Bugünlerde boykotu tartışıyoruz. ‘Hangi marka kimi destekliyor, kim açıktan, kim gizli destekliyor? Hangi şirketin ürününü alırsak neye hizmet etmiş oluruz?’ gibi sorular dönüyor. Elbette işin içine bu noktada manipülasyonlar da giriyor.

Rakiplerini bu ambargo / boykot listelerine koydurmak isteyen markalar mı ararsınız normalde yerli olduğu halde araya kaynayıp boykot listesine girenler mi ararsınız, yoksa yıllar önce yurtdışına satıldığı halde yerli diye güvenilir ürün listesine alınanlar mı? Günün sonunda konu amacının çok çok dışına taşıyor.

Dünyanın en büyük markalarından biri İsrail’de fabrikası olduğu için boykot listelerinde başköşelerde örneğin. İnsanlar bizim devletimizin bile 70 yıl önce tanıdığı İsrail devletini tanıdığı ve orada fabrika açtığı için markaları boykot listesine alıyor.

Üstelik bu markanın hem Türkiye’de hem de Filistin’de Filistinlilerin yaşadığı alanda ve onların çalıştığı fabrikaları var. Bu da akla şu soruyu getiriyor. Boykot yapalım derken göz çıkarıyor olabilir miyiz? Çok sevdiğim bir söz var. “Ağaç dikmek için en doğru zaman 20 yıl önceydi, ikinci en doğru zaman ise bugün” diyor bu söz.

Ekonomik ve politik olarak güçlü olmanın tek bir yolu var. Markalarınız, üretiminiz, ihracatınız, size has, münhasır ürünleriniz, üretiminiz, patentleriniz olmalı. O sevdiğim söze böyle bir katkı yapabiliriz. “Boykot yapmak için en doğru zaman 20 yıl önceydi, ikinci doğru zaman ise bugün.”

Peki bu boykot nasıl olmalı?

Öncelikle işletmelerimizin üzerindeki ölü toprağını, ataleti atması gerekiyor. Evet, bugünün koşullarında sadece üretmek bir şey ifade etmiyor. Katma değerli üretim ve markayı yanına eklemezseniz çok önem arz etmiyor. Ama işletmelerimizin yeniden üretim kültürünü hatırlaması gerekiyor.

“Üretmek kurtarmıyor” sözü finansal kıyaslama açısından ve o günün koşulları içinde doğru olabilir ama günün sonunda kuralları güçlü üreticiler belirliyor. Bunun için de yine marka, patent ve faydalı modellerin de üreticinin elinde olması gerekiyor. İlginç bir şey söyleyeyim, benim şirketim Desnet’te barkod yazıcısı talebi son bir yılda patladı. Sebebini araştırdığımda enteresan bir durumla karşılaştım. İşletmeler normalde etiketçide ürettirdiği etiketler için 2-3 gün beklemek zorunda kalıyor.

Acil bir ihtiyaçta bile ihracat için ürün hazır ama etiket olmadığı için hemen sevk edemiyor. Birçok müşteriden bunu duydum, “Artık etiketçiye göbekten bağlı kalmak istemiyorum.” Bu söz çok değerli bir söz. Göbekten bağlı kalmak istememek bir işletmenin de bir ülkenin de egemenliği için çok önemli.

Ben de bu ülkenin bir evladı olarak, bir girişimcisi olarak “EnAz1Ürün” isminde bir projeyi paylaştım sosyal medya hesaplarımdan. Gerçekten çok önemli bir rağbet gördü kısa sürede. DÜNYA Gazetesi’nin değerli okurlarıyla da projeyi paylaşmak isterim.

Hedefim, hayalim 2024 yılı içinde 1000 Türk işletmesini, daha önce hiç üretim yapmamış, ithalat yapan ya da ithal ürün satan 1000 işletmeyi en azından bir ürününü Türkiye’de üretmeye ya da ürettirmeye teşvik etmek. Bu 1000 işletmeyi de duyurmak, tanıtmak, lanse etmek, reklamlarını yapmak. Onları yüreklendirmek.

Biliyorum ki en düşük önemdeki bir tek ürününü bile burada üretse ya da ürettirse üretimin tadını alacak ve arkasından da ihracat motivasyonu oluşacak. Üretmek kısa vadede yatırım demek, ticaretteki hızlı kazanç üretimde hemen oluşmayabilir. Ama üretimin bir felsefesi, bir heyecanı, bir mutluluğu var ki bunu her girişimcinin en az bir kere yaşamasını çok isterim.

Günün sonunda bu 1000 sayısını belki yakalarız, belki geçeriz, belki de bu sayının gerisinde kalırız. Ama Türkiye’nin katma değerli üretimini geliştirecek, binde bir arttıracak, bir yeni ihracat kalemi ekleyecek ya da bir ithalat kalemini eksiltecek her bir girişime ihtiyacımız var. İşte o zaman biz boykot eden değil, boykot edilen tarafta oluruz. Reaktif değil proaktif oluruz, edilgen değil etken oluruz. Türkiye bunu yapacak güçte.

QOSHE - En azından bir ürün - Ömer Ekinci
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

En azından bir ürün

16 0
08.11.2023

Bugünlerde boykotu tartışıyoruz. ‘Hangi marka kimi destekliyor, kim açıktan, kim gizli destekliyor? Hangi şirketin ürününü alırsak neye hizmet etmiş oluruz?’ gibi sorular dönüyor. Elbette işin içine bu noktada manipülasyonlar da giriyor.

Rakiplerini bu ambargo / boykot listelerine koydurmak isteyen markalar mı ararsınız normalde yerli olduğu halde araya kaynayıp boykot listesine girenler mi ararsınız, yoksa yıllar önce yurtdışına satıldığı halde yerli diye güvenilir ürün listesine alınanlar mı? Günün sonunda konu amacının çok çok dışına taşıyor.

Dünyanın en büyük markalarından biri İsrail’de fabrikası olduğu için boykot listelerinde başköşelerde örneğin. İnsanlar bizim devletimizin bile 70 yıl önce tanıdığı İsrail devletini tanıdığı ve orada fabrika açtığı için markaları boykot listesine alıyor.

Üstelik bu markanın hem Türkiye’de hem de Filistin’de Filistinlilerin yaşadığı alanda ve onların çalıştığı fabrikaları var. Bu da akla şu soruyu getiriyor. Boykot yapalım derken göz çıkarıyor olabilir miyiz? Çok sevdiğim bir söz var. “Ağaç dikmek için en doğru zaman 20 yıl önceydi, ikinci en doğru zaman ise bugün” diyor bu söz.

Ekonomik ve politik olarak güçlü olmanın tek bir yolu var. Markalarınız, üretiminiz, ihracatınız, size has, münhasır ürünleriniz, üretiminiz, patentleriniz........

© Dünya


Get it on Google Play