Otuz yıl önce, 1993 yılının kasım ayında, Amsterdam’da Erol Güngör’ün profesörlük tezi “Değerler Psikolojisi” ilk kez kitap olarak yayınlandı. Kitabının sunuş bölümünün ilk paragrafında şu cümleler yer alıyor: “Ölenlerle yaşayanlar arasındaki irtibat hiç kesilmez. Ölenlere karşı mesuliyetlerimiz hep devam eder. Kötü bir hareket yaparsak ölülerimizin ‘kemikleri sızlar’, iyi bir hayat sürersek onları ‘şadetmiş’ oluruz”. Bugün de, aradan geçen otuz yıl sonra, yine bir kasım ayında, Erol Güngör’un ruhunu şadetmek için, cümleler kurmaya gayret edeceğiz.

“Değerler Psikolojisi”ne geçmeden önce, kitabın sunuş bölümünden bazı paragrafları, kısaca burada iktibas etmek istiyorum. Esasen, iktibas edilen cümleler arasında, “Değerler Psikolijisi”nin ipuçlarına rastlayacaksınız.

“Erol Güngör’ü, seksenli yılların başında henüz slogan ile düşünceyi ayırt edemeyecek bir yaşta tanıdım. Hollanda’ya göç ettiğim ilk yıllarda Yeni Sözcü ve Hamle dergileri başta olmak üzere, Selçuk Üniversitesi öğrencilerinin çıkardıkları Konevi dergisininde Erol Güngör’un yazılarını takip ettim. Yeni bir çevre, farklı bir kültür ve bende başlayan –kendimi- sorgulama, sosyal olaylar, kültürel değişim ve devamla düşüncelerime ve davranışlarıma etki eden dış faktörler üzerine düşünmeye başladığım yıllar…”

İktibasa devam…

Vefatından, kısa bir süre önce, Konevi dergisinde Erol Güngör’le yapılan bir mülakatta ‘gençlerin okuma çağlarında bulundukları, ancak iyice yüklerini aldıktan sonra yazabilecekleri hakkında yaygın bir kanaat vardır. Ben bunun aksini düşünüyorum. Gençlerin, daha çok okumalarını teşvik eden faaliyetlerden biri de yazmaktır; yazmak için daima çok okumak ve aynı zamanda bir fikir geliştirmeyi öğrenmek zorundadırlar’ ifadesi beni tamamen etkilemişti”.

Erol Güngör’ü daha yakından tanımak amacıyla okuduğum ilk kitabı “İslam’ın Bugünkü Meseleleri”ydi. Kitapta şu cümelerin altını çizmiştim: “Din değişmediği halde, insanların onunla ilgili anlayışları değişiyorsa, o zaman bu değişmenin sebeplerini dinde ve insanlarda değil, fakat onların dışında bir takım kaynaklarda aramamız lazımdır”.

Bu iktibaslardan sonra, “Değerler Psikolojisi”ne dönelim.

Esasen, son tespit yani insanın dışındaki bir takım kaynaklar, yani insanın çevresiyle kurduğu ilişki, bize değerler psikolojisi hakkında ömenli ipucları vermektedir. Zira bu süreç sosyalleşme süreci olarak nitelendirilir. İşte, çocuk veya kişi değerler sistemini yani inaçları bu süreçte öğrenir. Sosyal öğrenme olarak da tanımlanan değerler sistemi, aile, okul ve sosyal çevre tarafından şekillendirilir. Çünkü insan, eğitilmeye, terbiye edilmeye ve şekil verilmeye en müsait bir varlıktır.

Değerler sistemi dinamik bir yapıya sahiptir. Günün ihtiyaçları, toplumsal değişim ve gelişmelere göre şekillenir. Değerler konusunda nesiller arasında gözlenen farklılık da buradan kaynaklanır. Bu dinamikliğe rağmen, her toplumda yazılmamış ancak genel olarak kabul görmüş kurallar, norm ve değerler sistemi ve anlayışı vardır. Kişinin, toplumda kaliteli ve saygın bir yaşam sürmesi, ahenk içinde ilişkiler kurması ve en önemlisi de kişinin kendisi olabilmesi sağlayan amiller norm ve değerler diye tanımladığımız yazılı ve yazılmamış kurallardır.

Erol Güngör, değerler psikolojisinde önemli bir yer teşkil eden ‘ahlâk değerleri’ üzerinde durur. Ahlak felsefesinden hareketle, Güngör, ‘değer’ kavramını “bir şeyin arzu edilebilir veya edilemez olduğu hakkındaki inançtır” yorumunu yapar. Güngör, devamla ‘değeri’, bir inanç olarak ele alarak, ahlâk psikolojisine göre, “değer bir inanç olmak bakımından, dünyamızın belli bir kısmıyla ilgili idrak, duygu ve bilgilerimizin bir terkibidir” tanımlamasını yapar.

Değerlerin değişebilir olduğuna dikkat çekmiştik. Buna göre kişinin sosyal çevresi yanı sıra, günümüzde, teknolojinin sunduğu imkanlarla, küresel etkileşim ve gelişmelerin de, değerler üzerindeki etkilerini hatırlamamız gerekir. O halde, üretilen ve üretilecek değerlerin, inanç sistemlerinin normlar haline gelmesi yani uygulanabilir olması, günümüz şartlarına uygun olması gerekmektedir. Çünkü, her çağın kendine has bir ruhu, kendine has bir karakteri vardır. Değerlerin ve ahlakın değişimini bu yönde ele almak gerekmektedir.

Bu vesileyle, Erol Güngör’ü, vefatının 40’ıncı yıl dönümünde rahmet ve mağfiretle anar, fikirlerinin, yorumlarının, tespitlerinin ve tekliflerinin bilim insanları tarafından yeniden düşünülmesini arzu ederim. Ruhu Şad olsun.

Veyis Güngör
13 kasım 2023

Bu yazı, Selçuk Üniversitesi ve Konya Büyükşehir Belediyesi’nin 15 kasım 2023 tarihinde organize ettikleri, vefatının 40. Yıldönümünde EROL GÜNGÖR SEMPOZYUMU, çerçevesinde kaleme alınmıştır.

QOSHE - Erol Güngör’ü anarken… - Veyis Güngör
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Erol Güngör’ü anarken…

5 4
14.11.2023

Otuz yıl önce, 1993 yılının kasım ayında, Amsterdam’da Erol Güngör’ün profesörlük tezi “Değerler Psikolojisi” ilk kez kitap olarak yayınlandı. Kitabının sunuş bölümünün ilk paragrafında şu cümleler yer alıyor: “Ölenlerle yaşayanlar arasındaki irtibat hiç kesilmez. Ölenlere karşı mesuliyetlerimiz hep devam eder. Kötü bir hareket yaparsak ölülerimizin ‘kemikleri sızlar’, iyi bir hayat sürersek onları ‘şadetmiş’ oluruz”. Bugün de, aradan geçen otuz yıl sonra, yine bir kasım ayında, Erol Güngör’un ruhunu şadetmek için, cümleler kurmaya gayret edeceğiz.

“Değerler Psikolojisi”ne geçmeden önce, kitabın sunuş bölümünden bazı paragrafları, kısaca burada iktibas etmek istiyorum. Esasen, iktibas edilen cümleler arasında, “Değerler Psikolijisi”nin ipuçlarına rastlayacaksınız.

“Erol Güngör’ü, seksenli yılların başında henüz slogan ile düşünceyi ayırt edemeyecek bir yaşta tanıdım. Hollanda’ya göç ettiğim ilk yıllarda Yeni Sözcü ve Hamle dergileri başta olmak üzere, Selçuk Üniversitesi öğrencilerinin çıkardıkları Konevi dergisininde Erol Güngör’un yazılarını takip ettim. Yeni bir çevre, farklı bir kültür ve bende başlayan –kendimi- sorgulama, sosyal olaylar, kültürel değişim ve devamla düşüncelerime ve davranışlarıma etki eden dış faktörler üzerine düşünmeye başladığım yıllar…”

İktibasa devam…

Vefatından, kısa bir süre önce, Konevi dergisinde Erol Güngör’le yapılan bir mülakatta ‘gençlerin okuma çağlarında bulundukları, ancak iyice yüklerini aldıktan sonra yazabilecekleri hakkında yaygın bir kanaat........

© Eurovizyon


Get it on Google Play