menu_open
Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Damaktan çok göze hitap ediyor

17 0
03.10.2024

İş gecikir de Bulgar Kilisesi Vakfı benden tazminat talep ederse hakkıdır. Yine ayarttım adamı.

Günay’dan bahsediyorum; bizim Cibalikapı’ya komşu mahallede vakfa ait tarihi bir binayı mükemmel bir şekilde ayağa kaldıran, yakın zaman dostum Günay Çalışal’dan.

Daha önce de ayartıp erkenden Aksaray’daki Az İç Birahanesi’ne çökmüştük. Bu kez Sütlüce için ayarttım. Yol da güzel hani; Balat iskelesinden Üsküdar-Eyüpsultan hattı teknesine binip Haliç’in bir o, bir bu yakasına, Hasköy ve Ayvansaray’a uğradıktan sonra hop Sütlüce’deyiz.

Sütlüce malum, eskinin ahırdan bozma sakatatçıları ile ünlüyken mezbahanın kongre merkezine dönüşmesinden sonra sınıf atlayıp lüks sayılabilecek, özellikle uykuluk servis eden restoranlarıyla ünlü. Ama onlar bizim radarımızda değil.

Yeri gelmişken önce Sütlüce’den bahsedeyim. Bahsedeyim dediğime bakmayın, daha iyisini yazamayacağıma göre araştırmacı yazar arkadaşım Hüseyin Irmak’ın Global Sanayici Dergisi’ne yazdığı ‘Günümüze uykulukçuları miras bırakan tesis: SÜTLÜCE MEZBAHANESİyazısından aktaracağım:

“İstanbul Haliç’inin kıyısında bulunan ve eski bir Rum köyü olan Sütlüce, adını burada bulunan bir mağarada akan sudan alır. Bu kaynak suyunun, kadınların sütünü çoğaltmaya ve sütten kesik kadınların sütünün gelmesine yaradığına inanılmaktadır. Suyun bu özelliğine atfen kaynağa bir kadın heykeli yapılmıştır. Kaynaktan gelen su, kadının göğüslerinden akmaktadır. Bu su, Osmanlı döneminde de aynı şekilde kullanılır fakat artık bir görevlisi vardır. Buradan su almaya gelenler kadın heykelinin olduğu bölüme girememekte, yanlarında getirdikleri kapları sadece görevli doldurup kendilerine vermektedir.

Semte adını veren bu mağara suyu ile göğüslerinden beyaz köpüklü su akan kadın heykelinin ne zaman ortadan kaldırıldığını ve akıbetini pek bilemiyoruz fakat Sütlüce 20. Yüzyıl başından itibaren bir başka özelliği ile daha tanınacaktır. O da mezbahanesidir.”

Zamanının en büyük endüstriyel tesislerinden olan mezbahanenin kuruluşuna en çok kasaplar karşı çıkmış, zaman zaman sokak gösterileri yapmış. Mezbahanenin buraya kurulmasındaki en önemli etkenlerden biri şehre uzaklığı, diğeri de suyun, yani Haliç’in kenarında olması. Kesimde akan kan, hatta diğer atıklar da rahatlıkla Haliç’e defedilecektir. Dolayısıyla Altın Boynuz’u bundan 25-30 yıl öncesine kadarki berbat haline getiren en önemli etkenlerden biri olmuş.

Zamanla etrafı salaş, ahırdan bozma dükkânlarda ya da seyyar tezgâhlarda faaliyet gösteren sakatatçılarla, özellikle uykulukçularla dolmuş. Çünkü uykuluğun en makbulü olabildiğince taze pişirileni. Birazdan yine döneriz bu bahse. Hele bir masaya oturup rakımızı söyleyelim.

1985’te et kesim faaliyetine son verilen mezbahane, bir süre et dağıtım merkezi işlevini sürdürse de kapatılıp önce........

© Diken


Get it on Google Play