menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ortadoğu’da bir yıllık kaosun bilançosu

34 0
09.10.2024

Hamas’ın İsrail’e yönelik 7 Ekim saldırılarının üzerinden tam bir yıl geçti. Ancak bu bir yıllık sürede yaşananlar bölgenin kadim sorunu Filistin- İsrail meselesini aşıp, boyutu uluslararası alana yayılan bir ateş çemberine dönüştü:

-Çatışma artık sadece İsrail ve Filistinliler arasında değil; İşin içinde ABD de var, Almanya da, İngiltere de;

-İran da bizzat savaşın içine girmiş durumdayken, bundan İran’dan yüklü miktarda petrol ve doğal ithal eden binlerce kilometre uzaktaki Çin’in etkilenmemesini düşünmek mümkün değil;

-Ya da Suriye’deki Hmeymim üssü İsrail uçakları tarafından vurulan Rusya da bir şekilde çatışma ortamına dahil olmuş durumda.

-Dünyanın öbür ucundaki Güney Afrika Cumhuriyeti bile, İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırıma varan askeri operasyonlarına karşı BM çatısı altındaki Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne dava açarak konuya hukuksal açıdan müdahil oldu.

Bu bir yıllık dönemde Gazze’de Hamas’a karşı başlayan İsrail operasyonları artık Güney Lübnan’da Hizbullah karşı odaklanmış durumda. İran ile İsrail tarihlerinde ilk kez doğrudan birbirlerine saldırdılar. Yemen de çatışmaya Süveyş Kanalı’nı İsrail’i destekleyen ülkelerin kargo gemileri için cehenneme çevirerek dahil oldu.

ABD, Ortadoğu’ya yakın tarihte hiç olmadığı kadar çok silah, asker ve mühimmat yığdı. Anton Çehov’un sözlerinde olduğu gibi; “Eğer ilk sahnede duvarda bir silah asılıysa, oyunun sonunda mutlaka patlar...” Ortadoğu kaosunda henüz barış ışığı ufukta bile görünmüyor.

Çatışma ortamı bu kadar geniş olunca, kimin kazanıp, kimin kaybettiğini de ilk bakışta görmek pek mümkün olmuyor; Kısa vadede kazananların bu kazancı koruyup koruyamacakları da, şimdi kaybetmiş gibi görünenlerin uzun vadede galip hale gelip gelmeyecekleri de henüz muamma. Ancak bir yıllık bilançoya baktığımızda, kabaca şunları söylemek mümkün:

İsrail Başbakanı Netenyahu 7 Ekim 2023’ten bu yana geçen sürecin en büyük kazananı gibi duruyor. Yanlış anlama olmasın; kazanan İsrail değil, Netenyahu’nun kendisi. 7 Ekim saldırıları öncesinde İsrail Başbakanı koltuğunu korumakta çok büyük zorluk içindeydi. Bir yandan hükümetin istifasını isteyen binlerce İsrail vatandaşının Tel Aviv sokaklarında her gün düzenledikleri protestolarla, diğer yandan hakkındaki onlarca yolsuzluk soruşturması ile uğraşıyordu. Hamas’ın 7 Ekim saldırısı Netenyahu’nun siyasi kariyeri açısından “hayat öpücüğü” gibi oldu. Kendisine yapılan en büyük eleştiri, 7 Ekim’de Hamas’ın esir aldığı İsrail vatandaşlarını geri getirememiş olması. Netenyahu da bu eleştirilere karşı ülkeyi Gazze’den Lübnan’a, Yemen’den İran’a kadar çok geniş bir açık çatışma ortamına sokarak, “savaş durumunu” pekiştiriyor. Çatışma ortamı genişledikçe de, Netenyahu başkanlığındaki ırkçı koalisyon hükümetinin ömrü uzuyor, hatta koalisyon genişliyor. İsrail’de muhalefette duran ve 120 kişilik parlamentoda 4 sandalyesi bulunan Gideon Saar’ın da Netenyahu’nun koalisyon hükümetine katılması bunun işareti. Mevcut koalisyon hükümeti Saar’ın katılımıyla sandalye sayısını........

© Ekonomim


Get it on Google Play