Nebula Dil'de herşey serbes
Prof. Ümit Şenesen’le dertleşiyorduk geçenlerde, yazışarak. Ümit Hoca şunu diyordu:
“Sizden başka dil konusunu önemseyen, BirGün‘de yazan Attila Aşut dışında, kimse yok gibi…
Bazı ünlü köşe yazarlarımızı ‘geçtiğimiz yıl (ay, hafta, gün)’ kullanımlarından dolayı elimden geldiğince nazik bir dille uyarmıştım. Kimi hiç oralı olmadı, kimi bir-iki kelimeyle teşekkür etti, biri de çok içten bir dille özür diledi, ondan sonra da bir daha bu söyleyişi hiç kullanmadı. Bu, tek yaygın yanlış kullanış değil ama bence çok önemli, çünkü dilbilgisi kurallarını değiştiriyor. Okulda öğrendiğimiz -di’li geçmiş, -miş’li geçmiş zaman kiplerinin, bundan böyle -di’li geçtiğimiz, -miş’li geçtiğimiz zaman olarak adlandırılmasını gerektirmiyor mu? Başka bir sürü örnekle lâfı uzatıp kafanızı şişirmek istemiyorum.”
Ümit Hoca, sağolsun, bana İstatistik kitabını göndermişti, İTÜ’den emekli istatistik profesörüdür. Kitaptan bir vesileyle söz etmiştim daha önce, önsözünden bir örnek vererek. Sonra kitabı biraz karıştırdım tabii, çok iyi kurgulanmış, çok iyi yazılmış, özenli Türkçesi sayfalar boyunca parıldıyor.
Attila Aşut gibi bir de dostumuz Suha Çalkıvik var, gördüğü yanlış kullanımların doğrularını yılmadan, gayet yerinde uyarılarla gösteriyor X’te.
Ümit Hoca ‘-di’li geçtiğimiz’ kipi konusunda çok haklı, benim de tepemin tasını attıran bir kullanım, daha önce bir değinmiştim.
Peki, Ümit Hoca’nın uyarılarına kulak asmayan köşe yazarlarına ne demeli, bizzat uyarılan, yani uyarıyı aldıklarına emin olduğumuz yazarlara?
Aynı günlerde sanat tarihçi, arşivci, çevirmen, titizlik abidesi 40 yıllık arkadaşım Zeynep Rona hatırlattı, 11 Şubat 2022’de tanışmamıza vesile olan ilk mektubuna şu cevabı vermişim:
“İmkansız olduğunu bildiğimiz bir şeyin peşinde koşma mutluluğu, belki daha doğrusu bunun verdiği özgürlük duygusu diye bir şey de var, benim için hep olmuştur galiba. Rüzgara karşı yürümek sadece alın açıklığı vermez, zihin açıklığı da verir, diyelim. Gerçi insan yaptığı şeyin karşılığını görmek istemiyor da değil. İşte bunu da sizin bizim gibi bir avuç insan sağlıyor.”
Ümit Hoca’nın mektubu da aynı şeyi hatırlattı, pekiştirdi. Ümit Hoca’nın dediği gibi, başka bir sürü kötü kullanım örneği var da benim için bayraklaşmış olanlardan biri ‘içerisinde’. Yazmıştım iki kere, hatta Oğuz Atay’ın ‘Ne Evet Ne Hayır” hikayesini de –okurumuz Sertaç Ö. Yıldız’ın güzel uyarısıyla– yanımıza alarak. Kimsenin tındığı yok.
O haber sunucuları yok mu o haber sunucuları, yanlışı yaymakta ellerine kimse su dökemez........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein