“Ya başkanlık seçimlerini kazanırsa artık deneyim de kazandı... Bir felaket olacak”, “Avrupa’yı Trump’tan korumanın yolları”... Kamuoyu yoklamaları Trump’ı, hakkında açılan davalara karşın Biden’la başa baş, çoğu zaman da önde göstermeye devam ettikçe korku, paniğe dönüşmeye başladı. Bu “paniğin” arkasında, biri ABD’de liberal demokrasinin diğeri de “ABD’nin kurduğu uluslararası düzenin” geleceğiyle ilgili etken var.

Trump hakkında açılmış, tecavüzden mali yolsuzluğa, devlet sırlarını alıp evine götürmeye, halkı isyana teşvik etmeye kadar 19 dava var. Adamın, pedofil Jeffrey Epstein’in partilerinde gayet samimi pozlarda çekilmiş resimleri ortalıkta dolaşıyor. Bunlar Trumpçı seçmenin umurunda değil. Trump’ın popülaritesi Ocak 2023’te yüzde 40.3’ten Ocak 2024’te yüzde 43.2’ye yükselmiş. İki yıldır anketlerde hep 1-2 puan farkla bazen Biden, bazen Trump önde görünüyor.

Trump artık hiç çekinmeden, giderek daha faşizan bir dili kullanıyor; taraftarlarında,Taylor Swift’in derin devletin ajanı” olduğuna kadar uzanan paranoyak bir ruh halini kışkırtıyor; devletin denetleme ve dengeleme kurumlarını kendi taraftarlarıyla doldurmaya niyetli, medya ve muhalefet üzerinde baskı kurmaya kararlı olduğunu açıkça dile getiriyor. Tüm bunlar ABD’de, liberal demokrasinin tehdit altında olduğunu söylüyor.

Geçen hafta Council on Foreign Relations Başkanı Richard Haass, aynı kurumdan ve Washington Post yazarı, tarihçi Max Boot, neo-con akımın en aşırı kanadından John Bolton, The Economist, Foreign Affaires, yorumlarında Trump’ın “ABD liderliğinde kurulmuş”, kurala dayalı uluslararası düzene vereceği zararları anlatıyorlardı: NATO’dan çıkma arzusuna, küresel ısınma karşısındaki inkârcı tavrına, Avrupa, Japonya gibi müttefikleri küçümsemesine, Çin ile ticaret savaşına, dış politikada içe dönme arzusuna, Rusya’da Putin, Kuzey Kore’de Kim Jong Un gibi otokratik liderlerle kurduğu “yakın” ilişkileri dış politika sanmasına işaret ettiler.

Aslında, Trump’ın bizzat kendisi de o iki etken gibi daha derin bir dinamiğin ürünü. Panik de bu dinamiğin, iç savaş, parçalanma olasılıklarına kadar uzanan potansiyellerini ve onları engelleyecek araçların eksikliğini hissetmekten kaynaklanıyor.

New York Times’ın araştırmacı yazarı Edsall, bir grup sosyal bilimciye “Ülke geri dönüşü olmayan bir yolda mı” diye sorduğunda hemen hepsi, ABD’de vatandaşların geleneksel ortak değerleri artık paylaşmadıklarına, sert kültür savaşlarına işaret etmişler. Diğer bir deyişle düzeni ayakta tutan egemen ideoloji verimliliğini kaybetmiş.

Bunun arkasında, öncelikle mavi yakalı (ağırlıklı olarak erkek) işçi sınıfının, özellikle sendikalı, vasıflı kesimini istihdam eden sanayi, tarım, madencilik sektörlerinde 1980’lerden bu yana küreselleşme döneminde yaşanan aşınma yatıyormuş: 1980-2023 arasında çalışılan saat başına çıktı yüzde 126 artarken ortalama ücret artışı yüzde 27’de kalmış; imalat sanayisinde 5 milyon iş yok olmuş (Economic Policy Institute).

Buna karşılık, genelde üniversiteli, beyaz yakalı işçileri istihdam eden, finans, teknoloji, hizmet sektörü büyümüş. Esas olarak daha çok büyük-kentli ve coğrafi olarak hareketli bu kesim özellikle, cinsellik, aile, ırk, çevre, göçmenlik alanlarında geleneksel mavi yakalı işçilerden farklı değerler geliştirmeye başlamış.

Bu zeminde işçi sınıfının gerilemekte olan sanayi dallarında, kırsal bölgelerde, küçük kasabalarda yaşayan kesimi ve bunun etrafında şekillenmiş diğer sosyal tabakalar, geçmişi geri getirecek, kaynakları savaşlarda değil, istihdamı artıracak alanlarda kullanacak, çocuklarını savaşlarda harcamayacak bir temsilci ararken, sosyalist düşünceden yoksun ortamda “kapitalist gerçekçilik” altında, zengin “çok başarılı” ve demagog bir işadamı onları temsil etme iddiasıyla ortaya çıkınca bu yeni “lidere” yönelik çok güçlü adeta kimliklerinin bir parçası haline gelen bir özdeşleşme ilişkisi oluşmuş.

İşçi sınıfının bir kesiminin ve onun etrafındaki orta sınıfların öfkesi artarken bu öfkeyi düzenin sınırları içinde tutan egemen ideoloji ve siyasi partiler verimlilikleri hızla kaybediyorlar. Trump ve “süreç olarak faşizm” işte bu gelişmelerin ürünleri. Korkunun paniğe dönüşmeye başlamasının esas nedeni de burada yatıyor.

QOSHE - Trump korkusu paniğe dönüşüyor - Ergin Yıldızoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Trump korkusu paniğe dönüşüyor

51 5
08.02.2024

“Ya başkanlık seçimlerini kazanırsa artık deneyim de kazandı... Bir felaket olacak”, “Avrupa’yı Trump’tan korumanın yolları”... Kamuoyu yoklamaları Trump’ı, hakkında açılan davalara karşın Biden’la başa baş, çoğu zaman da önde göstermeye devam ettikçe korku, paniğe dönüşmeye başladı. Bu “paniğin” arkasında, biri ABD’de liberal demokrasinin diğeri de “ABD’nin kurduğu uluslararası düzenin” geleceğiyle ilgili etken var.

Trump hakkında açılmış, tecavüzden mali yolsuzluğa, devlet sırlarını alıp evine götürmeye, halkı isyana teşvik etmeye kadar 19 dava var. Adamın, pedofil Jeffrey Epstein’in partilerinde gayet samimi pozlarda çekilmiş resimleri ortalıkta dolaşıyor. Bunlar Trumpçı seçmenin umurunda değil. Trump’ın popülaritesi Ocak 2023’te yüzde 40.3’ten Ocak 2024’te yüzde 43.2’ye yükselmiş. İki yıldır anketlerde hep 1-2 puan farkla bazen Biden, bazen Trump önde görünüyor.

Trump artık hiç çekinmeden, giderek daha faşizan bir dili kullanıyor; taraftarlarında,Taylor Swift’in derin devletin ajanı” olduğuna kadar uzanan paranoyak bir ruh halini kışkırtıyor; devletin denetleme ve dengeleme kurumlarını kendi taraftarlarıyla doldurmaya niyetli, medya ve muhalefet üzerinde baskı kurmaya kararlı olduğunu açıkça dile getiriyor. Tüm bunlar ABD’de, liberal demokrasinin tehdit altında olduğunu söylüyor.

Geçen hafta Council on Foreign Relations Başkanı Richard Haass, aynı........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play