Türkiye kapitalizminin ‘sömürülebilir’ enerji piyasasına bakış
Türkiye kapitalizminin en agresif ve aç gözlü büyüme stratejisini izlediği bir dönemden geçiyoruz. Ticaret bakanının “tek yol ihracat” şeklinde sloganlaştırdığı rekabete dayalı ihracatçı modelin üretim paradigması, birçok sermaye projesini, ihtiyacı, emek ile çevre üzerinde yıkımı da beraberinde getiriyor. İhracatçı modele göre oluşturulan ekonomi politikaları, yığınsal meta üretiminin hacmini genişletirken, şirketlerin uluslararası pazarda yer almasını da kolaylaştırıyor. Anadolu’nun küresel fabrikaya dönüşümü; neredeyse her ilin ve ilçenin ihracatla ve ticaretle uluslararası meta zincirlerine eklemlenişi de hızlanıyor.
İstanbul Sanayi Odasının “Türkiye ihracat iklimi endeksi”ne göre, ABD ve bazı Avrupa ekonomilerinde büyümenin hızlanmasına bağlı olarak, imalat sanayii ihracatçılarının talep koşulları 2024’ün ilk çeyrek ortası itibarıyla iyileşti ve endeks son sekiz ayın en yüksek seviyesine (yüzde 51) ulaştı. Rakamlara bakıldığında bu yılın ilk ayında, geçen yıl ocak ayına göre yüzde 3.6’lık artışla 20 milyar 28 milyon dolarlık ihracat yapıldı.
Ne var ki, Türkiye’nin küresel lojistik ağlarda merkez ülkelerden birisi olarak yapılandırılmasında, üretim hızının ve meta dolaşımının artması tek başına yeterli değil. Şirketler, yüksek kâr oranları için fiyatlarını sürekli yukarı çekerken, ücretleri ve enerji maliyetlerini minimum seviyeye düşürme arayışında. Özellikle enerjide dışa bağımlılık, yükselen maliyetler ve dış talepteki dalgalanmalar, sanayi sektöründe ve alt birimlerinde inişli çıkışlı seyre yol açan temel faktörler. OSB’lerde faaliyet gösteren şirketler başta olmak üzere, sermayenin en önemli şikayetlerinden birisi enerji maliyetleri ve daha fazla enerji ihtiyacı. Enerji ihtiyacını karşılamak üzere palazlandırılan yenilenebilir enerji sektörünün kendisi ise, aynı zamanda sermayenin yeni değerlenme ve yatırım alanlarının başında geliyor.
ELDER tarafından hazırlanan bir rapora göre 2022 yılında toplam tüketimin yüzde 42.73’ünü sanayi, yüzde 24.39’unu mesken, yüzde 3.72’sini tarımsal faaliyetlerle ilgilenen aboneler yaptı.[1] 2000-2020 döneminde yılda ortalama yüzde 4.4 artarak 128 TWh’ten 306.1 TWh’e yükselen elektrik tüketiminin, 2035 yılına kadar yıllık ortalama yüzde 3.5 artarak 510.5 TWh seviyesine ulaşacağı düşünülüyor. Sanayi sektöründe yıllık yüzde 3.7’lik elektrik tüketim artışı olacağı öngörülüyor.[2]
Sanayi sektörünün artan enerji ihtiyacını karşılamak üzere oluşturulan politikaların odak noktası küresel enerji trendlerine bağımlı. “Sanayide yeşil dönüşüm”, “düşük karbon ekonomisine geçiş”, “sıfır karbon” şeklinde anılan politikalar, uluslararası ölçekte yenilenebilir enerji piyasasının büyüklüğüyle doğru orantılı. Düşük karbonlu yenilenebilir enerji teknolojilerine yapılan küresel yatırımların toplamı 2023 yılında 1.77 trilyon dolara ulaştı.[3]
Küresel kapitalizme her açıdan mutlak biçimde entegre olmuş Türkiye’nin enerji sektörünü ve bununla........
© Evrensel
visit website