Vicdanın tarihle imtihanı
Yalova’da yaşananlar bir operasyonun sonucu değildir; bir tercihin sonucudur. Devletler kriz anlarında iki yoldan birini seçer: ya gücü kutsar ya da insanı. Yalova’da Türk devleti, silahın kolaycılığına değil, vicdanın zorlu yoluna girdi. Ve bu yol, tarihte her zaman pahalı olmuştur.
Gelin açık konuşalım: Batı’nın güvenlik anlayışı tarih boyunca “önce devlet, sonra insan” üzerine kuruludur. Amerika’da 19. yüzyıldan bu yana polis refleksi, tehdidi önce vur, sonra sorgula şeklinde işler. 1970’te Kent State Üniversitesi’nde, silahsız öğrenciler Vietnam Savaşı’nı protesto ederken Ulusal Muhafızların kurşunlarıyla yere düştü. O gün Amerika şunu söyledi: “Düzen, gençlerin hayatından daha değerlidir.”
Bu zihniyet 2020’de değişmedi. George Floyd, sokak ortasında, kameralar önünde, bir polisin dizinin altında can verirken sistem yine aynı refleksi gösterdi. O an Amerika, bütün dünyaya şunu ilan etti: Güç, vicdandan önce gelir.
Avrupa ise farklı mı? Değil.
2001’de Cenova’da G8 Zirvesi protestolarında Carlo Giuliani polis kurşunuyla öldürüldü. Ardından karakollarda sistematik işkence raporları ortaya çıktı. 2018’de Fransa’da Sarı Yelekliler sokaklara çıktığında, plastik mermilerle gözler kör edildi, eller koptu. Devlet, öfkesini copla bastırdı. Kimse “orada genç var, öğrenci var” demedi. Kimse beklemedi.
Çünkü onların devlet geleneğinde sabır zayıflık, merhamet risk olarak görülür.
Şimdi Yalova’ya dönelim.
Yalova’da teröristlerin bulunduğu evle ilgili kritik bir bilgi geldi: İçeride kadınlar ve çocuklar vardı.
İşte bütün fark o cümlede başladı.
Batılı bir güvenlik doktrini ne yapardı?
Binayı kuşatır, ağır ateşle girer, “yan etki” der geçerdi.
Sonra da rapora “kaçınılmaz kayıp” yazardı.
Türk polisi bunu yapmadı.
Bekledi. Tahliye etti. Sabretti.
O sırada içeride silahlı teröristler vardı. Dışarıda ise kucağında çocuk olan anneler.
Ve o bekleyişte, teröristler ateş açtı.
Üç polisimiz, o an geri çekilmedi. Bir çocuğun hayatı, kendi hayatlarının önüne geçti. Kurşunların önüne geçen şey üniforma değil; bin yıllık bir devlet ahlakıydı. Osmanlı’dan bugüne taşınan “masumun dokunulmazlığı” anlayışıydı.
Evet, bu anlayış pahalıdır.
Evet, bu anlayış şehit verir.
Ama bu anlayış, medeniyet inşa eder.
Bugün Batı, güvenliği sertlikle sağladığını zannederken toplumlarını korku devletine dönüştürdü. Polisle halk arasında duvarlar örüldü. Biz ise Yalova’da, terörle burun burunayken bile halkla aramıza duvar koymadık.
Şunu herkes bilsin:
Türk polisinin beklemesi acizlik değil; üstünlüktür.
Masum için ölümü göze almak, dünyanın hiçbir “gelişmiş” polis akademisinde öğretilmez. Bu, kitaplardan değil; tarihten, inançtan ve vicdandan gelir.
Yalova’da şehit olan polislerimiz, sadece DEAŞ’a karşı değil; insanı öncelemeyen küresel........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Tarik Cyril Amar