu ağır yükleriyle yavaş yavaş yol alıyor.

O bagajda: Halklarımızın bağımsız-özgür geleceği için yola çıkıp idam edilen, prangalanıp işkencede öldürülen, Taksim Meydanında kurşuna dizilen nice fidanın şiir-öykü olmuş fakat hiç tükenmemiş sızı ve çığlıkları var.

O kan, acı, göç, kin dolu bagaja; Korku Tapınağı’nda kaybolanları, zorla korucu yapılanları, Güçlükonak’ta katledilenleri, Yeşilyurt’ta dışkı yedirilenleri bulan-kanıtlayan, bu yüzden de kendi yurdunda yaşama güvencesi kalmadığı için yurtdışına sığınmış olan Celal Başlangıç 3 Mayıs 2024 günü o yad ellerde öldü.

Ve böylece, Nazım Hikmet, Yılmaz Güney, Ahmet Kaya, Mehmet Uzun, Necmettin Salaz gibi ‘memleket özlemiyle ölenler’ listesine Celal Başlangıç da katıldı.

15 Mayıs 2024 günü Kobani davası tutuklularına ağır cezalar verildi, eş zamanda 28 Şubat Davası tutuklularına “af” geldi. Peki, her iki karar da çok manidar değil mi?

15 Mayıs Dünya Çiftçiler Günüdür. Çiftçi; tarım ve hayvancılıkla uğraşan, tarla ve bahçenin: tahıl, sebze, meyvesi ile hayvan gücünü kullanan, süt, et, yumurta vb. gibi yaşamsal ürünleri sağlayan-yetiştiren-pazarlayandır. Dünyadaki ilk uygarlığı başlatan ender coğrafyalardan biridir Mezopotamya!

Mezopotamya; Fırat ile Dicle çevresindeki toprak ve tüm canlılara can vererek nice uygarlıklara da barınak olmuş coğrafyadır. Bu coğrafyada şimdi; topraklar çorak, hayvancılık can çekişiyor, halk güvencesiz, yoksul, acılı…

İşte bugün ’19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı!’

Sokaklar işsiz dolu, gençlerimiz güvensiz, güvencesiz. Ve bu gençler geleceklerini yurtdışında arıyorlar!

* * *

2024 Mayıs ayı devam ediyor.

Sn. Özgür Özel; iki ay önce yapılan yerel seçimlerin birincisi olmuş ana muhalefet partisi CHP lideri olmanın haklı gururuyla halkın arasındaydı.

Özel’in mayıs ayı gündemi de çok yoğundu. O, tek başına karar verip yol almakta olan kibirli bir anlayışı tökezletmiş ve o üstenci anlayışı, ‘öteki’ saydıklarıyla görüşmek zorunda bırakmıştı. Amacı, uygarca ilişkiler kurup ülkedeki gerginlikleri azaltmaktı. Bu da toplumsal barış için yapılması gereken bir görevdi. Ben de onun bu girişimine saygı duydum ve alkışladım.

Özgür Özel, 1 Mayıs İşçi-Emekçi Bayramı kutlaması için, eline Anayasa Mahkemesi kararı yazılı bir afişle Saraçhane Meydanına gelmişti.

Orada alkışlanan bir konuşma yaptı ve yasaklanan Taksim Meydanının işçi-emekçilere açılmasını istedi. Ve sonra her ne olduysa, nasıl bir ‘fısıltı’ geldiyse, birdenbire ortadan kayboldu!

Bu kayboluşun nedenini soran bir gazeteciye de: “Biz şu anda Türkiye’nin 1. partisiyiz. Bunun sorumlulukları var… 31 Mart’ın kazananı olan bir parti olarak varıp da polise verilmiş kanunsuz emre rağmen polisle itişip kakışmak bana da partime de yakışmazdı.” deyivermişti!

Vay be!!

Elinde Anayasa Mahkemesi kararı olduğu halde kaçıyor!

Hem de yasaklı Taksim’e işçi sendikaları ile birlikte yürümeye de söz verdiği halde!.

Ve hem de o meydanda emekçilere çektiği ‘ajitasyonu’ unutarak, bu tuhaf savunmayı yapıyor.

Peki, bir vali ya da bir bakan, elinde Anayasa Mahkemesi kararıyla hak arayan bir ana muhalefet partisi başkanı ile polis ile çatışmaya sokar mı?

Aslında bu görevliler sık sık ‘ben devletim’ diyerek, yasal olmayan yetkilerle görev yapıyorlar.

Peki, o zaman Sayın Özel’in bu yasadışı hukuksuzlukla mücadele etmesi gerekmiyor mu?

Acaba kendisi ile bile itişip-kakışacak polisler sıradan vatandaşlara neler yapacağını hiç düşünmedi mi?

Ya, kendisi çekip gittikten sonra o tutuklanan, suçlanan emekçilere…!

Özel, 18 Mayıs 2024’te “Büyük Eğitim Mitingi” için yine Saraçhane’de… Ve katılım sayısı da çok az!…

Bu kez de öğretmen atamalarını odak yapan bir konuşma yaptı. Ayrıca, 2002’den bugüne öğretmen maaşlarını, ‘çeyrek altın’ alım gücüyle hesaplayarak kıyasladı ve özetle:
**93 eğitim fakültemiz var ve sürekli öğretmen yetiştiriyor!
**Madem atamayacaktın, 68 bin günahsızı niye okuttun?
**Madem atamayacaktın 1 milyon günahsızı niye okuttun, diploma verdin ve şimdi sırtını dönüyorsun?
Dedi. Tabii ki bunlar söylenmesi gerekenlerdi ve söylendi.

Ben emekli bir eğitimci vatandaş olarak isterdim ki: Sn. Özel veya CHP’nin olası (gölge) Milli Eğitim Bakanı o meydanda; ‘zorunlu din dersi’ verilerek laiklik ilkesinin nasıl yok edildiğinin altı kalın çizgilerle çizerek ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ni odak alan konuşma yapsınlar. Ve bu sistemin hurafelere dayalı olan Ortaçağ felsefesini anlatsınlar. Sonra da kendi hedefleri ile yapacaklarını, halkımıza ilan etsinler.

Sanırım yine: ‘aman ürkütmeyelim’ diye düşündüler ve yapmadılar!

Bari hiç olmasa Yusuf Tekin’in; 2013-2018 yıllarında MEB’in 36. ve son müsteşarı, 2023’ten beri Milli Eğitim Bakanı olarak: 2013’te gerici diyanet-vakıf-cemaat-tarikat denetiminde başlatılan: dindar-kindar bir nesil yetiştirme amaçlı 4+4+4’ü başlatan kişi olduğunu, tüm halkımıza anlatsalardı.

Olmaz mıydı?

O da olmadı…

Emin Toprak – DOSTÇA


© Fikir Kazanı


Get it on Google Play