Emil Ludwig, “Atatürk eylem adamı olduğu kadar bir düşünürdür” diyor.

Bu yazımızda ünlü yazar Emil Ludwig’in Atatürk’le yaptığı uzun söyleşi üzerinde duracağız.

Emil Ludwig 1881 yılında Polonya’da doğdu. Hukuk eğitimi aldı. I. Dünya Savaşı başında, 1914’te gazeteciliğe başladı.

Ludwig I. Dünya Savaşı’nın acısına tanıklık ettiği için savaş karşıtı yazılar yazmıştır. Ayrıca Ludwig, ünlü bir biyografi yazarıdır. Goethe, Napolyon, Bismarck, Franklin D. Roosevelt, Abraham Lincoln, Bolivar ve Freud üzerine kitaplar yazmıştır.

Emil Ludwig bu kitaplardan başka Lenin, Troçki ve Mussolini gibi döneminin en önemli kişileriyle röportajlar yapmıştır.

Yazdığı kitaplardan en popüler olanı Napolyon, Mustafa Kemal’in istemi üzerine Türkçeye tercüme edilmiştir.

Emil Ludwig, 1929 yılı sonunda Türkiye’ye geldi ve Atatürk’le uzun bir görüşme yaptı. Söyleşi Neue Freie Presse gazetesinde “Die Neue Türkei” (Yeni Türkiye) başlığı ile 11 Mart 1930’da yayımlandı.

Emil Ludwig İstanbul’dan Ankara’ya vardığında, Ankara Kalesi’nden etrafa bakınca yeni başkentin küçük bir kasaba olduğunu, bir yandan da yeni imar faaliyetlerinin hızla devam ettiğini gördü. Ludwig, “İstanbul gibi bir şehir yerine Ankara gibi bir sahrada hükümet merkezinin kurulmasının hikmetini Ankara Kalesi’ne çıkınca daha iyi anladığını” belirtmiştir.

Ludwig Ankara’nın yeni hükümet merkezi seçilmesinin mantıklı bir davranış olduğunu belirtiyor ve “İnkılapların özünde eskiye ait olan her şeyin tamamen yıkılıp yerine yenisinin yapılması vardır” diyor.

Emil Ludwig ayrıca şunları yazıyor:

“İstanbul gibi bir şehri terk ederek Ankara gibi küçük bir Anadolu şehrini ihtilal merkezi yapmak her devrimcinin alacağı karar değildir. Çünkü Mustafa Kemal Paşa, rahatını düşünseydi ya da koltuk sevdası için bu işe soyunmuş olsaydı zaten İstanbul’da var olan saraylardan birine yerleşirdi. O bunların hepsini elinin tersiyle iterek zor şartlar altında ülkeyi inkılapçı bakış açısıyla yeniden imar etmeye çalışmaktadır.”

Ludwig, “Ankara’da geleneksel kıyafetlerin artık giyilmediğini, başkentte mektepler, hastaneler ve ameliyathaneler yapıldığını, şehrin bir imar hareketi içinde olduğunu, eskinin yerine tamamen yenilerin inşa edildiğini, kırk yaşını aşmış insanların ve genç kızların yeni harfleri öğrenmek için mekteplere akın ettiğini, Türk kadınının artık kara çarşafı attığını, kadınların da sosyal hayata ayak uydurduğunu ve artık hiç kimsenin saltanat için gözyaşı dökmediğini” belirtmişti.

Yazar, Mustafa Kemal’in yaşamı için “Mustafa Kemal’in yaşamında bizi hayrete düşüren erdem ve yeteneği, onun sabır ve direnci, cesaret ve sakinliğidir” demiştir.

Atatürk’le görüşme 3 Kasım 1929 günü Çankaya’da gerçekleşmiş ve 3 saat sürmüştür. Fransızcadan Türkçeye çeviri görevini Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras yapmıştır.

Söyleşi önce Çanakkale Savaşları üzerinde sürmüş daha sonra konu Napolyon üzerinde yoğunlaşmıştır.

Atatürk, Napolyon için “Kendi hayallerine kapıldığını, kendisine Kayzer unvanını verdiğini, Hindistan’a göz diktiğini, akraba ve yakınlarını yüksek makamlara getirdiğini” söylemiştir.

Bu nedenle yazar Emil Ludwig, “Mustafa Kemal’in önemli kişileri incelediğini, gerçekçi yorumlar yaptığını” vurgulamıştır.

(Emil Ludwig)

Alman yazar konuşma sırasında “Savaşların diktatörleri ve sonra da diktatörlerin savaşları” yarattığını ileri sürdü.

Atatürk şöyle yanıt verdi:

“Bir lider büyük kararları milletten almalı, ona dayanmalı, onu sınamalı, onu takip etmelidir. Devlet başkanlığını, ordu başkomutanlığını bırakmaya her zaman hazırım...”

Bunun üzerine Ludwig şu soruyu sordu:

“Parti başkanlığını da mı?”

“Asla! Çünkü bu parti benim doğru bulduğum devlet politikasını temsil etmektedir” diye yanıt veren Atatürk şöyle devam etti:

“Dışarıdaki kapıcıya bir sorun bakalım. O bile benden korkmaz. Korku üzerine bir iktidar inşa edilemez. Topla tüfekle kurulan bir iktidar daima geçici olacaktır. Bir ihtilal sırasında ona ihtiyaç duyulabilir, bir süre diktatörlük de gerekir. Büyük işler asla komisyonlar tarafından gerçekleştirilmemiştir. Bugün burada tamamen barış içinde bir memleket görüyorsunuz. (...) Bütün memleketlerle barış ve dostluk anlaşmamız var ve ordu sadece yeni saldırılardan korumak için bulunuyor.”

Daha sonra din konusu üzerinde duruldu. Mustafa Kemal şunları söyledi:

“Öncelikle Kuran’ın tercüme edilmesini emrettim. İlk defa Türkçeye tercüme ediliyor. Hz. Muhammed’in yaşamına ait bir kitabın tercüme edilmesi için emir verdim.”

Ludwig’e göre Mustafa Kemal, “İslam dinine ve onun peygamberi Hz. Muhammed’e karşı değildir”.

Konuşma “kader, talih ve kısmetten” başlayarak askerlik üzerine geldi.

Mustafa Kemal, “Kumandan olan kimsenin, büyük bir kararlılıkla fırsatları elden kaçırmaması gerekir. Aklın gereklerini takip etmesi gerekir. İyi bir komutan için talih ve kaderin değil, ele geçen imkânların değerlendirilerek akla uygun olanın seçilmesi ve adımların ona göre atılması gerekir” diye yanıt verdi.

Ludwig yaptığı değerlendirmede Atatürk için şöyle diyor:

“Liderlikten kesin olarak ordu komutanlığını anlamıyor ve kendisine de asker denmesini istemiyor.”

Atatürk, komutan ve devlet başkanlığı ilişkisi için şunları söylüyor: “Bir general eğer askerden başka bir kişi değilse, onu hiç kimse kontrol edemiyorsa, bir devlet yöneticisi bir hükümdar olarak her zaman tehlikelidir.”

Ludwig, Mustafa Kemal’in “diktatör olma yolunda” olmadığını “saltanat ve halifeliğin kaldırılmasından sonra kendisine teklif edilen halifeliği reddettiğini” özellikle belirtiyor ve altını çiziyor.

Yukarıda işaret edildiği gibi Ludwig, Atatürk’ün şu söylemini öne çıkarıyor: “Korku üzerine bir iktidar inşa edilemez. Topla tüfekle kurulan bir iktidar geçicidir.”

Uzun sohbette, müzik de konuşuldu. Emil Ludwig, Batı müziğinden konuştuğumuzda Atatürk şunları söyledi diyor:

“Montesquieu’nün ‘Bir halkın müzikalitesine önem verilmezse, reform mümkün olamaz’ dediğini okumuştum. Bu çok doğru. Onun için bunu uyguluyorum.”

Ludwig şöyle devam ediyor:

“Biz Batılıların kulağına Doğu müziğinin yabancı geldiğinden, Doğu’nun anlayamadığımız tek sanatı bu olduğundan bahsettim. Mustafa Kemal de bu müziğin Türk müziği olduğunu reddetti ve ‘Hepsi Bizans işi! Hakiki türkülerimiz ancak sadece bozkırlarda çobanlardan duyulabilir’ dedi.

‘Geliştirilemezler mi?’ diye sordum.

‘Batı memleketlerinin müziği bugünkü seviyesine ne kadar zamanda geldi?’ diye karşılık verdi.

‘Dört yüz sene kadar.’

‘Bizim bu kadar uzun zamanımız yok. Bu yüzden biz Batı müziğini dışarıdan alıyoruz’

Ludwig, “Bu reformcu Atatürk, böylesine gerçek düşünüyor” diyor.

Ludwig’in değerlendirmesi ilginç ve önemlidir, şöyle ki:

“Ertesi gün sabah bir defa daha kaleye çıktığımda uzakta bir köylünün tek başına şehirden merkebinin üzerinde uçsuz bucaksız bozkıra doğru gittiğini gördüm. Dün de yeni şehirde müzisyen genç kız ve erkeklerin mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde öğretmen olmak üzere parasız eğitim gördükleri muhteşem enstitüde yakışıklı, melankolik bir oğlanın kemanla Mozart’ın Larghetto’sunu icra ettiğini dinlemiştim. O da buradakilerin çoğu gibi, Anadolulu, babası bir savaşta şehit düşmüş bir yetimdi. Şimdi düşündüm ki bozkırda merkebiyle giden adamla belki de aynı köydendi ve genç delikanlıyı burada ziyarete gelmişti.”

Alman biyografi yazarı Emil Ludwig, Ankara’dan ayrılırken gazetecilere şunları söyledi: “Gazi Hazretleri ile görüşmem o kadar kıymetlidir ki bunu iki kelime ile sınırlamak imkânı yoktur.

Bütün dünya Gazi Hazretlerinin yalnız faaliyetlerini bilirler. Fakat ben kendileri ile görüşürken dünyanın meçhulü olan diğer bir özelliğini keşfettim. Gazi Hazretleri eylem adamı olduğu kadar düşünürdür.”

Kaynaklar:

“Alman Âlimi Şehrimizde”, Cumhuriyet, 26 Kasım 1929.

“Die Neue Türkei”, Neue Freie Press, 11 Mart 1920, s.1; “Gazi Hazretleri ile Mülakat”, Ayın Tarihi, C. 22, No: 73, s.6045.

Hikmet Özdemir, “Kemal Atatürk”, Doğan Kitap, 2019, s.472-473.

Atatürk’ün Bütün Eserleri (ABE), C. 23. s.268-272.

QOSHE - Atatürk ve Emil Ludwig - Alev Coşkun
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Atatürk ve Emil Ludwig

33 43
10.11.2023

Emil Ludwig, “Atatürk eylem adamı olduğu kadar bir düşünürdür” diyor.

Bu yazımızda ünlü yazar Emil Ludwig’in Atatürk’le yaptığı uzun söyleşi üzerinde duracağız.

Emil Ludwig 1881 yılında Polonya’da doğdu. Hukuk eğitimi aldı. I. Dünya Savaşı başında, 1914’te gazeteciliğe başladı.

Ludwig I. Dünya Savaşı’nın acısına tanıklık ettiği için savaş karşıtı yazılar yazmıştır. Ayrıca Ludwig, ünlü bir biyografi yazarıdır. Goethe, Napolyon, Bismarck, Franklin D. Roosevelt, Abraham Lincoln, Bolivar ve Freud üzerine kitaplar yazmıştır.

Emil Ludwig bu kitaplardan başka Lenin, Troçki ve Mussolini gibi döneminin en önemli kişileriyle röportajlar yapmıştır.

Yazdığı kitaplardan en popüler olanı Napolyon, Mustafa Kemal’in istemi üzerine Türkçeye tercüme edilmiştir.

Emil Ludwig, 1929 yılı sonunda Türkiye’ye geldi ve Atatürk’le uzun bir görüşme yaptı. Söyleşi Neue Freie Presse gazetesinde “Die Neue Türkei” (Yeni Türkiye) başlığı ile 11 Mart 1930’da yayımlandı.

Emil Ludwig İstanbul’dan Ankara’ya vardığında, Ankara Kalesi’nden etrafa bakınca yeni başkentin küçük bir kasaba olduğunu, bir yandan da yeni imar faaliyetlerinin hızla devam ettiğini gördü. Ludwig, “İstanbul gibi bir şehir yerine Ankara gibi bir sahrada hükümet merkezinin kurulmasının hikmetini Ankara Kalesi’ne çıkınca daha iyi anladığını” belirtmiştir.

Ludwig Ankara’nın yeni hükümet merkezi seçilmesinin mantıklı bir davranış olduğunu belirtiyor ve “İnkılapların özünde eskiye ait olan her şeyin tamamen yıkılıp yerine yenisinin yapılması vardır” diyor.

Emil Ludwig ayrıca şunları yazıyor:

“İstanbul gibi bir şehri terk ederek Ankara gibi küçük bir Anadolu şehrini ihtilal merkezi yapmak her devrimcinin alacağı karar değildir. Çünkü Mustafa Kemal Paşa, rahatını düşünseydi ya da koltuk sevdası için bu işe soyunmuş olsaydı zaten İstanbul’da var olan saraylardan birine yerleşirdi. O bunların hepsini elinin tersiyle iterek zor şartlar altında ülkeyi inkılapçı bakış açısıyla yeniden imar etmeye çalışmaktadır.”

Ludwig, “Ankara’da geleneksel kıyafetlerin artık giyilmediğini, başkentte mektepler, hastaneler ve ameliyathaneler yapıldığını, şehrin bir imar hareketi içinde olduğunu, eskinin yerine tamamen yenilerin inşa edildiğini, kırk yaşını aşmış insanların ve genç kızların yeni harfleri öğrenmek için mekteplere akın ettiğini, Türk kadınının artık kara çarşafı attığını, kadınların da sosyal hayata ayak uydurduğunu ve artık hiç kimsenin saltanat için gözyaşı dökmediğini” belirtmişti.

Yazar, Mustafa Kemal’in yaşamı için “Mustafa Kemal’in yaşamında bizi hayrete düşüren erdem ve yeteneği, onun sabır ve direnci, cesaret ve sakinliğidir” demiştir.

Atatürk’le görüşme 3 Kasım 1929 günü........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play