menu_open
Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Decentralized Finance (DeFi) Ekosisteminin Vergisel Sorunları: Regülasyon ve Uygulama Zorlukları

13 1
18.12.2024

Burcu ALPTEKİN

Vergi Müfettişi

Geleneksel finansal sistemlerinin, merkezi otoritelerin kontrolü altında ve aracı kuruluşlar vasıtasıyla yürütülen işlemleri esas alan, köklü ve yerleşik paradigmasına meydan okuyan; doğrudan kullanıcı etkileşimini, merkeziyetsizliği ve şeffaflığı temel alarak, blok zinciri teknolojisinin benzersiz teknik olanakları ile desteklenen Decentralized Finance (DeFi) ekosistemi, yalnızca finansal aktörlerin iş yapış biçimlerinde radikal dönüşümlere yol açmakla kalmayıp, aynı zamanda bu yenilikçi yapının vergisel ve düzenleyici çerçeveler bağlamında nasıl ele alınması gerektiğine dair uzun süredir devam eden tartışmaları da yeniden şekillendiren, teknolojik ve ekonomik açıdan son derece çığır açıcı bir sistem olarak karşımıza çıkmaktadır. Öyle ki, merkezi kontrolün neredeyse tamamen ortadan kalktığı, işlemlerin anonimlik ve güvenlik prensipleri çerçevesinde gerçekleştiği, sınır ötesi sermaye hareketlerinin ise geleneksel mekanizmaları devre dışı bırakarak benzeri görülmemiş bir hız ve erişilebilirlik kazandığı bu ekosistem, finansal dünyanın dinamiklerini yeniden tanımlamakla kalmamakta, aynı zamanda bu dönüşümün vergisel şeffaflık, regülasyon, yönetişim ve kamu finansmanının sürdürülebilirliği bağlamındaki etkilerini anlamayı ve yönetmeyi, küresel ekonomi için kritik bir mesele haline getirmektedir.

Bu doğrultuda, Decentralized Finance (DeFi) ekosisteminin, geleneksel finans sistemlerinin sınırlarını aşan ve işlemleri aracısız bir şekilde kullanıcılar arasında doğrudan gerçekleştiren yapısı; yalnızca yenilikçi teknolojilerin finansal alandaki uygulamalarını genişletmekle kalmayıp, aynı zamanda devletlerin kamu finansmanını koruma, kayıt dışılığı önleme ve vergisel şeffaflık sağlama gibi tarihsel olarak üstlendikleri temel işlevlerini yerine getirebilme kapasitelerini de ciddi biçimde sınamakta ve mevcut vergi düzenlemelerinin bu yeni paradigmanın doğasına uygun hale getirilmesini adeta zorunlu kılmaktadır. Bununla birlikte, merkezi otoritelerin denetleyici ve düzenleyici rollerini asgariye indiren, kullanıcılar arası güveni matematiksel algoritmalar ve akıllı sözleşmeler aracılığıyla sağlayan, işlemlerin anonimlik zırhı altında gerçekleştiği ve sınırların fiziksel bir engel olmaktan çıktığı bu özgün ekosistemin, geleneksel vergisel yaklaşımlar ile bağdaşmayan yapısı, kamu otoriteleri açısından ciddi bir denetim uyumlama oluşturma potansiyelini barındırmakta; bu da söz konusu uyumsuzlukların, regülasyon ve uygulama zorluklarının daha kapsamlı ve analitik bir çerçevede ele alınmasını zorunlu hale getirmektedir.

Serimizin dördüncü yazısı niteliğinde olan (sırasıyla ilk üçü- Kripto Varlıklar, Algoritmik Temelleri ve Vergilendirilmesi, Kripto Varlıkların Vergilendirilmesinde Küresel Trendler: Türkiye İçin Bir Yol Haritası ve Blockchain Teknolojisi ve Vergisel Şeffaflık: Yeni Dünyada Denetim Paradigmaları) ve Decentralized Finance (DeFi) ekosisteminin vergisel ve düzenleyici perspektifine odaklanan bu yazım, yalnızca DeFi’nin mevcut sınırlarını analiz etmekle yetinmeyip, aynı zamanda bu sınırların ötesine geçerek gelecekte karşılaşılabilecek olası senaryoları, teknolojik ilerlemeler ışığında ortaya çıkacak fırsat ve tehditleri, vergisel denetim mekanizmalarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin önerileri ve regülasyon eksenindeki dönüşümlerin kamu maliyesi üzerindeki etkilerini detaylı bir şekilde irdelemeyi amaçlamaktadır. Özellikle, kamu finansmanının sürdürülebilirliğini sağlamak adına, vergisel denetim mekanizmalarının geleneksel yaklaşımlardan sıyrılarak, blok zinciri tabanlı işlemleri takip edebilme kapasitesine sahip yenilikçi araçlarla donatılması gerektiğine dair derinlemesine bir öngörü sunacak olan bu yazı, yalnızca teorik bir inceleme değil, aynı zamanda uygulamada karşılaşılabilecek sorunlara dair somut çözüm önerileri ve stratejik yaklaşımlar geliştirme hedefini de taşımaktadır. Bu doğrultuda, bu günkü yazım, DeFi’nin çığır açan teknolojik özellikleri ile geleneksel vergisel yapılar arasındaki muhtemel uyumsuzlukların kökenine inerek, bu sistemin kamu otoriteleri tarafından etkin bir şekilde düzenlenip vergilendirilmesinin olanaklarını, sınırlarını ve olası sonuçlarını çok boyutlu bir perspektifle değerlendirecektir.

Nasıl çalışır bu sistem… Şöyle ki; DeFi (Merkeziyetsiz Finans), geleneksel finansal sistemlerin merkezileşmiş yapısını tersine çeviren, tamamen blockchain teknolojisi üzerinde çalışan ve üçüncü taraf aracılara ihtiyaç duymadan, kullanıcıların birbirleriyle doğrudan (peer-to-peer - P2P) etkileşime geçmesini sağlayan bir ekosistemdir. DeFi’nin temeli, tüm finansal işlemleri, akıllı sözleşmeler aracılığıyla otomatikleştiren ve bu sözleşmeleri şeffaf, güvenli ve değiştirilemez şekilde blockchain üzerinde kayıt altına alan bir yapıdır. Bu yapı, merkezi otoritelerin denetiminden bağımsız olarak kullanıcıların kredi verme, borç alma, sigorta işlemleri yapma, ticaret ve daha pek çok finansal işlem gerçekleştirmesine olanak tanıyan bir sistem olma niteliğini haizdir.

Blockchain, bu sistemin omurgasını oluştururken, dağıtık bir defter teknolojisi olarak her bir işlemi, merkeziyetsiz bir ağ üzerinde onaylar ve doğrular, böylece işlem geçmişi üzerinde tam bir denetim ve güvenlik sağlar. P2P (peer-to-peer) etkileşimi, her bireyin, aracılara gerek kalmadan doğrudan diğer bireylerle finansal işlemler gerçekleştirmesine olanak verir. Bu, kullanıcıların kredi borçlarını doğrudan birbirlerine sunabilmesi, likidite sağlama veya yatırım yapma işlemlerini doğrudan birbirleriyle gerçekleştirmeleri gibi fırsatlar sunar. Bu şekilde, finansal süreçler ifade edilebilir ki, daha demokratik hale gelirken, geleneksel finansal kuruluşların (bankalar, sigorta şirketleri, vb.) belirlediği sınırlamalar da bu sistematikte ortadan kalkar.

Akıllı sözleşmeler, DeFi’nin işleyişinin merkezinde yer alır ki, bu sözleşmeler, önceden belirlenen koşullar yerine getirildiğinde, taraflar arasında otomatik olarak işlem yapılmasını sağlayan moderatörlerdir. Örneğin, bir kullanıcı borç alırken, borcun geri ödenmesi için bir akıllı sözleşme oluşturulabilir; borç geri ödenmediğinde ise, sözleşme devreye girer ve teminatın bir kısmı kaybedilir. Bu, geleneksel finansal sistemdeki vekillerin ve aracıların işlevlerini devralarak, güveni kod yoluyla sağlayan bir devinimsel işlerlik kazandırır.

DeFi, aynı zamanda likidite havuzları ve merkeziyetsiz borsalar (DEX’ler) gibi inovasyonlarla güçlendirilmiştir. Bu platformlar, kullanıcıların varlıklarını başkalarına sunmalarına ve karşılığında faiz kazanmalarına olanak tanırken, merkeziyetsiz borsalar sayesinde, tüm işlem süreci kullanıcıların kontrolünde ve aracılara gerek kalmadan gerçekleştirilir. Denilebilir ki, DeFi, sadece bir finansal sistem değil, aynı zamanda blockchain teknolojisinin sunduğu güvenlik, şeffaflık ve verimlilik ilkeleri üzerine inşa edilmiş bir yeniçağ finans ekosistemidir ki, dolayısıyla nihai ufukta, DeFi finans sistemi, geleneksel finansal yapıları dönüştürme ve blockchain’in sunduğu şeffaflık ve güvenlik ilkeleriyle, küresel ekonominin her köşesinde daha erişilebilir, adil ve verimli bir finansal ortam yaratma potansiyeline sahiptir. Bu, sadece finansal işlemleri değil, aynı zamanda finansal araçların kullanımını da temelinden değiştirerek, kullanıcıların daha bağımsız ve doğrudan etkileşimde bulunmalarını sağlayacak bir perspektif sunan, denilebilir ki, olağanüstü bir biyosistem olmaya gönüllüdür. Sistemi olası varlığıyla şematize ettikten sonra gelin hep birlikte detaylandıralım…

Merkeziyetsiz finans (DeFi) ekosistemi, finansal işlemlerin merkezi otoritelerden bağımsız bir şekilde, kullanıcıların doğrudan etkileşime girerek birbirleriyle ve akıllı sözleşmeler aracılığıyla yürütülmesini mümkün kılmakla birlikte, bunun yanı sıra, ulusal ve uluslararası vergilendirme sistemlerinde bir dizi çözülmesi gereken karmaşık sorunu da beraberinde getiren bir yapıyı şekillendirmektedir. Bu yapının en temel özelliği, finansal aracılık, borç verme, ticaret ve yatırımlar gibi geleneksel finansal işlemlerin, aracılara gerek duymaksızın tamamen dijital ortamda gerçekleştirilmesidir. Akıllı sözleşmeler (smart contracts) ve merkeziyetsiz uygulamalar (dApps) vasıtasıyla yapılan işlemler, kullanıcılar arasında doğrudan ve merkeziyetsiz bir etkileşim olanağı sunarak geleneksel finansal sistemlerin, örneğin bankaların, ödeme sistemlerinin ve sigorta şirketlerinin merkezi ve denetlenen yapısını radikal bir şekilde dönüştürmektedir. Ancak, bu gelişmelerin beraberinde getirdiği, vergi uygulamaları açısından kritik olan yapısal özellikler, vergi otoritelerinin uygulamalarını ve izleme kapasitelerini zorlaştırmakta ve mevcut vergi düzenlemelerinin, merkeziyetsiz sistemlerle başa çıkabilmesi için bir dizi reformu gerektirmektedir. Bu bağlamda, DeFi ekosisteminin içindeki vergisel zorluklar, sadece ulusal düzeyde değil, küresel ölçekte de büyük bir karmaşayı tetiklemektedir; çünkü bu karmaşıklık, genellikle vergi beyannamelerinin doğru ve verimli bir şekilde toplanması ve işlenmesini engelleyen faktörlerden, vergi denetimlerinin bu yeni finansal düzen içinde nasıl işlediğine kadar bir dizi konuda derinlemesine bir analiz yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Nasıl mı? Haydi başlayalım…

İlk olarak, DeFi ekosisteminde gelirlerin tespiti ve takibi konusunda yaşanan güçlükler dikkate değerdir. Kullanıcılar, DeFi platformlarında likidite havuzlarına (liquidity pools) katkı sağlayarak işlem ücretlerinden pay alabilmekte, borç verme (lending) protokolleri üzerinden faiz geliri elde edebilmekte ve token takas işlemleriyle sermaye kazancı oluşturabilmektedirler. Bu tür işlemlerden elde edilen gelirler, merkezi bir denetim mekanizmasına tabi olmaksızın gerçekleştirilmekte ve şeffaf bir raporlama sistemine sahip olmaksızın kullanıcıların çeşitli gelir akışlarının takip edilmesi, merkeziyetsiz bir yapının doğası gereği son derece karmaşık hale gelmektedir. Örneğin, bir kullanıcı, likidite sağladığı DeFi platformlarında birçok farklı token üzerinden işlem yapabilir ve bu işlemler, farklı coğrafi bölgelerdeki yasal düzenlemelere tabi olabilir. Dolayısıyla, her bir gelir akışının tespiti ve doğru bir şekilde vergilendirilmesi, vergi otoriteleri için bir hayli güçlük yaratmaktadır; zira gelirlerin doğrudan bir otorite tarafından izlenememesi ve merkeziyetsiz platformlarda yapılan işlemlerin genellikle blockchain üzerinde kaydedilmesi, ancak bu kayıtların ilgili yasal çerçeveye göre doğru şekilde analiz edilmesi ve vergiye tabi tutulması için çok daha derinlemesine bir teknik bilgi gerektirmektedir. Örnek vermek gerekirse, ABD’deki Internal Revenue Service (IRS), kripto para gelirlerini raporlama konusunda zorluklarla karşılaşırken, Avrupa Birliği’nde de blockchain........

© Ekonomim


Get it on Google Play