Eski yıldan yeni yıla miras kalan sorunlar, yeni yıla ilişkin beklentiler üzerinde düşünme çabaları, özellikle aralık ayının ikinci yarısında yoğunlaşır. Bu yıl gündem dolu, erken başlamakta yarar var.

Gündemin en önemli maddesini, küresel ısınmayı önleme çabaları oluşturuyor. Küresel ısınma tüm dünya halklarının, hatta gezegende yaşayan canlıların varlığını tehdit eden, dahası, tüm diğer sorunları da kapsayan bir sorun.

Küresel ısınma, küresel olduğundan, önlemek için gereken önlemler, küresel ısınmaya neden olan fosil yakıtları en çok üreten, tüketen ve yoğun tarım yapan ülkelerin işbirliğini gerektiriyor.

Bu noktada karşımıza iki temel jeopolitik sorun çıkıyor: Birincisi, önce sanayileşerek atmosferi 18-19. yüzyıllardan bu yana, ikinci küreselleşme döneminde, daha da hızlanarak kirleten “gelişmiş ülkeler” ile sanayileşme aşamasına sonradan, birincilerine bağımlı bir süreç içinde girmiş olan “Küresel Güney”in (eski sömürgeler, sonra gelişmekte olan ülkeler) beklentileri arasında aşılması zor bir uçurum var. İkincisi, ekonomik, kültürel hatta askeri olarak gerilemekte olan ABD merkezli Batı hegemonyası ile yükselen yeni büyük güçler arasındaki çelişkiler çok karmaşık ve uzlaştırılamaz bir yönde derinleşmeye devam ediyorlar.

Gelecek yıl yapılacak ABD başkanlık seçimlerini, küresel ısınma olgusunu reddeden Trump kazanırsa, küresel işbirliğinin daha da zorlaşması, jeopolitik sorunların daha da derinleşmesi, ABD’de ve dünyada faşistleşme sürecinin daha da hızlanmasını beklemek gerekiyor.

Ukrayna’da savaş, Gazze’de soykırım sürerken toplanan COP28, Ukrayna ve İsrail ile ilgili tartışmaları yoğunlaştırdı; İran zirveyi terk etti. Tartışmalar, ABD’nin uluslararası alanda sorun çözme kapasitesinin ne kadar gerilemiş olduğunun da bir göstergesiydi. Biden yönetiminin, AB hükümetlerinin Gazze katliamı karşısında altığı tutum hem dünya halklarının tepkisini çekti hem de ABD dış politika bürokrasisinde çatlaklar yarattı. ABD yönetiminin Netanyahu rejimini kontrol edemediği ortaya çıktı. Geçen hafta ABD Senatosu’nda Cumhuriyetçiler, Ukrayna’ya gidecek yardımı bloke ettiler. Aynı günlerde Batı medyasında, Avrupa ülkelerinin desteğinde çatlaklar oluştuğunu, “Zelenski otokratlaşıyor”, “Zelenzski ülkesinde güven kaybediyor”, “Ukrayna dünyanın en yolsuzluğa batmış ülkelerinden biridir” (Orban), gibi iddialara yer veriliyordu.

Bu sırada, Avrupa Birliği’nin ekonomisi yavaşlarken ABD ve özellikle Çin ile arasındaki ticaret sorunları derinleşiyor. Bu sorunlar da aslında küresel ısınmayla yakından bağlantılı. Çin’de hızla gelişen, kapasite fazlası yaratmaya başlayan elektrikli otomobil endüstrisinin, ihracat kapasitesinin, rekabet gücünün Avrupa otomotive endüstrisi için çok büyük bir tehlike oluşturmaya başladığından söz ediliyor. Çin’in “yeşil teknolojiler” için gerekli girdilerin, minerallerin piyasasındaki ağırlığı da Batı açısından, ekonomik, stratejik bir sorun oluşturuyor.

Küresel ısınmayı önlemek için gereken önlemler karşısındaki jeopolitik engellerin yanı sıra ulus ölçeğinde keskinleşen sınıf çelişkilerinden kaynaklanan engeller var: Egemen sermaye alınacak önlemlerin birikim süreci üzerindeki maliyetini ve önlemlerin halkın yaşamı üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmek için gereken kamu harcamalarının toplumsal maliyetini üstlenmek istemiyor.

Emekçi sınıflar, özellikle sanayi, kara taşımacılığı işçileri, küresel ısınmanın ve kapitalizmin acı ve karmaşık gerçekleriyle yüzleşmek yerine, küresel ısınmayı reddeden, komplo terisi olarak niteleyen faşist hareketin, egemen kültür içinde anlamlandırması, anlaması kolay, en önemlisi iç rahatlatıcı iddialarının cazibesine kapılıyorlar. Bu ortamda ABD, Avrupa, Latin Amerika hatta Hindistan’da, aşırı sağcı faşist hareketlerin hızla yükselmesine tanık oluyoruz.

Kısacası tüm sorunların merkezinde, kapitalizmin ürünü, küresel ısınma var! Gelecek yazılarımda, yeni yıla girerken küresel ısınma, jeopolitik, Trump’ın kazanma olasılığının getirdiği tehlikeler, “süreç olarak faşizm”, gibi sorunlara teker teker ve daha yakından bakmaya çalışacağım.

QOSHE - 2024’e girerken I - Ergin Yıldızoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

2024’e girerken I

52 6
11.12.2023

Eski yıldan yeni yıla miras kalan sorunlar, yeni yıla ilişkin beklentiler üzerinde düşünme çabaları, özellikle aralık ayının ikinci yarısında yoğunlaşır. Bu yıl gündem dolu, erken başlamakta yarar var.

Gündemin en önemli maddesini, küresel ısınmayı önleme çabaları oluşturuyor. Küresel ısınma tüm dünya halklarının, hatta gezegende yaşayan canlıların varlığını tehdit eden, dahası, tüm diğer sorunları da kapsayan bir sorun.

Küresel ısınma, küresel olduğundan, önlemek için gereken önlemler, küresel ısınmaya neden olan fosil yakıtları en çok üreten, tüketen ve yoğun tarım yapan ülkelerin işbirliğini gerektiriyor.

Bu noktada karşımıza iki temel jeopolitik sorun çıkıyor: Birincisi, önce sanayileşerek atmosferi 18-19. yüzyıllardan bu yana, ikinci küreselleşme döneminde, daha da hızlanarak kirleten “gelişmiş ülkeler” ile sanayileşme aşamasına sonradan, birincilerine bağımlı bir süreç içinde girmiş olan “Küresel Güney”in (eski sömürgeler, sonra gelişmekte olan ülkeler) beklentileri arasında aşılması zor bir uçurum var. İkincisi, ekonomik, kültürel hatta askeri olarak gerilemekte olan ABD merkezli Batı hegemonyası ile yükselen yeni büyük güçler arasındaki çelişkiler çok karmaşık ve uzlaştırılamaz bir yönde derinleşmeye devam ediyorlar.

Gelecek yıl yapılacak ABD başkanlık seçimlerini, küresel ısınma olgusunu reddeden Trump kazanırsa,........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play