“Erik Dalı” türküsünü duymayan, bilmeyen yoktur sanırım. “Erik dalı gevrektir/Amanın basmaya gelmez/Elin oğlu naziktir/Amanın küsmeye gelmez” diye devam eder türkü. Bir kaç yıldır Ankara havası olarak nişanlarda, düğünlerde, nümayişlerde sürekli çalınıyor; kimileyin işkenceye dönüşüyor kimileyin içimizi kıpır kıpır ediyor “Erik Dalı.” Hepimizin hatırındadır: A Milli Kadın Voleybol takımımız 2023 CEV Avrupa Şampiyonu olduklarında şampiyonluk sevincini “Erik Dalı” türküsüyle kutlamışlardı. Bütün dünya bu türküyü dinleyip; bu türküyle oynamıştı.

Hareketli, duyanda oynama hissi uyandıran bu türkünün aslında çoğumuzca bilinmeyen bir hikâyesi var. Genelde son zamanlarda popüler olan bir çok türkünün ne yazık ki bu türkü gibi makus bir talihi var. Domdom Kurşunu, İp Attım, Erik Dalı, Yüksek Yüksek Tepelere, Hey On Beşli On Beşli… Aşkı, hüznü, acıyı, sevdayı anlatan; sevgilinin ardından söylenen bu türkülerle, ağıtlarla, uzun havalarla millet gerdan kırıyor… Geçen yıllarda Seyit Çevik‘in “İp attım ucu kaldı/Tarakta gücü kaldı/Ben sevdim eller aldı/Yürekte acı kaldı” türküsü “Ankara’nın bağları da büklüm büklüm yolları” adıyla Ankara havasına döndürülmüş ve bütün düğünlerde adeta işkence aracı gibi çalınmıştı. Aynı şekilde “Erik Dalı”da…

“Erik Dalı”… Bu meşhur, meşhur olduğu kadar da orijinal yapısı bozulmuş türkü Burdur Dirmillili Kadir Türen’e ait. Türen “Dirmillili Curacı Kadir” yada “Curacı Gadir” olarak ta biliniyor. Hatta kendini şöyle tarif ve takdim ediyor: “Fethiye dağlarının çekdiği boz boz doman, ne anar bizden zalım yüzlü gara yonan, işde geldi garşınıza Dirmillili meşhur cura üstadı Gadır Turan!” 1919’da Dirmil’de dünyaya geliyor Turan. Turan’ın doğup büyüdüğü yöreye Teke Yöresi denir. “Yöre, tarih içerisinde Selçuklular döneminden itibaren Teke adıyla önemli bir sancak ve iskân yeri olarak varlığını sürdürmüştür. Fethiye, Korkuteli, Elmalı, Acıpayam, Serinhisar, Dinar, Daskırı, Gölhisar, Burdur, Isparta gibi yerleşim yerlerini içine alan bir bölge olarak kabul edilmektedir. Esas itibariyle kaynaklarda bölge, askerî bir anlamı olup, askerleri aynı bayrak altında savaşa giden mıntıka demektir. Osmanlılar’da bu özelliği iledir ki Selçuklu dönemi Sübaşılığının bir devamı kabul edilebilir. Sancak= liva, bir idâri mıntıka demek olup, asla bir iskân yeri değildir. Ancak adını, oradaki en önemli iskân yerinden alan sancaklar da vardır. Meselâ Aydın, Menteşe, Koca-eli, Canik, Teke gibi sancaklarda, hiç de bu adı taşıyan iskân yeri yoktur olarak ifade edilir.” *

Teke Yöresi gibi bu coğrafyanın önemli bir kültür havzasında doğan Kadir Usta kendi gayretleriyle cura çalmayı öğrenir. Hem çalar hem de söyler… Müziğin oluşumunda yaşanılan yerin, bölgenin, yaşamın, doğanın, kültürün, dünyaya bakışın, geleneğin göreneğin etkisi, katkısı yadsınamaz. Burdur ve Teke Yöresinin müziğinde Yörüklüğün, Yörük yaşamının, konar göçerliğin rolü önemli. Yörükler hayvanlarını daha iyi besleyebilmek için yazlık/kışlık, yaylak/kışlak denilen mekânlar oluştururlar. Yazın yaylalarda kışın köylerde yaşamlarını sürdürürler. Yalnız bu konar göçerlik, göçebelik normal, standart bir göçebelik olarak algılanmamalı. Kendi kültürünü, medeniyetini oluşturmuş bir göçebelik söz konusu. Zaten müziğe, folklora, sözlü geleneğe baktığımızda o derin kültürü, kavrayışı, anlayışı görebiliriz.

Teke yöresinde müzik denince aklımıza hemen sipsi, cura, kaval, kabak kemane gelir… Bu çalgıların taşınması ve çalınması kolaydır. Yörede halk müziği gurbet havaları, zeybekler, teke zortlatması, boğaz havası, gabardıç, kırık hava adlarıyla çeşitlenir. Teke zortlatması tekeleri örnek alarak oluşturulmuş bir oyundur. Tekeler, sürüye teke katılım zamanı gergin, sinirli bir vaziyette ileri geri zıplayarak hareket ederler. İşte bu oyuna teke zortlatması denir. Boğaz havası ya da boğaz adı verilen müzik türü de ilginçtir. Başparmakla boğaza bastırılarak gırtlaktan kaval sesini andıran bir ses çıkartılarak icra edilir. Oyun havalarını yöre kadınları çok güzel oynarlar. Kadınlar kendi aralarında tepsi, tencere kapağı, leğen ve dümbelek çalarak türkü söyleyip oynarlar.

Burdurlu Kadir Türen işte böyle bir kültürel dünyaya doğar. Cura çalar, beste yapar, güzel de söyler bestelerini. Düğünlerin, merasimlerin aranan insanlarından biridir her zaman. “Erik Dalı” türküsünden başka hepimizin bildiği bir türküsü daha var Curacı Gadir’in: “Kezban Yenge”…

Sipsi ve cura eşliğinde Onun sesini dinlemenin keyfine doyum olmaz. Gadir ustayı dinlerken dağlar dile gelir, çayırlarda meleyen emlik guzuların melemeleri kulaklarımızda çınlar. Bir sonsuz rüzgar eser Toroslardan. Boğazlarında çanlarıyla koyunlar su içmeye iner yarpuz, nane kokulu derelerden. Usul usul bir yola dizilir develer…

Yayla yolları diyor Gadir usta. Yörük yaylasız olur mu? “Yayla Yolları” türküsünü söyler. “Yayla yollarında yürüyüp gelir/Allı şalvarını sürüyüp gelir” diyerek. Bahar gelince, karlar eriyince göç yoluna dizilir Yörükler. Gatarlanır yörük kervanları. Tülü mayalar yollarda… Türkülerle, semahlarla, develerin boynundaki çan sesleriyle bir kervan yürür dağlara doğru, yaylalara doğru… Serin yellerin, soğuk pınarların, çam yapraklarına değen güneşin türküsü… Nazlı nazlı, usul usul, belik belik saçlarıyla, allı morlu giysileriyle yörük kızları…

Kadir Türen doğaya bağlı, doğayla iç içe bütün insanlar gibi derelerin akışından, kuşların şakımasından, her yeri beyaza bürüyen kardan, ilkbaharda toprağı yaran menekşeden, kaya diplerinden biten navruzdan el almış ve sadrından, dilinden yüreğimize akan ezgileri söylemiştir. Yüce dağlardaki dumanlar gibi gönül dağının dumanı da yükselince curasının tellerinde acıyı söylemiş özlemi, hasreti, en çok ta yüce dağları… Bir sümbülün nazlı nazlı salınması, bir bülbülün dertli dertli ötmesi, kekliklerin koyaklarda sekmesi, ceylanların sürmeli gözleri… Hepsiyle beraber sılanın, gurbetin sesi yankılanır bir sipsinin sesinde.

“Çek deveci develeri nadastan/Gül sineler birbirinden bedestan/Devesi var çansız/Gerdanı var bensiz/Ben olamam sensiz/Sen de durma bensiz” türküsü de “Kuyu dibi taşl’olur/Öksüz gözü yaşl’olur/Netcen anayı babayı/Yar kokusu başk’olur” da “Gökte de yıldız ellidir/Ellisi de bellidir/Gizli de sevda çekenler aman/Bakışından bellidir” de “Devesi gater gater/Çilbiri suya batar/Gız oğlanı görünce/Sallar çevresin atar” da “Aşşa yoldan çıktı aldıramadım/Gerdanı gerdana sardıramadım/Bir elimde cura bir elimde sipsi/Şu kızın aklını kandıramadım” da Curacı Gadir’in bizlere bıraktığı en güzel emanetler.

Dirmilli’de doğan Kadir Türen 28 Haziran 1988’de yine Dirmilli’de vefat eder.

Ruhu şad olsun, mekânı cennet…

Muaz ERGÜ

Kaynak
* Osman Arıcan, Üslûp Bilimi Açısından Teke Yöresi Türküleri, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık 2015, Sayı: 36, ss. 47-57

QOSHE - Dirmillili Curacı Kadir Türen - Muaz Ergü
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Dirmillili Curacı Kadir Türen

15 0
12.03.2024

“Erik Dalı” türküsünü duymayan, bilmeyen yoktur sanırım. “Erik dalı gevrektir/Amanın basmaya gelmez/Elin oğlu naziktir/Amanın küsmeye gelmez” diye devam eder türkü. Bir kaç yıldır Ankara havası olarak nişanlarda, düğünlerde, nümayişlerde sürekli çalınıyor; kimileyin işkenceye dönüşüyor kimileyin içimizi kıpır kıpır ediyor “Erik Dalı.” Hepimizin hatırındadır: A Milli Kadın Voleybol takımımız 2023 CEV Avrupa Şampiyonu olduklarında şampiyonluk sevincini “Erik Dalı” türküsüyle kutlamışlardı. Bütün dünya bu türküyü dinleyip; bu türküyle oynamıştı.

Hareketli, duyanda oynama hissi uyandıran bu türkünün aslında çoğumuzca bilinmeyen bir hikâyesi var. Genelde son zamanlarda popüler olan bir çok türkünün ne yazık ki bu türkü gibi makus bir talihi var. Domdom Kurşunu, İp Attım, Erik Dalı, Yüksek Yüksek Tepelere, Hey On Beşli On Beşli… Aşkı, hüznü, acıyı, sevdayı anlatan; sevgilinin ardından söylenen bu türkülerle, ağıtlarla, uzun havalarla millet gerdan kırıyor… Geçen yıllarda Seyit Çevik‘in “İp attım ucu kaldı/Tarakta gücü kaldı/Ben sevdim eller aldı/Yürekte acı kaldı” türküsü “Ankara’nın bağları da büklüm büklüm yolları” adıyla Ankara havasına döndürülmüş ve bütün düğünlerde adeta işkence aracı gibi çalınmıştı. Aynı şekilde “Erik Dalı”da…

“Erik Dalı”… Bu meşhur, meşhur olduğu kadar da orijinal yapısı bozulmuş türkü Burdur Dirmillili Kadir Türen’e ait. Türen “Dirmillili Curacı Kadir” yada “Curacı Gadir” olarak ta biliniyor. Hatta kendini şöyle tarif ve takdim ediyor: “Fethiye dağlarının çekdiği boz boz doman, ne anar bizden zalım yüzlü gara yonan, işde geldi garşınıza Dirmillili meşhur cura üstadı Gadır Turan!” 1919’da Dirmil’de dünyaya geliyor Turan. Turan’ın doğup büyüdüğü yöreye Teke Yöresi denir. “Yöre, tarih içerisinde Selçuklular döneminden itibaren Teke adıyla önemli bir sancak ve iskân yeri olarak varlığını sürdürmüştür. Fethiye, Korkuteli, Elmalı, Acıpayam, Serinhisar, Dinar, Daskırı, Gölhisar, Burdur, Isparta gibi yerleşim yerlerini içine alan bir bölge olarak kabul edilmektedir. Esas itibariyle kaynaklarda bölge, askerî bir anlamı olup, askerleri aynı bayrak altında savaşa giden mıntıka demektir. Osmanlılar’da bu özelliği iledir ki Selçuklu dönemi........

© dibace.net


Get it on Google Play