“Kimsenin Ölmediği Bir Cinayet Öyküsü” adlı ikinci romanınız yakın zamanlarda yayımlandı. Okuru bol olur umarız. Romanınızın adı ilginç. İroni çağrıştırıyor. Neler söylersiniz romanınızın adıyla alakalı?

Başlığında öykü olup roman denilmesinde elbette ki ironi var. İki yönden baktığım için öyle yazdım. İlkin “kimse ölmüyorsa nasıl olur da cinayet olur” sorusunun bir sorunsala dönüşme kısmıdır. Bu döngü anlatılan hikâyeyi daha çekici kılıyor sanırım ve asıl üzerinde durduğum kısım da bu. Kitap bitince okurun da aynı doygunlukla kalkacağı sofradayım.

İkinci olarak da öykü dememe rağmen roman olarak nitelendirilmesi ve kategorize edilmesi de ironi barındırıyor. Kimine göre öykü, kimine göre romandır. Adını seviyorum sanırım. Okuru bol olsun dediğiniz gibi.

“Kimsenin Ölmediği Bir Cinayet Öyküsü” romanı güçlü tasvirleriyle, sinematografik unsurlarıyla, okuyucuyu metnin içine alan anlatım tekniğiyle dikkat çekiyor. Neler söylersiniz bu hususlarda?

Kitabı yazarken oluşturduğum dosya metinsel olarak kurgu okuması ise detaylara önem veririm. Gerilim sıkça başvurduğum bir tekniktir. Sevdiğim için sevilmesini de istiyorum sanırım.

Her dosyanın dili anlatılan hikâyeye göre değişiklik daha doğrusu değişkenlik göstermelidir diye düşünüyorum. Sinematografik kısmı ise okurla aramda kurmak istediğim atmosfer için gerekli sanırım. Yazının zihinde yer etmesi için her detaya kıymet veririm.

Romanınızın “Taş” adlı bölümünde kutsal kitaplarda anlatılan kıssaları roman kahramanlarından biri olan İlhan’dan dinliyoruz. Kutsal kitaplarla, mitolojik metinlerle, destanlarla ya da sözlü kültürle aranız nasıl? Bahseder misiniz?

Kitaplaşan veya kitaplaşmayan her bahis kıymetlidir. Yazılan kitabın konusu ve içeriği itibari ile destan ya da mistik öğeleri kaldırabiliyorsa eklerim. İlhan karakterinin tinsel yapısı buna müsaitti.

Hangi inanıştan olursa olsun dile getirdiği peygamberlerin bilindik hikayelerinin dışında başlarına gelen olaylara daha farklı bakmak istedim.

Bunun dışında sözlü kültürün mensubuyum. Yetiştiğim coğrafyada çokça vardı. Halen de var. İyi ki varlar.

Romanda üç meczup kardeş var: Nizam, İlhan, Çetin. Anneleri kaçmış, babaları bakıyor onlara. Bu üç kardeşin annelerinin gidişine tepkileri birbirinden farklı. Kardeşlerin farklı tepkiler vermesinin nedenleri hakkında neler söylersiniz?

Malumunuz beş parmağın beşi bir değil. Kardeşlerin birbirinden daha farklı olmasına dikkat ettim. Hatta annelerinin terk edişleri bile aralarında farklı algılansın istedim. Kardeşlerin dünyaya bakış açıları ve siyasi ya da ideolojik görüşleri de birbirlerinden farklıdır. Bu çeşitliliği onların nezdinde tartmak ve çeşitlendirmenin anlatılan konuyu destekleyeceğini düşündüm. Meczup oluşları onların değil bizlerin verdiği hükümdür aslında.

Roman 1983’de Mardin’de geçiyor. Mahallede bir patlama ve cinayet iddiasıyla üç kardeş sorgulanıyor. Arka fonda ise o dönemin zorlu siyasi atmosferi, baskı, insanların sıkıntılı ruh halleri, üstü kapatılan gerçekler var. Neler düşünüyorsunuz bunlarla ilgili?

Yazılan kitabın, yazıldığı dönemden bağımsız olmaması gerekir. Üstü kapalı gerçeklerin gün yüzüne çıkmak gibi özelliği olsa da o sürecin altını çizmek istedim. Siyasi atmosferin yıkımını unutanlardan değilim.

“Niye?” dediğim, denilmesi gereken o kadar çok durum var ki… mesela ırkı, cinsi, niteliği ne olursa olsun bir annenin çocuğunun kemiklerini, ölüsünün yerini bilmek istemesinden daha doğal ne olabilir ki?

Nizam, İlhan, Çetin. Üç toplumdan dışlanan insan. Babaları bile onlar için “eksik doğmuşlar” Bu üç kardeş sorguda birçok akıllının bile düşünemeyeceği şeyler düşünüyorlar. Çok mantıklı cevaplar veriyorlar. Duyarlılar. Bu kardeşlerin karşısında ise bütün sertliğiyle, hoyratlığıyla otorite var, kurallar var. Polis Raci, Amir var. İnsani hisleri törpüleyen bir yapı. Bu olguyu, bu durumu bilinçli olarak mı kurguladınız? Neler söylersiniz?

Tarihsel süreç olarak bu durumlar hep böyle karşılanmıştır. Otorite istinat duvarı mıdır? Hapishane duvarı mı? Deliler dışında duvarı sorgulayan bizler neresindeyiz bu yaşamanın? Amir’in deli oldukları için sadece el altından ifadelerine başvurduğu üç kardeşin kuralları saymaması ya da kuralları sorgulaması kıymetlidir. Bu bilinçten hareketle oluştu hikâye. Bir de cinayette şahit bile sayılmayan birinin ya da birilerinin görgü tanığı, fail ya da mağdur oluşları nasıl olur diye yazdım.

Son olarak neler söylersiniz?

Kıymetli sorularınız için teşekkür ederim.

Biz teşekkür ederiz.

Muaz ERGÜ

Ali İPEK

QOSHE - “Kimsenin Ölmediği Bir Cinayet Öyküsü” - Muaz Ergü
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

“Kimsenin Ölmediği Bir Cinayet Öyküsü”

3 1
18.01.2024

“Kimsenin Ölmediği Bir Cinayet Öyküsü” adlı ikinci romanınız yakın zamanlarda yayımlandı. Okuru bol olur umarız. Romanınızın adı ilginç. İroni çağrıştırıyor. Neler söylersiniz romanınızın adıyla alakalı?

Başlığında öykü olup roman denilmesinde elbette ki ironi var. İki yönden baktığım için öyle yazdım. İlkin “kimse ölmüyorsa nasıl olur da cinayet olur” sorusunun bir sorunsala dönüşme kısmıdır. Bu döngü anlatılan hikâyeyi daha çekici kılıyor sanırım ve asıl üzerinde durduğum kısım da bu. Kitap bitince okurun da aynı doygunlukla kalkacağı sofradayım.

İkinci olarak da öykü dememe rağmen roman olarak nitelendirilmesi ve kategorize edilmesi de ironi barındırıyor. Kimine göre öykü, kimine göre romandır. Adını seviyorum sanırım. Okuru bol olsun dediğiniz gibi.

“Kimsenin Ölmediği Bir Cinayet Öyküsü” romanı güçlü tasvirleriyle, sinematografik unsurlarıyla, okuyucuyu metnin içine alan anlatım tekniğiyle dikkat çekiyor. Neler söylersiniz bu hususlarda?

Kitabı yazarken oluşturduğum dosya metinsel olarak kurgu okuması ise detaylara önem veririm. Gerilim sıkça başvurduğum bir tekniktir. Sevdiğim için sevilmesini de istiyorum sanırım.

Her dosyanın dili anlatılan hikâyeye göre değişiklik daha doğrusu değişkenlik göstermelidir diye düşünüyorum. Sinematografik kısmı ise okurla aramda kurmak istediğim atmosfer için gerekli sanırım. Yazının zihinde yer etmesi için her detaya kıymet veririm.

Romanınızın “Taş” adlı bölümünde kutsal kitaplarda anlatılan kıssaları roman........

© dibace.net


Get it on Google Play