2025 ihracat eylem planı
REMZİ AKÇİN
Ünsped Gümrük Müş. Yön. Krl. Başkanı
Türkiye, ekonomik olarak yaşanan istikrarsızlığı gidermek için, 24 Ocak 1980 tarihinde “24 Ocak Kararları” ile yeni bir dış ticaret stratejisini uygulamaya koydu. Kararın amacı, üretimin azalması ve karaborsacılığın oluşması gibi nedenlerin ortadan kaldırılması için kamu harcamalarının sınırlandırılması, ücretlerin düşürülmesi, serbest döviz kuru gibi ekonomik önlemler alınmasıydı. 24 Ocak kararları ile 1980 öncesi dönemde uygulanan ithal ikameci büyüme stratejisi terk edilerek, dışa açık büyüme stratejisi uygulamaya konulmuş ve büyüme stratejisi, temel olarak, verimlilikte artış sağlamayı ve iktisadın rekabet gücünü artırmayı amaçlamıştır. Bu çerçevede, piyasa ekonomisinin kurumsallaşması yönünde adımlar atılmıştır.
Dış ticaret açığı
Bu strateji değişikliği dış ticaret hacminde ani değişikliklere neden olmuş, ancak aynı zamanda “hayali ihracat” denilen bir furyayla yüz yüze gelinmiştir. Zaman içinde dış ticaret açısından olumlu bir değişikliğin oluştuğu da bir gerçektir. 1980-2023 yılları arasında ithalat ve ihracatımıza baktığımızda bu durum açıkça görülmektedir.
Dış ticaretin artması elbette önemlidir ancak asıl önemli olan sürdürülebilir bir dış ticaret yapısıdır. Diğer bir deyişle ithalat ve ihracatın dengeli olması, dış ticaretin sürdürülebilirliği açısından önemlidir. İhracattan elde edilen değer, ithalatı karşılamaması durumunda dış ticaret açığı oluşur, bu durumda ithalatın finansmanı bir sorun haline gelir. 24 Ocak kararlarından bu yana dış ticaretin seyrine baktığınızda, ihracatın ithalatı karşılama oranının ilk 8 yıl içinde iyileşmeye gittiğini, ancak bu sonrasında durağanlaştığını görmekteyiz. 40 yılı aşkın bir sürede ihracatımızın ithalatı karşılama oranı e-70 seviyesindedir. Bu oran bize ithalatın finansmanında kronik sorun yaşadığımızı ispatlamaktadır. Bu kronik sorunun en sağlıklı çözüm yolu, ihracatın ithalatı karşılayacak düzeye çıkarılmasıdır.
İhracatın artırılmasında kullanılacak en önemli araç, ihracatın teşvik edilmesidir. Ancak doğrudan parasal destek vererek ihracatın teşvik edilmesi mümkün değildir. İhraç ürününün satış fiyatından daha düşük bir fiyatla ihraç edilmesi ve aradaki farkın devlet desteğiyle karşılanması durumunda sübvansiyon oluşur. İhracatın sübvanse edilmesi durumunda, ithalatçı ülkenin sübvanse edilen miktar kadar vergi alma hakkı doğar. Dolayısıyla ihracatçıya parasal iade olarak verilen her bedel, ithalatçıya ek vergi olarak yansır. Bu durumda da, ihracata ödenen her doğrudan........
© Ekonomim
