Birçok resmi kurum (bir anlamda devlet) bu milleti, sigaraya, 25-30 yıl öncesine kadar isteyerek ve hatta çeşitli yöntemlerle ısrar eder gibi teşvik etmiştir.

İçmeyenleri de cezbedecek şekilde devlet, er ve erbaşlara bedava ”Asker” sigarası dağıtırdı. Fazla pahalı olmadan subaylara daha kaliteli “Subay” ve sonra “Silahlı Kuvvetler” sigarası; Milletvekillerine “Meclis” sigarası

Laiklik anlayışının farklı yorumundan mıdır nedir, içki ve sigara alabildiğine teşvik edilmiş, devlet üretimini tekeline almış; bizzat çeşitli kurumlara has sigaralar çıkartmıştır. Öte yandan subayın, vekilin sigarası olur da polislerin olmaz mı, onlar için de “Polis” sigarası çıkartıldı. CHP ve AP seçim kampanyalarında seçmen tavlamak için partilerinin adını paketlerinin üzerine yazdırdıkları sigaraları dağıttı.

Günlerin, özel günlerin anısına devlet, özel sigara yaptırırdı. Düşünebiliyor musunuz nicelerinin yanında Nasrettin Hoca ve İbni Sina’yı bile sigara ile andı…

İlla ki günümüzde de devam ettiren vardır; o zamanlar birçokları evine gelen misafirler için şekerlik gibi “Sigaralık” bulundururdu. İçine de misafir hangisine tiryaki ise onu içsin diye yerli ve yabancı çeşitli marka sigara paketleri konurdu. Özellikle yabancı sigara koyanlar daha zengin, daha cömert diye düşünülürdü. En azından ailede “Almancı” birinin olduğu vurgulanırdı. Bu durum doğal olarak evdeki gençleri cezbederdi. Özenti ile babalarının olmadığı veya kimsenin görmediği zamanlarda tek tek ‘çalarak’ içmeye alışırlardı.

Nicedir içindeki yuvalara tek tek dikilmiş gibi sigara konan, özel tutulacak kulpu olan sigaralığı olmayan evlerde, babalar, hoş beşten az sonra misafirlerin geleceğini bildiği için aldığı “kaliteli” (genellikle yabancı) sigaralardan birini açar, bir köşesinden iki üç santim kadar yırtar, üç dört tanesini yarı yarıya çıkartır ve hazır ederdi. Misafirler gelince de hoşbeşten hemen sonra şeker ikram ediyor gibi tek tek önlerine gelerek paketi uzatırdı. Alanın sigarasını anında yakmak için öteki elinde de çakmak olurdu. Bu iyi misafirperverliğin, misafirlerine saygının gösterisinden biriydi. Dahası “Sağ ol, ben içmiyorum” diyenlere “Yav yak bir taneden bir şey olmaz…” diye ısrar edilirdi. İkramı kabul etmek de ikram edene değer vermek demekti… Pakette kalan sigaralar, başka açılmamış paketlerle birlikte isteyen, istediği zaman alsın diye ortadaki sehpaya, daha çok da üzerindeki bir küçük tepsiye bırakılırdı. Taziye odalarında ve çadırlarında bile yakın zamana kadar sıra ile herkese sigara ikram edildiği çok olmuştur.

Ailenin erkeklerinden biri şehirden uzakta, kolay alış veriş yapamayacağı küçük bir yerde çalışıyorsa veya bir sebepten uzun süre orada kalacaksa ona yiyecek, giyecek gönderilirken beş on paket de sigara gönderilirdi. İçmemesi için öğüt veren, çırpınan, ceplerini arayıp buldukça cezalandıran baba ve anne “Orada bulamıyormuş!” diye sigara da gönderirdi.

Resmen evlenmelerine karar verilen gençlerin nişandan önce “Tabak” adı verilen büyük bir sini içinde öncelikle ve birkaç takım her türlü giysi geline olmak şartıyla, anne babasına, kardeşlerine, varsa dedesine, ninesine, amcalarına, dayılarına, teyzelerine, halalarına çeşitli hediyeler, geline altın takımlar, misafirlere ikram edilmesi için çerez ve beş altı paket en pahalısından sigara paketleri gönderilirdi.

İçse de içmese de cezaevine mahkûm ziyaretlerine giden, muhakkak sigara götürürdü. İçmiyorsa “Belki sıkıntıdan içer veya başka koğuştan hatta ranzadan ranzaya misafir gelen arkadaşına ikram eder” diye düşünürlerdi. İçeride sigara ve çayın çok pahalı olduğunu öğrenmişlerdir; dolayısıyla misafirine ikram etmesi büyük bir fedakârlık ve kıymet vermek demekti…

Fransa’da bile çalışıyor olsa hepsine birden “Almancı” dediğimiz yurt dışı işçileri, memlekete gelirken eşine dostuna oranın sigarasından getirip birer ikişer paket vermişse o, bir sonraki gelişine kadar dünyanın en sayılan, sevilen adamlarından biri olurdu.

Düğün, nişan, cenaze dolayısıyla eğer bir yerde toplanılacaksa, onlar için alış veriş yapılırken listeye muhakkak üçer beşer paket şu şu marka sigara eklenirdi.

Artık askerlik çağına gelmiş ve bitirmiş oğlunun sigara içtiğini gören veya duyan babalar ses çıkartmamışsa çok anlayışlı, ileri görüşlü sayılırlardı. Az sayıda olsalar bile bazı “anlayışlı” babalar, oğluna, torununa, yeğenine açıkça “İçiyorsan benim yanımda iç, ben bir şey demem…” diye teşvik bile etme gafletine düşerdi.

Köylerde, çiftliklerde sözleşmeli (mevsimlik) işçilik yapanlar şartlarının arasına ille “şu kadar çay ve günde adam başı bir paket şu marka sigara...” diye ilave ettirirdi.

Otobüslerde yan yana, trenlerde aynı kompartımanda oturanlar, anında kırk yıllık arkadaş gibi olurlar ve sigara içmek için çıkartınca kendisi almadan ötekilere ikram ederdi. Etmezse, kimse ses çıkartmaz; ama içten içe kınardı.

Bazı sigara tiryakileri acından ölse kimseden yarım ekmek (hele parasını asla) istemezdi, ancak tanımadığı insanlardan sigara isteyebilirdi. Tanımadıklarından isteyemeyenler, gidip geldiği yerlere dikkatle bakarak büyükçe bir izmarit arardı; bulursa alıp hiç değilse bir süre teskin ederdi kendini.

Geliri çok olmayan veya baştan beri öyle alıştığı için birçokları tütün içerdi. Tekel’in ürettiği, içinde en az 20 tane sarmak için bir paket de sigara kâğıdı olan tütünlerden…

Bazıları başkasında geçinmeyi huy edindiği için sigarada da kurnazlığını konuştururdu. Mesela bunlar oturduğu insanların çoğunun sigara içtiğini biliyordur, ya cebindeki paketini hiç çıkartmaz ya da oturmadan önce çıkartıp astığı montunun cebinde bırakır, diğerlerinden otlanmayı tercih ederdi. Farzı muhal öğretmense, ceketini asar, önlük giyer. Öğretmenler odasına gelip oturduktan bir dakika sonra, en yakınında sigara içenden “Yav sigaram ceketimde kalmış, bir tane verir misin?” derdi. Artık onun sigarası o gün hep ceketinde unutulmuş olarak kalırdı.

Sigarayı genellikle başkasından içenlere “Otlakçı” denir. Onlar, cebinde olsa da olmasa da öncelikle başkasının ikram edeceği veya kendisinin isteyip alacağı sigarayı içmeye çalışırdı. Otlakçılar için çeşitli fıkralar bile yazılmıştır. Birini hatırlayalım:

Sigaraya önemli bir zam gelince tiryaki sızlanır:

‒ Yav kardeşim, gene zam geldi, keseme dokunmaya başladı, ben bu mereti artık bırakacağım.

Yanındaki Otlakçı anında cevap verir:

‒ İsterse yüz lira olsun arkadaş, ben bırakmam…

Arif BİLGİN

QOSHE - Yak Bi Cigara (!) - Arif Bilgin
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yak Bi Cigara (!)

11 0
18.12.2023

Birçok resmi kurum (bir anlamda devlet) bu milleti, sigaraya, 25-30 yıl öncesine kadar isteyerek ve hatta çeşitli yöntemlerle ısrar eder gibi teşvik etmiştir.

İçmeyenleri de cezbedecek şekilde devlet, er ve erbaşlara bedava ”Asker” sigarası dağıtırdı. Fazla pahalı olmadan subaylara daha kaliteli “Subay” ve sonra “Silahlı Kuvvetler” sigarası; Milletvekillerine “Meclis” sigarası

Laiklik anlayışının farklı yorumundan mıdır nedir, içki ve sigara alabildiğine teşvik edilmiş, devlet üretimini tekeline almış; bizzat çeşitli kurumlara has sigaralar çıkartmıştır. Öte yandan subayın, vekilin sigarası olur da polislerin olmaz mı, onlar için de “Polis” sigarası çıkartıldı. CHP ve AP seçim kampanyalarında seçmen tavlamak için partilerinin adını paketlerinin üzerine yazdırdıkları sigaraları dağıttı.

Günlerin, özel günlerin anısına devlet, özel sigara yaptırırdı. Düşünebiliyor musunuz nicelerinin yanında Nasrettin Hoca ve İbni Sina’yı bile sigara ile andı…

İlla ki günümüzde de devam ettiren vardır; o zamanlar birçokları evine gelen misafirler için şekerlik gibi “Sigaralık” bulundururdu. İçine de misafir hangisine tiryaki ise onu içsin diye yerli ve yabancı çeşitli marka sigara paketleri konurdu. Özellikle yabancı sigara koyanlar daha zengin, daha cömert diye düşünülürdü. En azından ailede “Almancı” birinin olduğu vurgulanırdı. Bu durum doğal olarak evdeki gençleri cezbederdi. Özenti ile babalarının olmadığı veya kimsenin görmediği zamanlarda tek tek ‘çalarak’ içmeye alışırlardı.

Nicedir içindeki yuvalara tek tek dikilmiş gibi sigara konan, özel tutulacak kulpu olan sigaralığı olmayan evlerde, babalar, hoş beşten az sonra misafirlerin geleceğini bildiği için aldığı “kaliteli” (genellikle yabancı) sigaralardan birini açar, bir köşesinden iki üç santim kadar yırtar, üç dört tanesini yarı yarıya çıkartır ve hazır ederdi. Misafirler gelince de hoşbeşten hemen sonra şeker ikram ediyor gibi tek tek önlerine gelerek paketi uzatırdı. Alanın sigarasını anında yakmak için öteki elinde de çakmak olurdu. Bu iyi misafirperverliğin, misafirlerine saygının gösterisinden biriydi. Dahası “Sağ........

© dibace.net


Get it on Google Play